Bölüm 5 'Tıkırında İşleyen Planlar'

En başından başla
                                    

Asansör kapısına doğru bakan bedenimi hiddetle ona doğru çevirdiğimde anında susmuştu.
Suskunluğundan faydalanıp konuşmayı devraldım.

"Benim gibi bir sürü kız öyle mi? Kimmiş o kızlar, bana benzedikleri için tek tek arayıp tebrik edeceğim."

Zira hiçbir dişi sinek bir Efsun Beria etmezdi...

"Ay iyi be, sana burada akıl veriyorum."

Yüzümde eğrelti duran bir gülüş yerelştirdim.
Nil'i seviyordum, kuzenden öte arkadaşımdı ama malesef lanet kan bağı, belli zamanlarda baş gösteriyordu.

Baba tarafı olduğunu bazen belli ediyordu.

"Bana akıl verme kuzen, kendin için kullansan yeter."

Sonunda açılan asansör kapıları, iki yana doğru süzüldüğünde hiç beklemeden inmiştim.
O muhtemelen kendi işinin başına giderken bense hemen karşımda olan odaya doğru adımladım.

Beyaz kapısının hemen yanında yazan yazıya kaymıştı mavi gözlerim.

Doktor Pınar Bostan.

Kendisi alanının en iyilerindendi.
Ve hasta kalbimi, iyileştirmeye çalışıyordu...

Elim yumruk şeklini aldı ve beyaz kapıya tam iki kez indi.
Çok kısa bir süre içinde içeriden 'gel' komutunu aldığımda gülümseyerek içeri girmiştim.

Masasında oturmuş, önündeki birkaç dosyayı inceliyordu.
Beni gördüğü an da hemen ayağı kalktığında, kollarını çoktan iki yana açmıştı.

"Efsun'um hoşgeldin."

Normalde hastalarıyla olan ilişkisi gayet resmiyken, bizim aramızdaki sarmaşıklar fazlasıyla kuvvetlenmişti.
Ve bu sebepten ötürü gereksiz resmiyet zamanla yıkılmıştı.

Arkadaş sayılırdık.

Açtığı kollarının arasına hemen girdiğimde, gözlerimle onu süzmeye çoktan başlamıştım.

Kapalıydı ve taktığı siyah şal ona oldukça yakışmıştı.
Siyaha tezat beyaz bir elbise giymişti ve elbisesinin göğüs kısmında üç tane papatya vardı. Kıyafetlerinden bile ne kadar naif bir kadın olduğu belli oluyordu.

Güzel kadındı vesselam.

Benden ayrıldığında, kahverengi gözlerini hafifçe irileştirmişti.

"Heyecanlı görünüyorsun."

Onunla aynı yerdeydim, nasıl heyecanlı olmazdım.

"Varlığı... Beni heyecanlandırıyor, biliyorsun."

Oldukça uzun kirpikleri, alt kirpiği ile kelepçelendiğinde gözlerini birkez yumup açmıştı.
Burnunun üstünde duran dinlenme gözlüğünü, işaret parmağıyla ittikten sonra konuştu.

"Bu Cihangir'i en sonunda ortadan kaldıracağım. Hastamın kalbine iyi gelmiyor."

Oysa en çok iyi gelen oydu.

Dudaklarım iki yana hayasızca kıvrıldığında, o da gülümsemişti.

Eliyle masasını gösterdiğinde, önden kendi koltuğuna oturmuştu. Bende masasının önünde duran deri koltuklardan birine oturduğumda bakışlarımı ona çevirmiştim.

"Bir şeyler içmek ister misin?"

Kafamı hızlıca sağa sola, olumsuz manada salladım.
Dudaklarını birbirine bastırıp, omuz silktiğinde eline masanın üstünde duran kağıtları almıştı.

Fabrikatörün KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin