Bugün de her zamanki gibi hap almak istemeyip ota yöneldiğinde ve bütün ev dumana büründüğünde kafası o kadar uçmuştu ki zilin çaldığını bile duyamaz olmuştu. Kanepesinde, elinde otuyla, yatıyor ve duvara bakarak sanki komik bir şey varmış gibi gülüyordu.

Eğer ayık olsaydı kapı kendi kendine açıldığında ve gelen Louis olduğunda bu şekilde ona yakalanmak isteyeceği en son şey bile değildi ama olmuştu. Louis ise elinde poşetleri koridora bırakıp salona ulaştığında kapıyı açmadan önce düşündüğü gibi uyuyor olmasını istemişti, bir kez daha kandırılmayı değil.

Odanın içindeki dumanı gördüğünde kaşları çatıldı, daha sonra koltukta uzanarak hâlâ boş boş gülümseyen sevgilisini fark etti. Şaşkınlığına, sinirlerine ya da korkusuna, bütün duygularına aldırmamaya çalışarak "Bu halin ne böyle?" derken hâlâ uzanan sevgilisinin yanından geçip pencereye doğru ilerledi Louis. Hemen camları açıp içeriye hava girmesini sağladıktan sonra, üşüdüğünü belli ederek yerinde doğrulmuş sevgilisine, sinirle dönmüştü. "Ne bok yediğini sanıyorsun sen?"

Harry gülümseyerek yerinden kalktı, parmakları arasında duran sardığı otu köşedeki sehpanın üzerine bıraktı ve kollarını açarak sevgilisine doğru yürüdü. "Hey! Merhaba! Nasılsın sevgilim? Geleceğini haber verseydin sana yemek hazırlardım. Nereden geliyorsun? Aç mısın?"

Cevap beklemeden ardı ardına sıraladığı cümlelere tekrar kaşlarını çattı Louis. Bir adım geriye çekilerek onun kollarından uzaklaşmış ve olduğu yerde kalmasını sallamıştı. "Aradım ama açmadın." dedi sert tutmaya çalıştığı sesiyle. Boğazını temizleyerek devam etmek için kendisini zorlamıştı. "Bunun sigara olmadığının farkındayım. Şimdi de ota, uyuşturucuya mı başladın? Ciddiyim, ne bok yiyorsun sen? Başına dert açamaktan zevk mi alıyorsun?"

Onun dediklerini umursamadan "Louis... Sevgilim, bana sarılmadın bile..." diyerek tekrar kollarını açıp Louis'ye doğru uzanmıştı ki Louis bir adım daha atarak geriye gitti.

"Benimle düzgünce konuş Harry." dedi Louis. Bağırıp çağırmak isterken sakin kalmaya çalışıyordu çünkü kendisinde olmadığının farkındaydı, şu an karşısındaki pek de Harry'ymiş gibi hissetmiyordu.

"Ne dememi istiyorsun?"

"Sadece cevap ver. Ne zamandan beri bu haldesin? Neden bunu yapıyorsun?"

"İyiyim." derken kafasını sallamıştı Harry. Geriye doğru hızlı adımlar atarak tekrar koltuğa bıraktı kendisini. "Ne zamandan beri iyi olduğumu bilmiyorum."

"Nedeni söyle, lütfen."

"Senin için. Bu halimi daha çok seviyorsun Lou'm... Akşam sana gelecekti-"

"Seni daha önce hiç böyle görmedim." dedi Louis. Bu daha çok kendi kendisine yaptığı bir hatırlatma gibiydi. Harry'yi daha önce bu halde görmüş olsaydı farkında varırdı, ayık olmadığını fark edemeyecek kadar kötü bir sevgili olduğu ihtimalini düşünmek istemiyordu.

"Sadece hafif uyuşacak kadar alıyordum." diye itiraf etti. Elini havaya kaldırdı, işaret parmağıyla baş parmağını birbirine değecek kadar yaklaştırdı ama asla temas ettirmedi. Gözlerini aradaki boşluğua dikti, Louis'nin de oraya bakmasını istermiş gibi bekledi.
"Bu kadarcık. Daha hafif oluyorum, kafam daha rahat oluyor ve o halimi daha çok seviyorsun. Sadece seni mutlu etmeye çalışıyorum sevgilim."

Louis elini saçları arasına götürürken derin bir nefes aldı. "Pekâlâ..." diye mırıldandı kendi kendisine. İçine düştükleri duruma bir çare düşünmek için beynini zorlamaya çalışırken kendisini diğer bir koltuğun üzerinde bulmuştu. "Bunu yapmanı istemiyorum." dedi en sonunda tekrar ona dönerken. Harry bir cevap vermek yerine gülümseyerek kendisine bakıyordu. "Duydun mu beni? Bırakacaksın. Bunu yapabilir misin?"

Lost His Mind || Larry Место, где живут истории. Откройте их для себя