7. Bölüm-"BİRLEŞİM"

14.5K 570 1.1K
                                    

Selam, nasılsınız?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Keyifli okumalar...

&

7. Bölüm-"BİRLEŞİM"

Bahçeye girdiğimde kapıya doğru yürüyen Melih'i görünce durup kaşlarımı çattım. Otuz beşli yaşlarında olsa gerekti. Dev gibi cüssesi, cüssesiyle yarışacak cinsten göbeği vardı. Özel güvenlikti o ve diğerleri. Ama görüyorduk ki pekte bir özellikleri yoktu.

Yiğit tek kelime etmeden gitmişti. Zaten ne diyecekti ki bana? Onu düşünmeyi boşverdim.

Melih koşarak yanıma geldiğinde beklemediğim bir anda beni tutup sarıldı. Kemiklerimin çatırtısını duymuştum! "Tövbe bismillah!" Hayretle konuştuğumda Melih geri çekilip tekrar baktı bana.

Bu ne arkadaş, önüne gelen sarılıyor!

"Eylül Hanım ablam!" Tekrar sarıldı bana, bir de sırtıma pata küte vurdu. "Vallahi çok korktum size bir şey oldu diye." Sağol Melih, olmadıysa da oldurdun!

"Melih!" dedim kendime hakim olmaya çalışarak. Az sonra gülecektim vallahi. Sınanıyordum resmen! Hayır bir de şaka gibi bir komikliği vardı. Belki de ağlamalıydım. Saçma bir durumdu. Trajikomikti.

Melih konuştukça haraket eden sakallarını eliyle düzleyerek, "Sen kızmadan anlatayım hemen," diye söze girdi. "Bir adam geldi, elinde koca bir kasa lahmacun vardı. Bir de ayran, yayıkmış." Bu detay atlanamazdı kesinlikle, şayet oldukça önemliydi. Ayran yayıkmış. "Hep birlikte yiyin, dedi. Bize ısmarlamış. Bende topladım bizim çocukları. Yedik." Vay vay vay! Yemişler. Bu da bir o kadar önemli diğer bilginin ta kendisiydi.

"Öyle mi?" dedim kollarımı göğsümde birleştirerek. "Afiyet olsun. Lezzetli miydi bari?"

"Şimdi hakkını yemeyelim çok lezzetliydi. Valla tadı damağımda kaldı. Artık hangi etten yaptılarsa..."

"Ne anlatıyorsun abicim sen!" dedim sertçe. "Herif geldi beni kaçırdı. Sen diyorsun yok lahmacun yok yayık ayran!"

"Biz onu geçen sizinle görünce sevgiliniz sandık. Bize bir jest..." Sustu. Hayatta kalma dürtüsü sayesinde bir adım geri çekildi. "Özür dilerim Eylül Hanım'ım ablam."

"Diğerlerini de çağır." dediğimde Melih hemen arkasına dönerek onlar için yaptırdığımız müştemilata doğru bağırdı.

"Mehmet! La Mehmet!" Nerenin şivesini kullandığını asla anlayamıyordum ama ciddiyetimi korumak bu adamın karşısında işkence gibi bir şeye dönüşüyordu.

Mehmet başını kapıdan uzatınca, "Topla gel ha şu çocukları!" diye bağırdı. Bir dakika içerisinde hepsi önüme dizilmişti.

"Şimdi sizinle konuşalım." dedim beşinin de üzerinde gözlerimi gezdirerek. "Birincisi, o adam benim sevgilim değil. Bir daha eve girmeye kalkışırsa vurabilirsiniz." Adamlar birbirine baktılar bir süre. Sevgili olmadığımız için değil de adamı vurun dediğim için şaşırmış olmalarını dileyerek devam ettim. "İkincisi," dedikten sonra sitemle gözlerimi kocaman açtım. "Oğlum siz niye iki lahmacuna tav oluyorsunuz?"

"Bir kasaydı." dedi La Mehmet kişisi. Güldü. Göz göze geldik. Gülmeye devam etti. Diğerleri de bakıyordu ona mala bakarmış gibi. En sonunda yüzünden o aptal gülücüğü sildi ve bence en doğrusunu yaptı çünkü şimdi delirecektim.

"Ben size güvenemeyecek miyim?" dediğimde Melih tevazuyla göğüs kabarttı.

"Kusurumuza bakmayın, bir daha olmayacak. Güvenebilirsiniz bize."

ESARET Onde histórias criam vida. Descubra agora