27

1.2K 129 84
                                    

önümüzde kalan bölümlerde olabildiğince taegguk ilişkisine odaklanmak istediğim için bu bölümde herkes hakkında bir şeylere değinmeye çalıştım. umarım diğer karakterler hakkında da güzel hisler beslersiniz...

bir de👉🏻👈🏻 yorum yapar mısınız biraz? önceki bölüme yorum yapan o bir kişiye çok teşekkür ederim kocaman öpücüklerrrr😘 sadece, hiçbir feedback alamamak görünmez gibi hissettiriyor. içinizden gelmeyen bir şey istemiyorum tabii ama düşüncelerinizi duymak isterim. desteğiniz için teşekkürler!

önceki bölümleri okuduğunuza emin olunnn🥰




enhypen ~ drunk-dazed







Jeongguk beni - saymamıştım ama - sekseninci kez arıyordu. Bandanamı nereye takacağım konusunda kararsızlık yaşamakla meşguldüm, telefon tacizlerine karşılık verirsem daha da geç kalacaktım.

Sonunda çıkmaya hazır olduğumu düşündüğümde, yine de koridorun ortasındaki aynanın önünde saçlarımı dağıtmak için durakladım.

Jeongguk'u kapının önünde veya merdivenlerde bulamayınca dışarıda beklediğini düşünerek koşar adımlarımı merdivenden aşağı yönlendirdim. Giydiğim andan itibaren ayak parmaklarımı rahatsız eden converselerimi ve şıngırdayan aksesuarlarımı yok sayıp zıplayarak indim merdivenleri.

Düşündüğüm gibi, Jeongguk dış kapının önünde bekliyordu beni.

"Gidelim. Biraz daha geç kalırsak Jimin öldürecek bizi." Jeongguk'un yüzünden geçen duyguları okumayı iyice öğreneceğim uzun yıllarım olmuştu. "Gerizekalı, senin yüzünden geç kaldık." diyordu ilk ifadesi ve sonra şuna dönüştü: "Aman, seninle uğraştım yeterince."

Jeongguk'u anlamak kadar anladıklarımla baş etmeye de alışmıştım. Bu yüzden Jeongguk'un cebine uzattım elimi, çekinmeden. Arabasının anahtarını elime geçirdiğim gibi çekip çıkardım ve Jeongguk'un önünden geçip giderken "Sana diyorum!" diye seslendim onu daha da delirtmek adına.

Az önceki çıkışımın aksine yolcu koltuğuna bindim, hiç araba süresim yoktu. Jeongguk da bindiğinde anahtarını almak için elini bana doğru uzattı ve ona verdiğimde gözlerini devirdi. "Salak birisin, Taehyung."

Omuz silkip emniyet kemerimi taktım. "Az önce salak olan sendin sanki. Ne o, nutkun mu tutuldu? O kadar iyi mi görünüyorum ya?"

Jeongguk arabasını çalıştırırken motor sesiyle senkronize bir şekilde boğazını temizlediğinde gülmek istedim ama kendimi tuttum nedense. Jeongguk'un yanında kendimi gülmekten alıkoyduğum başka bir zaman hafızamda yer etmemişti.

"Dürüst olmam gerekirse, evet. Beni şaşırtıyorsun."

"Bu da ne demek? İltifat mı yoksa?"

"Tabii." dedi. "Sana her zaman iltifat ediyorum. Bu seferki şu saçma sapan kumaş boyalarıyla kirlenmiş bir tişörtü bile böyle kombinleyebilmiş olman. İnanılmaz havalı görünüyorsun ve bu, o tişörtle imkansız olması gereken bir şey."

Bu sefer gülüşümü durdurmama imkan yoktu. Fakat bu gülüş, ısındığını hissettiğim yüzümü gizlemek için öne eğdiğim başıma bir bahane olarak çıkmıştı ağzımdan.

"Sen de gayet iyi görünüyorsun. Kombinleme konusunda pek iyi olduğunu söyleyemem ama tişörtün gerçekten güzel olmuş." Onu tanıdığımdan beri Jeongguk'un resim yeteneğine hayrandım. Doğuştan geliyor olmalıydı, doğaldı. Öylece hareket ettiriyordu fırçasını, kalemini ve güzel şeyler ortaya çıkarıyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 16, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

folie a deux  - taekook Where stories live. Discover now