"Beşiktaş'ı sevmiş olamaz mıyım?" dedim kaçamak cevap vererek. "Sevdin mi sevdirdiler mi?" diyerek mutafağa girdi ablam. Sesindeki imayı annem anlarken, babam kaşlarını kaldırdı. "Beşiktaş'lı damadım var ve benim haberim yok mu?" diyerek dehşet içinde sordu. "Saçmalama baba ya." diyerek isyan ettim. Ablam yanıma oturduğunda kötü kötü baktım ona. Altınları sahtesi ile mi değiştirseydim acaba? 

Babamın bol bol bana söylendiği bir yemekten sonra çay demleyip salona geçtik. Babamın dizine yattım rahatça. Babam elini saçlarıma atıp okşamaya başladı. "Ablam gidince, odasını giyinme odam yapabilir miyim?" dedim masum çıkarmaya çalıştığım sesimle. "Nah!" dedi ablam karnıma yastık atarken. Sinsice güldüm. "Saçmalama Vera." dedi annem göz devirirken. Memnuniyetsizce yüzümü astım.

"Baba?" dedim birden gülümseyerek. "Efendim güzelim?" dedi babam yumuşak bir şekilde. Diyeceğim şey için beni aşağı atabilirdi gerçi. "Okulu bırakıp sanayiye verebilir misiniz beni?" dediğimde saçımı çekmişti yavaşça. "Ama olmuyor ki böyle." diyerek ayağa kalktım. "Şiddet görüyorum ben bu evde." diyerek çirkefleştim. "Evlatlık mıyım ben?"

"Evet." dedi ablam rahatça. Gözlerimi devirerek ayağına vurdum. "Gidiyorum ben." diyerek arkamı döndüğümde, "Çay kat, öyle git." dedi annem. Ablam ve babam gülerken ağlamaklı ifadem ile mutfağa gidip bardaklara çayı kattım. Salona geri dönüp çaylarını verdikten sonra tekli koltuğa rahatça oturup telefonumu elime aldım. Soner sadece bizim olduğumuz gruba mesaj atmıştı. Gördüğüm mesaj ile kıkırdadım. Liseden mezun olmadan okulda çiğköfte yapmamız gerektiğini, yarın Özgür'ün gelmeyeceğini ve bu yüzden yarın yapacağımızı söylemişti. Oğuz dışında herkes kabul etmişti. Bende onaylayan mesaj attım. Basketbol grubuna girdim. Özgür tesislerde işi olduğunu söylemiş, çocuklarda kendi aralarında çalışacaklarını söylemişti. Özgür başlarında durmam gerektiğini söylemişti. Oraya da gerekli mesajı attıktan sonra Eniz'lerle olan gruba girdim.

Çayımı içerken onlarla konuşmuştum. Uykumun gelmesi ile annemlere iyi geceler diyip ayağa kalktım. Kendimi yatağa attım. Gözlerim direkt duvardaki Özgür ile olan fotoğraflarıma kaydı. Gülümseyerek kapattım gözlerimi. 

Ertesi gün erkenden Özgür olmayacağı için gri bir eşofman, büyük beyaz bir sweatshirt ve üzerine gri kapüşonlu giymiştim. Üzerimde ise kabanım ve atkım vardı. Son sınıf olduğumuz için kıyafetlerimize karışmıyorlardı. 

Okulda normal bir gün geçirmiştik. Dersten çıkıp derse girmiş, bir ara deneme sınavı da olmuştuk. 

Şimdi ise spor salonunda çiğköfteyi yumuran Soner'in başında toplanmıştık. Zil çalınca Soner ve Ayaz koşarak markete gidip malzemeleri almışlardı. Soner bana bir yazma da almış, bende nedenini hiç sorgulamadan düğünde kravatlarını alnına bağlayan amca misali yazmayı alnıma bağlamıştım. Saçlarım ise dağınık topuzdu. 

Ortama uygun olması için telefonumu aldım ve Armağan'ı yanıma çektim. Herkesi karşıma alıp DJ moduna geçtim. "Bende misiniz gençler?" diyerek heyecanla sorduğumda hepsi bana dikkat kesildi. Gülümseyerek YouTube'den Urfalıyım Ezel'den açtığımda herkes kocaman bir kahkaha attı. Armağan ve Soner bana eşlik ederken, diğerleri hala gülüyordu. O bitince halay müziği açtım. Ayaz halay başı olarak geçerken, yanına geçtim hızla. Takımdakiler yanımıza geldiğinde halay çekmeye başladık.

Okulda birkaç öğrenci ve müdür yardımcısı dışında kimse yoktu. Müdür yardımcısını kafa bir adam olduğunu söylemişlerdi. Rahattık o yüzden. Armağan Ankara havası açtığında Ayaz ile ortaya geçip oynamaya başladık. Diğerleri de alkış tutuyordu.

KOÇحيث تعيش القصص. اكتشف الآن