✥Üçüncü Bölüm: ❝Yas❞

32 4 5
                                    

Sınır; +60 okunma ve +25 vote (oy)!

Keyifli okumalar ♡

▂▂▂▂▂▂▂▂▂

Yas.

İçinde kopan fırtınaları kimseye anlatamıyordu. Geceleri uyumuyor, bayılana kadar ağlıyordu. Ciğerleri adeta solmuştu. Nefes aldığını dâhi hissedemiyordu. Yürüyen bir ölüden farksızdı.

"Kendini toparlaman gerekiyor. Günlerdir hiçbir şey yemedin. Ölmek mi istiyorsun?"

Narcissa kaseden bir kaşık çorba alarak zar zor kız kardeşinin ağzına tıkıştırdı. Onun için endişeliydi. Tonks'un ölümünden bu yana yatağından çıkmıyor, tek bir kelime dâhi etmiyordu. Babasına bir şey belli etmemek için günlerdir çırpınıyordu. Cygnus kızının bu durumda olmasını korkmasına bağlıyordu. Ancak o gece Andromeda'nın duyguları, ruhu, bütün benliği toprağa karışmış ve yok olmuştu.

Andromeda eliyle kardeşine durmasını işaret etti. Midesi bulanıyordu. İçinde oluşan boşluğun tarifi yoktu. Bir daha ona dokunamayacak, sesini duyamayacak olduğu gerçeği yüzüne bir tokat gibi çarpıyordu. Her dakika aklına paylaştıkları anılar geliyor, gözyaşları durmadan süzülüyordu. O olmadan yapayalnız kalmıştı.

"Andie, lütfen biraz toparlan. Babam eğer bir bulanık için ağladığını öğrenirse..."

Cümlesini tamamlayamadan kapı aralanmış, Bellatrix içeri girmişti. Kabarık siyah saçlarını beceriksizce toparlamış, içinde rahat olmadığı oldukça belli olan korsesini genişletmek için çekiştiriyordu. "Merlin! Bu ne tür bir işgence aleti böyle!" Diyerek homurdandı.

Gözleri Andromeda ile kesiştiğinde sessiz bir küfür fısıldadı. "Bu kadar kötü olduğunu düşünmemiştim..." dedi yanaşarak. İnce uzun parmakları kız kardeşinin yüzünde gezindi. "Merlin aşkına! Bir ceset kadar soğuksun!"

"Bella! Öyle söyleme!" Narcissa dirseği ile ablasını dürttü.

Bellatrix kollarını genç kızın titreyen bedenine doladı. İlk kez onu bu kadar kötü durumda görüyordu. Babasından mektup geldiğinde Andromeda'nın şımarıklık ettiğini düşünmüş, seyehatini mahvettiği için sinirlenmişti. Ancak durum düşündüğünden çok daha kötüydü.

"Şifacı çağırdınız mı? Ne zamandır bu hâlde?" Dedi fısıldayarak. Sanki sesi yükselirse Andromeda kırık bir vazo misali ellerinde parçalanacakmış gibi hissediyordu.

"Şifacı bir sorun bulamadı. Korktuğu için bu hâlde olduğunu düşünüyor."

Bellatrix kız kardeşinin bu kadar korkmuş olmasına anlam veremiyordu. Daha önce hiç ölü görmemiş olsa dahi bu kadarı fazlaydı. "Bunun korku olduğunu sanmıyorum, Cissy. Bana yalan söyleme. Hiçbir büyücü birkaç karmaşık düellonun arasında kaldı diye bu durumda olmaz."

Yüzündeki endişe yerini git gide merak duygusuna bırakırken Narcissa stresle yutkundu. "Birkaç karmaşık düello mu? Malikhane neredeyse yıkılıyordu! Sen bu tür vandallıklara alışkın olabilirsin ama biz değiliz."

"Bu da ne demek şimdi? Vandallık ettiğimi mi düşünüyorsun! Tek yaptığım hayatımızı daha iyi bir yere taşımak için çabalamak!"

Bellatrix sinirle soludu. Dünyayı daha adil bir yer yapmak için çaba harcıyordu ve karşılığında aldığı tek şey nankörlüktü.

"Daha iyi bir yer mi? Muggle'ları köleleştirerek onlara daha iyi bir hayat mı sunduğunu düşünüyorsun?" Diyerek karşılık verdi Narcissa. Her ne kadar muggle'ları sevmese de yapılan bu vahşi devrimi onaylamıyordu. Savaşı ve ölümü kim destekleyebilirdi ki?

"Bana minnettar olmalısın! Yüzyıllardır muggle'ların büyücü kardeşlerimizi ateşlerde yaktıklarını, vücutlarına kızgın demirlerle işaretler koyduklarını nasıl unutursun! En kötüsünü hakediyorlar!"

"Kesin şunu!" Odanın diğer ucundan yükselen ses ile iki kadın da irkildi. Wallburga Black keskin bakışlarını onlara yöneltmiş adeta ateş saçıyordu.

"Sizi terbiyeli olmanız konusunda uyardığımı hatırlıyorum! Sizi bir kez daha böylesine saçma konularda tartışırken görmek istemiyorum." Uzun siyah elbisesinin eteklerini toparlayarak yatağın kenarına oturdu. Andromeda'nın sararmış tenine göz gezdirdi. Fazla solgun duruyordu. Genişletme büyüsü yapılmış küçük boncuklu çantasına uzanarak içinden ufak bir şişe çıkardı.

"Bunu içersen kendini daha iyi hissedeceğine eminim. Şifacım güçlenmen için özel olarak hazırladı." Şişeyi genç kızın ağzına yanaştırarak birkaç yudum almasını sağladı. İnce uzun parmakları genç kızın saçlarını okşarken nazikçe gülümsedi.

"Endişelenme, çok yakında iyileşeceksin. Şimdi dinlenmeye çalış."

Wallburga gözleri ile kızların çıkmasını işaret ettiğinde Andromeda odada tek başına kalmıştı. Bu yanlızlık ona katlanılmaz geliyordu. Yüzünü pencereye çevirerek camına çarpan yağmur tanelerini izlemeye koyuldu. O sırada pencereye ufak bir baykuş kondu. Islanmış gri kanatlarını silkeleyerek gagasıyla camı tıklattı. Sarı gözleri merakla yatakta uzanan kıza bakıyordu.

"Bu da ne böyle..." diye fısıldadı genç kız. Günlerdir konuşmadığı için sesi öylesine boğuk çıkmıştı ki istemsizce elini boğazına götürdü. Yavaş hareketlerle yatağından doğruldu. Cama yanaştığında hayvan sabırsızca gagasını pencerenin pervazına vurmaya başlamıştı.

İşaret parmağını dudaklarına götürerek sessiz olmasını işaret etti. "Şşşttt... sakin ol! Yakalanmak mı istiyorsun?" Diyerek pencereyi araladı. Gri tüylü iri kuş odaya aceleyle daldı. Silkelenerek üzerinden süzülen su damlalarından temizlendi. Meraklı bakışlarla odayı keyfetmeye başladığında genç kız ayağında bağlı olan ufak parşömeni farketti. Kimden geldiği hakkında en ufak bir fikri yoktu. Parşomeni kavrayarak merakla okumaya koyuldu.

Sevgili Andromeda,

Yaşadığın acı kaybın üzüntüsünü derinden paylaştığımızı bilmeni istiyorum. Kaybettiğimiz dostlarımızı anmak için düzenlediğimiz törene katılmanın en büyük hakkın olduğunu düşünüyorum. Tören bilgileri kağıdın aşağısında bulunuyor.

-Albus W. Dumbledore

Genç kız yanağından süzülen yaşı silerek baykuşu camdan dışarı bıraktı. Ne pahasına olursa olsun o törene katılmalıydı. Tarihi kontrol ettiğinde şaşkınca kaşları havalandı. Tarih bugünü gösteriyordu. Baykuşun fırtınalı havadan dolayı geçiktiğini düşünerek sertçe yutkundu. Bütün ailesi aşağıdayken nasıl evden çıkabilirdi?

Askıda duran cübbesini üstüne geçirdi. Evden çıkmanın bir yolunu bulmalıydı. Bulamasa bile kapıyı çarpıp çıkacaktı. Sevdiği adama son kez veda etme şansını kaçırmak istemiyordu. Derin bir nefes alarak odadan çıktı. Merdivenlerden koşar adımlarla inerken Narcissa ile karşı karşıya gelmişti.

"Ah kalkmışsın! Nereye böyle?" Dedi şaşkınca. Fısıldayarak konuşmaya özen gösteriyordu.

"Cenazeye. Lütfen beni idare et. Birkaç saate döneceğim."

Anlamazca ablasına baktı. İtiraz etmeye hazırlanırken genç kız onu çoktan yolundan çekmiş kendini dışarı atmıştı.

▂▂▂▂▂▂▂▂▂

Selamlar!

Ted'e 10 üzerinden kaç puan verirsiniz? Ben kendisine karşı nötrüm ama seviyorum demek de yanlış olur. Sizin fikirlerinizi de merak ediyorum yorumlarda buluşalım ('^ω^)

Yıldızları parlatmayı unutmayın!

𝐀𝐧𝐝𝐫𝐨𝐦𝐞𝐝𝐚 𝐁𝐥𝐚𝐜𝐤 ⚜️ - Black Sister Serisi 1Where stories live. Discover now