Ben de ayaklandığımda Yasir televizyon açıp izlemeye başladı. Dışarı çıkıp hava alsam iyi olurdu. İkiz kardeşim terapi gibiydi, ne kadar çok dayanabilirsin testi gibi geliyordu bana.

Mahallede gezmeye başladığımda yoldan geçerken selam verenlerin selamını alıp karşılık veriyordum. Hava güzeldi, ramazandan sonraki tempo hız kesmeden devam ediyordu.

Fırının önünden geçerken fırından çıkan Yunus Ali ve kucağındaki Yüsra'yı görünce hafif tebessüm edip yanlarına ilerledim.

Yanlarına varınca Yunus Ali selam verip, "Hayırdır, nereye böyle?" diye sordu. İlerleyemeye devam ettik.

"Öyle hava alayım dedim, bunaldım."

Yolumuz parka çevrildiğinde telaşsız bir şekilde oyun oynayan çocukların arasına karışıp banklara oturduk. Hava kararmak üzereydi, insanlar işinden yeni dönüyordu ve çocuklar eve gitmek için ezanın okunmasını bekliyorlardı.

Yunus Ali fırından aldığı ekmeğin içini çıkarıp küçük bir parçasını Yüsra'nın eline verdiğinde bakışları bana döndü.

"Yarın isteme varmış." dedi kızının ağzını eliyle silerken.

Kafamı salladım, "Sonunda Yasir'den kurtuluyorum galiba." dedim alayla. Şaka bir yana, kardeşim olmasa ev çok sessiz olurdu ve ben gürültüye alışmıştım.

Yüsra ekmeği yemeyince Yunus Ali poşetin içine attı. Daha sonra minik kızının ellerini çırpışını izlediğinde ikimizinde yüzünde gülümseme oluşmuştu.

"Versene bana." dedim dayanamayarak. Bir bebek veya çocuk görünce kalbim öyle bir ısınıyordu ki, o çocuğu oraya hapsedesim vardı.

Yunus Ali, kızını bana uzattığında beklemeden aldım kucağıma. Yüsra minik ellerini yanaklarıma koydu ve hafif çıkan sakallarım tenine battığında kıkırdamaya başladı.

Onun bu haline gülerken kollarımı etrafında sarıp sıkıca sarıldım.

"Çok güzel bir baba olursun sen."

Arkadaşımın sesi ile bakışlarım ona döndü. Taktir edercesine bakıyordu kızına ve bana.

"Allah nasip ederse böyle tatlı bir kızım olsun isterim." dedim gülümseyerek Yüsra'ya bakıp.

Hava kararınca Yunus Ali hafiften esen hava ile kızının hasta olmasından korkmuştu ve bu yüzden kalkmıştık. Evimiz yakın olduğu için beraber yürümeye başladık.

Yunus Ali'nin telefonu çalınca İyem ile konuşmaya başladı. Ben dikkatimi yola verdiğim için pek dinleyemedim onları. Aklım Gül'deydi, acaba ne yapıyordu?

Telefonu kapattığında bana baktı, "Yasir, Musab'ın yanındaymış. Mihra ile İyem'de kızlarla bizim evdeler. Gel gidelim, biraz oturup çay içeriz Musab ile." dedi sakin sesiyle. Kafamı onaylar bir biçimde salladım, belki Gül'ü görebilirdim.

Yunus Ali ve Musab'ın evinin olduğu sokağa vardığımızda sokakta oluşan kalabalık ile kaşlarımız çatıldı. Gelen seslere kulak kesildim birden.

"Yusuf Taha, bak bu adam evde yok. Kesin bizi aldatıyor."

Arkası bize dönük, aynı zamanda elleri cebinde olan adamı fark ettim ilk. Daha sonra elini kolunu sallayarak ona bir şeyler anlatan Tuna'yı. Yanında da hiç görmediğim biri daha vardı.

Yunus Ali gözlerini devirip bana baktı. "Arkadaşlarım ile tanıştırayım seni gel, Tuna ile tanışmana gerek yok."

Kafamı sallayıp yanlarına ilerledik. Bizi ilk fark eden Tuna olmuştu, gözlerini kocaman açıp, "Yeni kankamın korkunç kardeşi..." diye mırıldandı. Yasir'in ikizi bu adam olmalıydı bence.

Müezzin | TextingTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang