{31}

2.6K 141 165
                                    

Çifte bölüm!

Karan

"Yastığı oraya koyma. Tam sırtıma. Kabart bakayım."

Timur yastığı kabartırken bir şeyler mırıldandı. Pamir ve Cahit de kraker yiyor, film gibi bizi seyrediyorlardı.

Yastığa sırtımı dayadım. "Bu olmamış."

Ardından yere fırlattım.

"Ama kabarttım."

"Olmamış dedik."dedim çıkışıp. Pamir sırıtıp televizyonu açtı. "Sen değil, Timur halledecek. Kanal D'yi aç."

Timur yastığı arkama yerleştirip kanalı değiştirdi, reklam vardı.

"Başka kanala geç,"deyip ayaklarımı dizlerine uzattım. Dağılmış saçlarına üfleyip iki kanal ileri gitti. Burada haber vardı, bana kısa bir bakış attı. Masum bir köle gibiydi. En sevdiğim.

"Kalsın mı?"dedi usulca.

"Sence?" Kaşımı kaldırdım. Show Haber'in şaklabanlıklarını mı izleyecektik yani?

"Çizgi dizi açayım mı?"

"Oğluum, Gumball var!"diye atıldı Pamir.

"Bebek miyiz anasını satayım?"

"Kes lan. Timur sen aç."

"Burası benim hastane odam, ben ne istersem o olur."dedim tersçe.

Timur ATV'yi açtı. Birkaç dakika haber izledik, Pamir istisnaydı. Telefonundan çizgi dizisini açmış, kulakları takmış mal gibi gülüp duruyordu. Cahit de dalgındı, ablam da benim saçlarımla oynayarak ekrana kitlenmişti.

"Magandaya bak, o nasıl sürmek? Allahın kekosu."

Ablam da "Motoru kaldırırken surata bak,"dedi alayla.

Güldük. Sonra ablam ayağa kalktı. "Kantine uğrayayım ben. Bir şey isteyen var mı?"

"Ben de geleyim mi?"dedi Pamir. "Yardım edeyim."

"Hayvanlar da yardım eder,"dedim sataşıp.

Parmak çekti bana.

Pamir kapıda duraksadı. "He Ecem eve uğradı, gelecekti ona bakarım."

"Tamam, söyle çabuk olsun. Ölebilirmiş de."

"Karan abart amına koyayım."

Onlar çıkınca Cahit de biraz bize baktı. "Tuvalete gideyim bari."

O da göz açıp kapayana kadar gitmişti. Yorgunluktan ağrıyan bedenimle ağırlaştım, göz kapaklarım kapanmaya başladı. "Uyumak istiyor musun?"

"Ne?"

"Uykun geldi gibi."dedi ela gözleriyle kahvelerimin içine bakıp. Ayı gibi esnedim. Güldü. "Gibi değilmiş."

"Üzerimi ört,"dedim ciddiyetimi bozmadan. Yakından gözleri içimi gıdıklıyordu. Timur da ablamın evden getirdiği pikeyi -hastaneninkilerden tiksinirdim- boynuma kadar örttü. Yan dönüp Timur'a baktım. Gözleri kızarmaya başlamış ve biraz solmuştu. Yutkundum. Kendimi kötü hissetmiştim. Biraz. Çok az.

Dağınık saçlarını düzeltti. İyi miyim diye bana bakıp tekrar bakışlarını kaçırdı.

"İyiyim, bön bön bakıp durma."

"Özür dilerim,"dedi geveleyerek. Üzgünce etrafa bakındı, kalbim sızlarken sahte bir şekilde öksürdüm.

"Gel, uzan sen de."

"Yanına mı? Rahatsız olursun."

Gözleri kızarmıştı. "Sorun yok. Hadi, gel. Çok yoruldun."

Çok yoroldon.

Benim beynim yoktu. Yatağın ucunda uzanınca pikeyi paylaştık. Onu yakasından kendime çektim. Gülüp ne oluyor dercesine baktı. "Düşeceksin geri zekalı."

Yakasındaki elimi tuttuğunda dudaklarım istemsizce kıvrıldı. Parmaklarıma dudaklarını bastırdı, alt dudağımı ısırıp sırıtmamaya çalıştım. Aptal gibiydim, beynim pelteye dönmüştü. O hisse gittikçe teslim oluyordum. Bir tarafım canına oku diyordu ama o tarafımın da sesini çok duyuyor değildim.

Yüzümü Timur'un boynuna gizledim. Parfümü burnuma doldu, o da bana sarılarak iyice kendisine çekti. Sıcak dudakları yüzümde turladı, yavaştı ve nazikti. Gözlerimi kapatarak gülümsedim. Kalbim gittikçe hızlanıyordu.

"Uyudun mu?"dedi dakikalar sonra gülüp. O da bir tuhaf, sarhoş gibiydi.

"Yok..." Ben de güldüm. "Yan yana yatıyoruz diye öpüşecek değiliz ya?"

"Tabii, yatıyoruz öyle."dedi dudaklarıma kaçamak bakışla.

Birbirimizin gözlerine baktık. Dudaklarını hafifçe güler gibi büzünce alt dudağımı ısırarak ilk hamleyi yaptım. Bacağımı bacağı arasına soktum. Saçlarımı ittirerek yüzümü okşadı. Dudaklarımı dudaklarına hafifçe sürttüm. Gülümsedi, alnını alnıma yasladı. Beklentiyle soludum, gözlerimi kapattım.

Beni usulca öpmeye başladı, bu his midemi karıncalandırıyordu. Ona sarılarak karşılık verdim, Timur belimden tutup beni üzerine çıkardı. Öpücük gittikçe hızlandı, birkaç saniyede dudaklarımızı yiyorduk. Diller devreye girmişti, ellerimiz de boş durmuyordu. Onun elleri kalçamı okşuyor ve arada sıkıyordu. Ben ise ellerimi tişörtünden içeri daldırmış, karın kaslarını elliyordum. O haz duygusundan uçmuştum bile.

Timur çekilerek köprücüğümü öptü. Başımı arkaya attım. Nefes nefeseydim ve kendimi kaybetmek üzereydim.

"Karan..."

Kollarına bıraktım kendimi. Ayak sesleri duymuştum ama takmadım. Hemşire olamazdı, gelmişti o.

Kapı aralandı. Işıklar yandı.

"Karan ben geçmiş o..." Özge elindeki çikolata paketini düşürdü. Hızlıca eğilerek yerden aldı. Gülümsemeye çalıştı. "Olsun d-diye geldim. Uy-Uyuyordunuz sanırım."

"Vuhuu!"dedi Ecem de arkasında.

Pamir de eş zamanda odaya daldığında konuştu. "Lan öpüştünüz mü? Bu haliniz ne?"

Sağ ol, Pamir.

"Aaa! Özge!"dedi şokla.

"Pamir kör müsün amına koyayım?" Timur sordu.

"Lan küçücük kız! Vazo sandım."

Kaşlarım havalanırken dudaklarımı yaladım, sıcak bir his kalmıştı.

"Evet, vazoyum. Konuşan vazo."dedi Özge kaşlarını çatıp.

Cahit ve ablam da odaya girdi, kapıyı şükür kapattılar. "Bu ne hal?"

"Suratınız şey gibi..." Cahit hihler gibi bir ses çıkararak ensesini sıvazladı.

"Anlamadıysa Pamir malı yüzünden anladı,"deyip dikleştim.

"Homofobik değilim, uyuyordun sanınca korktum." Özge çikolata kutusunu uzatarak gülümsedi. "Çok yakışıyorsunuz."

"Teşekkür ederiz."

"Ne yakışması lan Timur?"

"Şükür öğrendi kız da ha."

Ah harika. Yine beraber mi olacaktık bu piçle?

Hayatım boka batmıştı.

ÖZGE DE ÖĞRENDİ NİHAYET AHZNNAAHHSN

Kıvılcım BXBWhere stories live. Discover now