"Kalacak yer bulana kadar, belki Seungmin'le kalırım, ağabeyin kısa süreliğine izin verir mi?" dedi Jisung iç çekip. Felix onayşamıştı. "Azıcık bahsettim gelirken, muhteşem yemeklerinin karşılığında bizimle kalabilirmişsin."

Jisung yutkunmuş, onaylamıştı. "Yüzünde mi yaralar bir tek?" Felix dikkatle yüzüne baktığında Jisung başını eğdi. Başka yerlerinde de vardı.

"Bilmiyorum, düştüm ama belime falan bakamadım. Annem bu kez çok kötü dövdü." dedi Jisung Felix'in onu kaldırmasıya doğrulurken. "Çok hırslanmıştı."

"Yavaş yürü." Jisung Felix'in ona desteğiyle arabaya ilerlemiş, arka koltuğa yerleşip dikiz aynasından ona bakan büyüğüne saygıyla selam vermişti.

Duyumsadığı feromonların ağırlığı nefesini kesmişti. Hyunjin ve Jeongin'in yanında kalmaya alışık olsa da ilk defa gerçek bir yetişkin alfanın yanındaydı.

"Nasılsın? Çok yaran var mı?"

"Teşekkür ederim, yok sanırım." dedi Jisung bakışlarını kaçırıp.

"İlk sorumun cevabı teşekkür değildi." dedi Minho.

"Gördüğün kadarım hyung, kötü biraz." Jisung elleriyle oynarken yanına Felix oturup kapıyı kapatınca biraz olsun rahatlamıştı.

"Yongbok hastaneye mi eve mi?"

Jisung arkadaşının göğsüne yaslanıp, "Eve." diye fısıldadığında Felix onun saçlarını okşayarak onayladı. "Eve gidelim hyung, ağrısı olursa gideriz hastaneye."

Jisung teşekkür mırıldanıp Felix'in omzuna başını koyduğunda Felix onu kendine çekmiş, yavaşça belini okşamıştı. Jisung arkadaşımın küçük dokunuşlarıyla iyice mayışırken diğeri haline güldü.

"Kedi gibisin."

"Miyav."

"Jisung!" Felix yanağına dil atan arkadaşına güldüğünde diğeri gülümsemişti. Belinden elini çekmiş, hafifçe karnına getirmişti. "Sanırım ağabeyimden başka şansımız yok."

"Eğer bir iş bulursam-"

"Ya da eş." diye araya girdi Felix. Jisung ona göz devirmiş, gülmüştü. O da olurdu.

"Her neyse, onu öldürmeyeceğim."

"O zaman ağabeyim hala son şansın." diye fısıldadığında Jisung yumruğunu gencin karnına indirmişti. Felix gülerek elini tuttu. "Hamile bir omegaya göre fena güçlüsün."

"Seni öldürürüm."

"Tamam, demedim bir şey yat geri." Felix başını kaldıran arkadaşının başını tekrar boynuna yaslamış, Jisung'ın nefesi tenine çarpınca kafasını biraz ittirmişti. Jisung gözlerini kapatıp yolun bitmesini beklerken Felix Spring Day'i mırıldanıyordu.

Jisung'a gittikçe uzuyormuş gibi gelen yol sonunda bittiğinde Minho arabadan inmiş, bagajdaki valizi alıp arka kapıyı açmıştı.

Felix Jisung'ın elini tutarak indirip ona destek olarak yürütmüş, asansöre binip eve çıkana kadar hiç bırakmamıştı. Minho kapıyı açıp içeri girdiğinde Felix arkadaşını direkt koltuğa oturttu.

"Yongbok buzdolabındakileri ocağa koy!"

"Tamam hyung!" Felix arkadaşının beline yastık koyup onu koltuğa itekledi. "Bana bak, ağabeyimden çekinmek yok. Hamile olduğunu zaten biliyor o yüzden uzat ayaklarını ve dinlen."

"Karnım burnumda değil, ağrı yapmıyor bana."

"Alfalar bunu nereden bilsin? Keyfine bak işte." dedi Felix gülerek. Jisung başını iki yana sallayıp gülmüş, koltuğa yayılsa da Felix'in dediği gibi ayaklarını uzatmamıştı.

Minho salona elinde kremlerle gelmiş, Jisung'ın önünde durmuştu. "Seni rahatsız ediyor muyum? Nest'e ihtiyacın var mı?"

"Hayır, iyiyim." Minho onaylamış, sehpanın ucuna oturup kremi açmıştı. Jisung toparlanıp büyüğüne yaklaşırken Minho parmağındaki kremi yüzündeki yaralara sürmeye başladı.

Jisung acıdıkça yüzünü buruşturuyordu. Minho iç çekip gencin yüzüne yaklaşmış, hafifçe üflemişti.

"Çok mu acıdı? Üzgünüm."

"Önemli değil." dedi Jisung. Utanıyordu şu an.

"Felix'in yatağında uyursun bu gecelik, yarın misafir odasını temizleyip yeni nevresimler sereriz." dediğinde de onaylamıştı sadece. Minho her zaman konuşkan olan gencin içine kapanmasının sebebinin kendisi olduğunu düşünerek ayaklanmıştı. Amerikan mutfakta dört dönen kardeşine ulaşmış, ona seslenip korkmasına sebep olmuştu.

"Yongbok."

"Hih, hyung! Ödüm patladı öyle sessiz sessiz..." Felix elinden düşen domatesi yerden almış, büyüğüne patladığını göstermişti. "Seni domatese çevireceğim." diyerek elindekini yemeklerde kullanmak adına dolaba geri gönderdi.

"Jisung niye bu kadar gergin?" dedi Minho. "Hem kendini hem beni yoruyor." Felix oturduğu yerde elleriyle oynayan arkadaşına bakmış, dudak büzerek ağabeyine fısıltıyla anlatmaya başlamıştı.

"Hamileliği yanlışlıkla oldu demiştim ya, Beomgyu iti Jisung'ı yarı yolda bırakıp gitti. Annesi de evden kovmuş ve büyükannesine gidiyormuş. Acıman için söylemiyorum ama onun için zor zamanlar. Bir de, senden utanıyor." dedi Felix elindeki yeni domatesi yıkamaya başlarken.

Minho kalçasını tezgaha yaslamış, salondaki genci izlemeye başlamıştı. Birkaç kez iç çekmiş, başını iyice öne eğip gözyaşlarını silmişti Jisung.

"Yazık etti kendine."

"Hyung!"

"Kim evlenir onunla Yongbok? Bu toplumun genel görüşü, perfect omega diye gözünüzde büyüttüğünüz bu durumları seven toplasan yüz kişidir tüm ülkede." dedi Minho kardeşine dönüp. Felix salatayı tabağına dökerken büyüğüne baktı.

"Sen."

"Ne ben?" Minho tek kaşını kaldırarak dolaptan tabakları çıkardı.

"Sen evlenirsin. Jisung'ı tanıyorsun, annem omega bul diye diye ölüp gidecek yakında, evlen işte." Minho kardeşine göz devirmiş, ada tezgaha masayı kurmaya başlamıştı.

"Evlen işte, demeyle oluyor mu Yongbok?"

"Neden Jisung olmasın?" Felix tabağı tezgahın ortasına yerleştirirken Minho'ya yaklaştı.

"Küçüksünüz."

"Sen çok mu büyüksün? Beş yaş var aramızda." Minho kardeşinden uzaklaşıp tencereleri tezgaha koydu. Tabaklara bir şeyler doldururken cevaplamıştı.

"Altı, yirmi dört yaşımdayım ben." 

"Tam evlenmelik, biraz daha beklersen buruşacaksın." dedi Felix heyecanla. Jisung'ı en başından beri, Beomgyu olaylarından bile önce ağabeyiyle yakıştırıyoru. Hem de en yakın arkadaşının onlarla yaşaması fikri çok eğlenceli geliyordu kulağına.

"Lee Yongbok, otur masaya ve sus." dedi Minho kardeşinin poposuna vururken.

Felix gülmüş, Jisung'a seslenen ağabeyine alttan alttan kalpler yapmıştı. Minho eline vurunca gülerek çatalını aldı.

Jisung da yanlarıma gelmişti bu sırada.

"Afiyet olsun sincabım, yemekten sonra odama kaçarız bu nemrut sohbet etmeyi bilmiyor." dedi Felix arkadaşını neşelendirmek isterken.

"Olur, yorgunum zaten." diyen Jisung, Felix'in heyecanını bir gram karşılamamıştı o boğuk sesiyle.

the omega | minsungWhere stories live. Discover now