Bölüm On: Keşfetmek

522 59 55
                                    

Mağara keşfi, diye düşündü Kageyama, o kadar da kötü değildi. Ayrıca, sadece bir avuç insanın görebileceği nadir yerleri aramak çok eğlenceli olabilirdi.

Eğlenceli olmayacak olan şey ise karnında kelebekler olması ve Hinata gülümsediğinde ya da güldüğünde onun da otomatik olarak gülümsemesiydi. Onun etrafında bu şekilde davranması bugün başlamış gibi görünüyordu ama Kageyama, kısa boylu çocuğun tatlı şeyler yapmadığını ya da onun tüm dikkatini kendisine çekmek istemediğini söylese bu bir yalan olurdu.

Kageyama, Hinata'ya aşık olduğunu fark ettiğinde akşam üstüydü.

Özel bir şey olmamıştı. Sadece mağaraya gitmiş ve orada bir çıkıntı bulup oturmuşlardı, böylece suyun içinde durmak zorunda kalmıyorlardı. Hinata, hayranlıkla mağaraya bakıyordu bu sırada. Kageyama ise o anda anlamıştı içindeki hislerin Hinata'nın arkadaşı olmak istediğinden dolayı olmadığını. Hayır, bu hisler Hinata'nın arkadaşından daha fazlası olmak istediğindendi.

Tabii ki, onun hâlâ bir aptal olduğunu düşünüyordu ama çok tatlı bir aptaldı, Kageyama'nın onu öpmek istemesine sebep olacak kadar hem de.

Her nasılsa Kageyama, bir gecede değişmiş hissediyordu. Yani bir anda uyanmıştı ve en yakın arkadaşından hoşlanırken bulmuştu kendini. Olayın aslı bu gibi duruyordu ama derinlerinde, bunu bir süredir inkâr ettiğini de biliyordu. Her şeyden sonra, o rüyayı görmüştü ve 1. kıza ne zaman baksa ona karşı hissettiği duyguların kıskançlık olduğunu kabul ediyordu.

Bir anda fark etmişti ve korkmuştu. Bunu bilmesine izin veremezdi gerçi. Hinata'nın, (Kageyama'nın) ona aşık olduğunu bilmesine izin veremezdi.

Bunun yanında, arkadaşlıkları çok şey ifade ediyordu ve bunu gariplikle mahvetmek istemiyordu. Eğer illa ki gelecekte söyleyecekse bunu çok, çok, çok, çok uzak bir zamanda yapmayı zar zor kabullenebilmişti.

Düşüncelerini bir kenara bırakıp yeniden suya daldı Kageyama. Hinata hiç olmadığı kadar kıpır kıpır olduğundan, sabahtan beri -ve öğleden sonraya kadar- küçük mağaralar arasında yüzüp duruyorlardı.

"Wah! Kageyama, şuna bak!" diye bağırdı Hinata, su sıçratırken.

"Hey! Aptal, bana su sıçratmasana!" diye homurdandı Kageyama. Hinata duraksadı ve uzun boylu çocuk bir soru yöneltti ona. "Neye bakmalıyım?"

Hinata büyük kayaya benzer bir yeri işaret etti. Kageyama, o aptalın neye baktığını sormak üzereydi ki suyun yüzeyindeki küçük deliği fark etti.

"Gidip orayı keşfetmeliyiz!" dedi Hinata, gözleri parlarken.

"Bu bizim boğulacağımız bir çıkmaza girmek olur." dedi Kageyama, kayadan gidecekleri yolu gösterirken.

Hinata, Kageyama'nın sözleri üzerine düşündü ve dudaklarını ısırdı. Sonra da aklına bir fikir gelmişçesine gözleri parladı ve yeniden gülümsedi. "Hadi bir ip alalım! Onu belime bağlayacağım ve beni geri çekmeni istersem, iki kez ipi çekiştireceğim. Eğer orası güvenliyse gelmen için bir kez çekiştireceğim."

Kageyama iç çekti. "Öyleyse benim ilk gitmem daha mantıklı. Ben daha hızlı yüzüyorum."

"Ama ben nefesimi daha uzun süre tutuyorum." diye karşı çıktı Hinata.

Bir süre birbirlerine baktılar, en sonunda Kageyama iç çekti yeniden. "İyi, boğulursan beni suçlama."

Hinata ellerini çırptı, bunu kazandığı için memnundu.

İp bulmak için eve döndüler. En sonunda, içinde mangadan ütü masasına kadar rastgele eşyalar içeren bir dolap bulmayı başardılar.

Mağaraya girmek konusunda çok heveslendiğinden Kageyama, yol boyunca ipi Hinata'ya taşıtmıştı. Yol, o kadar da uzak olmamasına rağmen turuncu saçlı çocuk, ipi taşırken zorlanmış görünüyordu.

benim ⇢ kagehina [çeviri]Where stories live. Discover now