°40"Ne Hoş Bir Tesadüf Di Mi?"

Börja om från början
                                    

Jimin ilerideki masaya baktıktan sonra döndü, endişeli bir şekilde bana bakıyordu. Tepkimi ölçmeye çalışıyordu, nasıl hissettiğimi anlamaya.

"Hey bak onları takma tamam mı? Ne yaşadığını ve hissettiğini senden başka kimse bilemez, onlar sadece konuşuyorlar."

"Biliyorum, biliyorum. Bu ilk kez karşılaştığım bir şey değil ne yazık ki."

"Yaşadığın şeyler için gerçekten özür dilerim keşke yapabileceğim bir şey olsa, insanları susturmak gerçekten zor. Jungkook kesinlikle böyle olsun istemezdi, ilişkiniz bitse de o senin her zaman arkanda ve insanların senin dedikodunu yapmasına çok kızıyor. "

"Teşekkür ederim Jimin ama ortada senin özür dileyeceğim bir şey yok ya da bunları söyleyen sen olmamalısın. Jungkook sadece sosyal medyada bir kaç şey söyleyerek hakkımı savunuyor ama bir işe yaradığını sanmıyorum. Gördüğün gibi... Başımın çaresine bakabilirim, nasıl olsa zamanla unutulur."

"Bu arada, seninle hiç konuştu mu?"

"Hayır, neden?"

"O zaman haberin yok... Siz ayrılmadan önce çalıştığı albümü hatırlıyor musun? Uzun süredir üstünde çalıştığı ama kimseye bahsetmediği."

"Evet biliyorum ama bana da hiç dinletmedi."

"Evet bunu biliyorum, konu bu değil. Albümü siz ayrıldığınız dönemlerde yayınlayacaktı fakat erteledi, haftaya çıkmasını bekliyoruz. Bize bile anlatmamıştı ama yakın zamanda kendisi söyledi. Albümdeki bütün şarkılar birlikteliğiniz boyunca sana yazılan şarkıları kapsıyormuş. İkinci yılınızı bununla kutlamayı istemiş bu yüzden kimseden yardım almadan kendisi yapmış ve kimseye göstermemiş."

Şaşkın bir şekilde Jimin'in dinlerken tırnaklarımı yememek için duruyordum. Şaşırmıştım evet. Hemde çok.

"Ayrıldıktan sonra yazdığı şarkıları da albüme eklemek için beklemiş. Bir ara ayrılığınızın bu albüm sonrası düzelebileceğini düşündüğünü zırvalıyordu. Olmaz di mi?"

Başımı hızlıca iki yana salladım. Hala şaşkınlığımı atmaya çalışıyordum. Ne düşüneyim ya da hissedeyim bilememiştim.

"Hayır, hayır. Geri dönemem, dönmem. Olmaz, gerçekten onunla geçirdiğim zamanlara minnettarım ama ikimizi de bir daha aynı girdabın içine sürüklemem."

"Bunları duymaya ihtiyacı var Chaeyoung. Bunları bizzat senden duymalı ve bu ilişkiyi artık tamamen bırakmalı. Ayrılığınızı nasıl atlatıyor hiç birimizin haberi yok çünkü kimseyle konuşmuyor, stüdyoda geçiriyor bütün gecelerini."

"Benim hiç bir şeyden haberim yok..."

"Üzerinde nasıl bir baskı olduğunu hepimiz görüyoruz, Jungkook kısmen ortadan çekilmişken bütün herkes ilişkiniz bittikten sonra sana döndü. Herkes konuşmak için bir şeyler arıyor ve Jungkook düzgünce bir yaşam belirtisi bile göstermediği için sana yüklenmiş durumdalar."

"Evet... Öyle..."

"Uzun süredir Jungkook'la görüşmedim ve sadece iki telefon görüşmesi yaptım. Birisinde albümden ve geri dönmekten bahsetti. Bir önceki de sana karşı yapılan saldırılara karşı sinirini anlattığı bir konuşmaydı bu kadar."

"Anlıyorum, bana anlattığın için teşekkür ederim, sen söylemesen kimseden duymazdım gerçekten."

"Ne demek, Jungkook'un arkadaşıyım ve senin de. Ne zaman istersen yazabilirsin... Ah, telefonum çalıyor bir saniye."

O telefonu açtığı sırada ben de kafenin camıdan dışarıyı izlemeye koyuldum. Hava güzel görünüyordu, kalabalığın arasında bir dükkandan çıkan tanıdık yüzle dikkatimi oraya verdim. Etrafa bakındıktan sonra beklemediğim bir şekilde gözleri benimkileri bulmuştu.

Ve sonrasında bana el salladı.
Pekala, gözleri cidden iyi görüyordu.

Jimin telefonunu bıraktığında ona döndüm.

"Namjoon gelmiş, o zaman ben kalkayım."

"Ah, ben de kalkıyorum şimdi."

Ve birlikte kalktıktan sonra Jimin masasına geçti, bende kafenin dışına.

Yürürken çantama eskiz defterini ve eşyalarımı koyup kafeden çıktığımda dışarıda beni bekleyen kişiyi gördüm.

Bir kaç metrelik bir mesafeden gülümseyerek bana bakıyordu.

"Ne hoş bir tesadüf di mi?"

Ve ben de gülümseyerek Jisoo'nun yanına yanına gittim.





Romeo and Juliet❞ Där berättelser lever. Upptäck nu