Innie kafasını salladı. "Var. Hadi gidiyorum, görüşürüz." Uzanıp yanağını öptü. "İlk ve son öpücüğümdü bu, iyi kullan. Dünkü, Jisung babama hırka için kızmadığın içindi. Kaçtım, hoşçakal."

"Dikkat et."

"Ederim!"

Kapının kapanması ile beraber Minho arabada tek başına kalırken iç çekerek birkaç dakika bekledi ve sonra direksiyonu kırarak yola koyuldu. Dönüş yolunda bir petshopa uğrayıp mama almıştı. Boş eve gelince direkt yanına koşan kedilerle gülümsedi.

"Doongie, özledin mi beni? Sen Dori? Soonie?"

Birini kucağına alarak ayaklandı. "Ben de sizi özledim. Acıktınız mı? Mama vereceğim ben size~"

Minho kedilerini besleyip onlarla uzunca oynadıktan sonra onları salonun köşesinde kendilerine ait olan yerlerine bırakıp mutfağa geçmişti. Tek tek masayı topladıktan sonra üst kata çıktı ve Jisung'un odasına girdi. Yere atılan şortu alıp katladıktan sonra tişörtü de aynı şekilde güzelce katlayıp dikkatlice yan yana bıraktı.

Aslında fırsatını bulmuşken uzun zamandır sadece kıyafet değiştirmek için geldiği bu odayı turlamak istiyordu. Jisung'un büyük bir ihtimalle üzerini çıkarırken düşürdüğü bilekliği yerden aldıktan sonra baş ucundaki şifonyere gidip eğildi ama kapağını açtığında hala atılmamış ışıklandırmayı görünce kaşları çatıldı.

Usulca bilekliği bırakırken diğer eli ile de kare ışıklandırmayı almıştı. Bunu Jisung'un attığını düşünüyordu çünkü çok uzun zamandır hiçbir yerde görmemişti. Elini ışığın arkasına atıp aydınlanmasını sağladıktan sonra karşısında beliren Lee Jisung yazısı ile kıkırdadı.

"Hala beni nasıl sevebilirsin anlamıyorum aptal."

Işığı kapatıp geri yerine bıraktı ama boş ilaç kutusu ile küfür ederek hızla onu eline aldı ve karşılaştığı şeyle daha çok bağırdı. "Siktir, siktir, siktir."

Minho bunları unuttuğuna inanamıyordu, kendi aptallığına kızarken inanmak istemezcesine boş kutuyu baş aşağı salladı sanki bir şeyler düşecekmiş gibi. Ama sonuç nafileydi. Duygusal tavrı anında kaybolup şifonyerin kapağını kapattıktan sonra kendi odasına geçti.

"Lanet olsun!"

Tüm sinirini eşyalarından çıkarırcasına katlarken Jisung eve gelene kadar sadece elindeki boş ilaç kutusuna bakmıştı. Sonunda aşağı kattan anahtar sesi duyması ile oturduğu yataktan kalktı ve hızlı adımlarla merdivenlere yöneldi. Onun bu halini gören Jisung şaşkınca telaşlı Minho'ya bakmıştı.

Dünkü konuşmadan cesaret alarak, "Bir şey mi oldu?" diye sordu kendine engel olamadan.

"Bu ne?"

Gözlerini Minho'nun havaya kaldırdığı ilaç kutusuna çevirdi ve kapıyı kapattıktan sonra rahat bir tavırla yanıtladı. "İlaç."

"Jisung bitmiş bu!"

"Olabilir."

Her ne kadar Minho'nun sonunda ismini kullanması garip gelsede yüzündeki maskeyi çıkardı ve korktuğunu belli etmemeye çalışarak mutfağa ilerledi. Kendine bir bardak su doldururken arkasından gelen terlik seslerini duyabiliyordu.

"Jisung, neden bana hastalığının tekrar nüksettiğini söylemedin!"

"Bağırma bana!" diye bağırdıktan sonra sertçe bardağı kenara bırakıp hızla ilerleyip Minho'nun avucundan ilaç kutusunu aldığı gibi kendi arkasına sakladı. "Bittiyse bitti! İlaç benim ilacım, senin mi?"

wish you back, minsung ✓Kde žijí příběhy. Začni objevovat