Bölüm 1

13 2 0
                                    


Şimdiye kadar rastladığı insanlardan bir tanesi onun üzerinde belki en büyük etkiyi yapmıştı. Aradan aylar geçtiği halde bir türlü bu tesirden kurtulamamıştı. Genç adam ne zaman kendisiyle baş başa kalsa, hatta onlarca insanın arasında bile Süreyya'nın saf yüzünü, biraz bu evrenden uzak, buna rağmen bir insana tesadüf ettikleri zaman gülümsemek isteyen bakışları gözlerinin önünde canlanıyordu.

Ömer'e göre Süreyya hiç de alelade bir kadın değildi. Fakat diğer insanlara göre, pek alelade, hiçbir ehemmiyeti bulunmayan, her gün etrafımızda olup da yüzüne bile bakmadan geçtiğimiz sıradan insanlardan bir tanesiydi.

Genç adam yüzünü yukarıya doğru kaldırdı ve gözlerini kapattı. Oturduğu bankın boş tarafına baktı. Nihayet dayanamadı ve kafasından uzak tutmaya çalıştığı hayal , yavaşça, sessiz ve sedasız yanına da ki boş banka dikildi: Süreyya; onun biriciği, ince kıvrımlı şeftali tonunda ki dudakları  ve açık kahverengi gözlerinde ki derin bakışlar ile tam da yanında duruyordu. Yüzünde ki o masum ve her zamanki gibi olan  alaka ve şefkat ile ona bakıyordu. Fakat genç adamda onun bakışlarını karşılayacak cesaret yoktu. Üç yıl, tam üç yıl, zavallı bedeninin tüm yorgunluğu ile ona kızmıştı. Onu bu dünyada bir başına ve yalnız bırakmıştı Süreyya. Aslında şu an karşısında ki hayal yerine canlı olsaydı, genç adam hayatını temeli, amacı olan kimseden üç yıl ayrı kaldığı için, hiç tereddüt etmeden, diz çökerek, saatlerce ağlayabilirdi. 

Daha birkaç saat evvel, onun yüzünü hatırlamadığını zannetmişti.

Halbuki bu anda onu, hayatta gördüğünden çok daha canlı, ayrıntılı olarak görüyordu. Onu kaybetmeden önce ki gibi biraz mahzun, biraz da kuraldışıydı. Yüzü daha solgun açık kahverengi gözleri biraz daha koyulaşmıştı. Alt dudağı ona doğru uzanıyor, ağzı her zaman ona seslendiği gibi: "Bayım!" demeye hazırlanıyordu. Genç adam onu beklerken, evini ona kabule hazırlarken onu kaybetmişti. Hiç kimseye bir şey söylemeden, belki de genç adamı imkansızlıklar içinde kıvrandırmamak için, tüm sırrını da alıp gitmişti. 

On aydır ona karşı duyduğu öfkenin, insanlara karşı yaptığı aşılmaz duvarların öcünü almak ister gibi hayale baktı yeniden. Hiç azalmayan bir aşkla, onu sevmeye devam etmişti. İçinde ondan başka kimsenin girmesine müsaade etmemişti. Karşısında ki hayale yavaşça ellerini uzattı, ellerini tekrar avuçlarına alıp ısıtmak istedi. 

"Esir Süreyya!" dedi ve tekrarladı. "Esirim.." 

Karşısında ki hayal yoktu artık. Usulca kar yağmaya başlamıştı. Süreyya karlı havayı pek de severdi. Genç adam sevgilisini tanıdığı günü hatırlamaya çalıştı. 

5 yıl önce

Ömer yeni yeni iyileşmeye başlamıştı. Bir hafta kadar önce başlayan ateşten, halsizlikten ve şiddetli baş ağrılarından, fevkaladelikten çıkan gripten ve en nihayetinde şiddetli öksürükten kurtulmuştu. Annesi ne kadar ısrar etse de hastaneye gitmemişti. Annesi evin içinde kokudan, telaştan ve endişeden bir hafta boyunca yerinde saymıştı. Oğlunun bu denli hastalanasına pek alışık değildi. Bu gün okulun ilk günü ve onun da on sekizinci yaş günüydü. Nihayet resmi olarak hürriyetine kavuşacaktı. Onun için sayıların pek de bir önemi yoktu aslında. O yıllar önceden hüviyet arayışını tamamlamıştı kendince. Artık ona göre fevkalade olgunlaşmış ve büyümüştü. 

Lisenin son senesi olduğu için babası diplomatik açıdan daha iyi bir okula göndermek istemişti oğlunu. Ömer ne kadar ısrarlarını reddetse de en nihayetine dayanamayıp kabul etmişti. Onunla beraber çocukluk arkadaşları olan Gökhan ve Ali'de aynı okula gelmişti.

Bir Kelebeğin DüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin