°41 "Fenerler Ve Birtakım Dilekler"

307 42 14
                                    

...

Kızlara el salladıktan sonra kapıyı çekip dışarı çıktım. Tiyatro kursuna eğitim vermeyi kabul etmiştim ve başlayalı bir kaç gün olmuştu. Bir çoğu bu işi ciddiyetle yaptığı için beni zorlamıyordu. Ayrıca yaş olarak da pek küçük olmamaları iyiydi.

Bir grup küçüğe anaokulu öğretmenliği yapmak istemiyordum nasılsa.

Metroda bir saatlik yolculuktan sonra durakta inip tiyatroya ilerledim. İçeriye girdiğimde beklediğimden daha fazla kişinin çoktan gelmiş olduğunu görmek tedirgin hissetmeme neden olmuştu. Ayakkabılarımın ses çıkarmamasına dikkat ederek çekingen bir tavırla içeri adımladım. Herkes gelene kadar kendimi toparlayacak ve hazırlayacak vaktim olur diye düşünmüştüm. Demekki yanılmışım...

Sahnenin üstünde duran masama ilerlerken herkesin yavaşça bana döndüğünü hissedebiliyordum. İlk günüm değildi ama bu hisse hala alışamamıştım.

Masaya çantamı koyduktan sonra üstümdeki ceketi ve fuları çıkartmadan sandalyeme oturdum. İçeri ilk girdiğimdeki kalabalık sesleri azalmış ve müzik kapatılmıştı. Pekala, biraz sanatçı ruhumu ortaya koyarak artık öğretmen olma vaktim gelmişti.

"Saygı gösteriniz için teşekkür ederim, fakat müziği kapatmanıza gerek yok. Müziksiz bir tiyatro, kumaşsız bir terzi gibidir."

"Güzel sözmüş efendim."

Şirin bir şekilde, ismini hatırlayamadığım oğlanın yanıtına gülümsedim.

"İlk günün tanışmasından sonra dün de bazı arkadaşlarınızdan dolayı dersimiz yeteri kadar verimli geçemedi, fakat bu gün tam olarak artık oyuna başlamayı düşünüyorum. Öğretmeninizin kaldığı yerden devam edeceğiz fakat öncelikle diğer arkadaşlarınızın da gelmesini bekleyeceğiz tabiki de. Bana bir sorunuz varsa sorabilirsiniz ya da ders başlamadan ihtiyacı olanlar molaya çıkabilir."

Çantamdan oyunun senaryosunun yazılı olduğu dosyayı ve not defterimi çıkartıp masaya koydum.

"Sizce de ilk sahneye çıkışımızda böyle klasik bir oyun bizim için ağır değil mi biraz?"

"Evet öyle, fakat benden önceki öğretmeniniz bunu seçtiği ve siz de çoktan çalışmaya başladığınız için buna müdahale edemem. Ayrıca klasiklerle başlamak bana kalırsa sizler için çok daha iyi."

"Sanırım sizinde ilk oyununuz Romeo ve Juliet'ten di mi?"

"Evet, lisedeyken ilk oyunumda Juliet olarak sahne almıştım. O da en sevdiğim klasiklerdendir."

Diyerek diğer genç oğlanı cevapladım. Sonrasında minyon tipli, oldukça feminen duran hoş kıyafetli bir kız not defteri eşliğinde elini kaldırdı.

"Peki acemi olduğunuz zamanlarda oyuna adapte olma ve role girme yönteminiz neydi?"

"Aslında o zamanlar tiyatroyla ilgili hiç bir fikrim yoktu ve sonrasında da bir süreliğine olmadı. Hiç bununla ilerleyeceğimi düşünmemiştim, sahnede tek amacım tamamen benden istenileni yapmaktı ve hiç çalışma sistemi edinmedim diyebilirim."

Salonda oluşan sessizlikten sonra boğazımı temizledim.

"Bu bana karşı bakışınızı biraz değiştirmiş ve belki sizi hayal kırıklığına uğraşmış olabilir. İçleri sanat dolu gençlersiniz ve kendinizi buna adamak için hazırlanırken size bunu öğreten kişinin de uzun yıllar tecrübeli olmasını isteyebilirsiniz. Ya da bu tutkusunu çok küçük yaşlarda farketmiş birisini karşınızda görmek daha hayranlık verici olabilir. Haklısınız."

Ayağa kalktıktan sonra üstümdeki ceketi çıkartıp sandalyemin arkasına astım.

"İstediğim şeyi farketmem lisenin son sınıfında, üniversite sınavına bir seneden az bir zaman kaldığında oldu. Hepinize göre bu geç, ya da diğer sınıf arkadaşlarıma göre. Fakat bu noktada düşünebildiğim tek şey sonuç olarak er ya da geç tutkusu olduğum şeyi bulmuş olmak. Hiç bulmamış da olabilirdim ya da üniversitede maaşı iyi olan bir mesleğin bölümünü seçtikten sonra da farkedebilirdim ve bu geç olurdu. Sizler çok daha şanslısınız, benim yaşıma geldiğinizde benden daha çok sahnede olmuş olacaksınız. Daha tecrübeli olacaksınız."

Romeo and Juliet❞ Where stories live. Discover now