Giriş

1K 68 40
                                    

Yeni kurgum sizlerle. İyi okumalar!

Lyra Almanya'daki son maçına çıkıyordu bugün. Ertesi gün uçağı vardı annesi maçta oynamamasını söylese de Lyra ısrar etmişti ve şimdi sahadaydı. Ait olduğu yerde.

Bu maç takım içinde önemliydi ligin final maçıydı ve takım Almanya'nın imparator ve kraliçesi olmadan bu maçı kazanamazdı. Schneider Grunwald takımına transfer olmuştu yani bu birlikte oynayacakları son maçtı. En azından şimdilik sondu. "Birlikte son maçımız mı olacak?" diye sordu kız. Schneider gülümsedi. "Hiçbir zaman son olmayacak. Her zaman birlikte oynamanın bir yolunu bulacağız. Bunu unutma."

Kız gülümsedi, bu sırada sahaya çıkmışlardı. "O zaman Almanya'nın imparatoru ve kraliçesine yakışır bir veda olsun." Dedi Lyra. Düdük çaldığında bakışları kesişti, bakışarak anlaşabiliyorlardı.

Kız karşı takımın forvetinden topu ustaca çaldı ve hızla ilerlemeye başladı. Karşısına çıkan hiçbir savunma oyuncusu onun hızına yetişemiyordu ne de olsa o kraliçeydi. Almanya futbolunun kraliçesi.

Kaleye yaklaştığında şut pozisyonuna girdi ama şut çekmedi ve topu gerisindeki Karl'a bıraktı. Karl'ın hızlı şutu ise gol oldu. Maç imparator ve kraliçenin mükemmel uyumu ile 5-2 bitmişti. Karşılarındaki takım ne kadar iyi olursa olsun onlar birlikteyse kimse onları yenemezdi. Kimse.

Maç bitti, takımca kupayı aldılar ve Lyra'nın takıma veda etme vakti geldi. Tüm takım sert kişiliği altındaki duygusal kızı bilirdi. Sert kişiliği sadece futbol oynarken olan bir şeydi, günlük hayatında oldukça narin bir kıza dönüyordu.

Herkesle sarıldı ve vedalaştı. Karl ile belki de son kez evlerine doğru yürüdüler birlikte. Bu düzene o kadar alışmışlardı ki. İlkokula başladıklarından beridir böyleydi bu. Şimdi ise 11 yaşındaydı.

"Bu senin." Karl evin önüne geldiklerinde cebinden bir şey çıkartmıştı. "Bu çok güzel." Dedi kız. Ucunda kar tanesi olan sade ve şık bir kolyeydi. "Bunu tekrar karşılaştığımızda boynunda görmek istiyorum." Dedi. "Takacağım." Dedi sonra aklına bir şey gelmiş olacak ki okundaki unisex zincir bilekliği çıkarttı.

"Sende bunu al." Diyerek uzattı çocuğa. Bu bilekliği babası 8.yaş doğum gününde almıştı ve o zamandan beridir bileğinden hiç çıkartmamıştı. Karl daha önce bilekliğini çok beğendiğini söylemişti ama kızın böyle bir şey yapacağını hiç düşünmemişti. Karl kollarını kıza sardı. "Seni seviyorum kraliçe, bunu unutma tamam mı?" dedi. Kız kollarını çocuğun boynuna sararken konuştu. "Bende seni seviyorum imparator."

Ertesi gün annesi ile evden çıktılar ve taksiye bindiler. Taksiye binmeden önce son kez arkasına baktı. Burayı çok özleyecekti.

Uçaktan indiklerinde annesi onları alması için teyzesini aramıştı. 10-15 dakika sonra içeriye annesine oldukça benzeyen bir kadın ve top sektiren bir çocuk girmişti havaalanına. "Natsuko." Annesinin seslenmesi ile onlar olduğunu anlamıştı. "Uzun zaman oldu abla." İkisi sarılırken Lyra ve çocuk birbirlerini inceliyordu. "Seni tanıyorum." Dedi çocuk. "Sen Kraliçesin. Almanya futbolunun gelecekteki parlak isimlerinden olduğunu okumuştum."

Lyra utangaç bir gülümseme verdi. "Abartıyorlar. Karl olmasa o kadar iyi oynayamazdım." Dedi. "İyi anlaştınız bakıyorum." Dedi annesi. "Lyra bu Tsubasa Ozora, kuzenin."

Lyra ve annesi ev için gereken eşyalar gelene kadar Ozora ailesi ile kalacaktı. Bu da 1 hafta kadar sürecekti tahminlerince. Nankatsu'ya vardıklarında Tsubasa Lyra ile okul kaydını yaptırmaya gitmişti. O da daha yeni taşınmıştı zaten, birkaç gün oluyordu.

Okula geldiklerinde çoğu kişi onları izliyordu. Kayıt işlerini halledince Tsubasa onu kum sahaya götürmüştü. Bütün takım oradaydı. "Tsubasa o kim?" diye sordu birisi. "Yeni oyuncumuz. Kendisi Almanya'da Kraliçe lakabı ile bilinen Lyra Beck."

Takım şoku atlatamamış donmuş bir şekilde kıza bakıyordu. Şoku atlattıklarında kızı soru yağmuruna tutmuşlardı. Lyra gülmüş ve elinden geldiğince sorulara cevap vermeye çalışmıştı. "Mevkiin ne?" diye sordu Ishizaki. "Orta saha."

Biraz sonra yanlarına bir adam gelmişti, takımın koçu olduğunu tahmin ediyordu. Tabi koçlarının Roberto Hongo olmasını ve evde birlikte yaşayacaklarını tahmin edememişti.

Nankatsu takımlarına yeni gelen kızı sevmişti. Tsubasa'ya ayak uydurabiliyordu daha doğrusu Tsubasa ona ayak uydurabiliyordu. Ne de olsa o Almanya'nın Kraliçesi idi. İmparator'un kraliçesi.

"Takımda kız oynatacak kadar mı korkuyorsunuz bizden?" Lyra sesi duyduğunda güldü. Ishizaki konuşacakken sonu durdurdu. "Maçta da aynısı diyebilecek misin acaba?" dedi alayla. "Maçta görüşürüz."

Çocuk oradan ayrıldığında kız diğerlerine döndü. "Kimdi o?" diye sordu. "Genzo Wakabayashi. Shutetsu takımı kaptanı ve Japonya'nın en iyi kalecisi. Son turnuvada hiç gol yemedi."

"Benim gol atamayacağım kaleci daha var olmadı."

Evet sonunda döndüm. Bu kadar ayrı kalmak bana yaramadı sanırım. Yazma yeteneğimi kaybetmişim.

Futbolun KraliçesiWhere stories live. Discover now