Minho, Innie'yi arka koltuğa bıraktığı gibi Jisung'u da yanına oturttu. "Hızlı sür, polisleri halledip geleceğiz." diyen arkadaşını öylesine geçiştirmiş ve direkt yola koyulmuştu.

"Innie." Jisung başı dizlerinde duran oğlunun yarasına ellerini bastırırken Minho telaşla üzerindeki hırkayı çıkarıp Jisung'a uzattı.

"Jisung, sertçe bastır bunu. Kan sızmasın."

"T-tamam."

Her şey o kadar karışıktı ki ne yapacaklarını bilemiyorlardı, neden oğulları bu haldeydi, nasıl olmuştu, hiçbir şey düşünemiyorlardı. Tek amacı hastaneye yetişmekti.

Jisung sıkıca yaraya bastırırken, "Lütfen, lütfen," diye sessizce yalvarıp ağlıyordu.

Hastaneye geldikleri gibi Minho hızla inip Innie'yi kucağına aldı. Jisung koşarak doktor bulurken gelen sedyeye oğullarını koymuşlardı.

"Neyle yaralandı?" dedi doktor derhal ameliyathaneye ilerlerken. Jisung susarken Minho o telaş halinde gördüğü bıçakla, "Bıçak," demiş ve ameliyathaneye girmeleri ile kalakalmıştı.

"Sizi bilgilendireceğiz." diyen hemşire de kaybolunca Jisung çığlık atarak saçlarını çekiştirdi.

"Bakamadım! Bakamadım! Onu koruyamadım! Koruyamadım! Lanet olsun bana, lanet olsun bana-"

"Jisung!" Minho ellerini tutup sertçe onu sarstı. "Şu siktiğimin durumun içinde bile kendini suçlama! Hiçbir bok bilmiyoruz, bu hale nasıl geldi hiçbir şey bilmiyoruz bir de sen kendine zarar verme!"

"Siktir git şuradan!"

Jisung sinirle onu itip kanlı ellerine baktı. Minho sertçe ona bakmış ama ağzını açıp bir şey demeden sırtını duvara yaslamıştı. Onu zorlamayacaktı, Jisung aklı başına gelince hak verecekti zaten.

Minho içinden yalvararak varlığına daha geçen gece inandığı tanrıya dua ederken Jisung da tam karşısındaki duvara yaslanmış, ellerini ağzına bastıra bastıra ağlıyordu.

İçi titrerken yine dayanamayıp ilerledi ve, "İyi olacak," diye konuşup sıkıca ona sarıldı. "Jisung sana yemin ederim iyi olacak, bizi bırakmaz. Innie bizi bırakmaz."

"Minho, Minho lütfen iyi olsun."

Jisung, tek sarılma ile kopup sesli ağlarken sıkıca Minho'nun sırtına tutundu. "Minho, onsuz yaşayamam. Onsuz olmaz, lütfen. Lütfen bizi bırakmasın."

"Bırakmayacak. Yemin ederim bırakmayacak."

Minho da onun omuzunda ağlarken birbirlerine sıkıca sarılmış, en çaresiz desteklerini vermeye çalışıyorlardı. Nasıl birden bu duruma geldiklerine ikisi de inanamıyordu. Sabah normal bir şekilde ayrılmışlardı ancak birkaç saat sonra kendilerini hastanede bu vaziyette düşünmüyorlardı.

Arkadaşları gelince ayrılmak zorunda kalmışlardı birbirlerinden. Felix hızla Jisung'a sarılırken Chan, kızarık gözleri ile dolan arkadaşının yanına gidip verebileceği en moral sarılmasını verdi.

"İyi olacak."

"Olsun." dedi Minho sarılmasına karşılık veremeyecek kadar olan bir halsizlikle. Geri çekildiklerinde Chan ağlayan Jisung'un yanına gitmiş ve onunla konuşmaya, bu durumda nasıl olabilirse sakinleştirmeye çalışmıştı.

Diğerleri bu yüzden Minho'nun yanına toparlanırlarken Minho yorgunca hepsine kısa bir bakış atıp Hyunjin'e döndü. O kaos anında her şeyi görmüştü ama tepki verdiği tek şey Innie'ydi.

"Polisler bir şey buldu mu?"

Hyunjin kafasını salladı. "Güvenlik kameralarını izleyecekler, bıçağı da aldılar. Buraya da gelirler ifade almaya."

wish you back, minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin