"Hayır, gitmeni istiyorum."

Korkuyordu, hep korkmuştu. Yaptığı tek şey korkmaktı.

"Gerçekten rezilsin..." derken başını iki yana salladı. Gülmeyi kesmiş, iç çekmişti. "Şu haline bak, ayakta bile duramıyorsun. Ne için? Seni hiç umursamadı bile, dostum... İki yıldır mesajların iletilmiyor, muhtemelen ölmüşt-"

"Kapa çeneni."

Sinirleniyordu. Korkuyordu ama aynı zamanda da sinirleniyordu çünkü ondan gerçek anlamda nefret ediyordu ve konuşmaya başladığında tek yapmak istediği şey, onu öldürmek ve ölü kalmasını sağlamaktı.

"Ne? Yalan mı? Her gece uyumadan önce bunu düşünüyorsun, bazen düşünmekten uyuyamıyorsun. Unutma Louis, ben sadece senin düşündüklerini sesli söylüyorum."

"Sana o sikik çeneni kapat dedim."

Dişlerini sıkarak tekrarladığında bu sefer başka bir ses duymadı. Başını yanına çevirip onu kontrol etmeye kalktığında da gözlerin hâlâ üzerinde olduğunu fark etmiş ve tekrar önüne dönmüştü. Kendi kendine zaten bildiği gerçeği sayıklamaya başlamıştı.

"Aslında burada yoksun. Seni ben uydurdum, gerçek değilsin."

Kafasını yana eğdi, dudaklarını büzdü ve "Evet" diye mırılandı. "Kafanın içindeyim ve beni yine sen çağırdın. Şimdi yüzüme bile bakamıyorsun."

Louis ona bakmama inadının bir şeye yaramadığını fark ederek kafasını kaldırıp olduğu yerde dururken hemen yanındaki bedene döndü, elindeki sigarayı yere fırlattı. Ayağıyla ezme gereği bile duymadan bir adım attı ve ona yaklaştı.

"Kavga mı istiyorsun?"

Adam güldü, sonra gülüşünü gittikçe arttırarak kahkahaya dönüştürdü. Louis'nin kendisine tiksinerek bakışını umursamadı. Saniyeler boyunca Louis'nin nefret ettiği kahkaha sesi tekrar sokağı sardı. Louis o kadar nefret etti ki tam o an ölmek istedi.

"Vurmayı dene." dedi en sonunda eski halini alırken. "Hadi Louis, vurmayı dene."

Dişlerini tekrar sıktı, yapamayacağını biliyordu. Buna kalkıştığı anda eli boşluğa gidecekti ve o tekrar gülecekti. Yumruk yaptığı ellerini daha fazla sıkmakla yetindi, o kadar sıktı ki tırnakları derisine zarar vermeye başladı ama bunu umursamadı.

"Senden nefret ediyorum." dedi Louis. Bunun onu keyiflendireceğini biliyordu ama her seferinde konuşmanın sonunda kendisini, kendisine bunu derken buluyordu.

"Ben senim."

"Biliyorum ama aynı değiliz."

"Evet Louis, ben senin bütün korkularınım ve şu an karşında duruyorum. Aklına geldimde bile korkudan ağlamaya başlıyorsun. Aramızdaki fark bu."

Louis başını dikleştirdi, yağmurdan tamamen gözlerinin önüne gelen saçlarını geriye itti. "Bu komik çünkü şu an ağlamıyorum."

"Kendini tutuyorsun. Evden sonunda çıktım, artık sokaklara da seninle beraber geliyorum. İçten içe titrediğini biliyorum. Gitmemi istiyorsun ama beni sokaklara kadar sen çağırdın Louis."

Louis derin nefeslerini hızla inip kalkan göğsüne yansıttığında karşısında duran adamın -tıpatıp kendi yüzünün aynısıydı- bakışları oraya kaydı, yamuk gülümsemesi hemen suratında yer edindi.

"Klübenden sonunda çıkabildiğini söylüyorsun yani? Bu da benim sayemde olmuşken benimle böyle konuşman komik."

"İlk defa bana kafa tutuyorsun..." derken başını onaylamazcasına iki yana salladı. "Louis, Louis... Seni bunu yapmaya itekleyen şey ne? Gideceğimi mi düşünüyorsun yoksa sokaktasın diye tekrar ağlamaktan mı korkuyorsun? Başlarda bana sığındığını neden unutuyorsun? Koskoca evde yanlız kaldığında o kadar korktun ki kendi korkuna sığındın Louis, bana ihtiyacın vardı, şimdi beni mi beğenmiyorsun? Beni evden atmaya çalışmayı denedin ama ben sokaklara kadar seninle geldim diye ölümüne korkuyorsun ama kafa tutmayı deniyorsun, geçmişimizi ne çabuk unuttun?"

Lost His Mind || Larry Where stories live. Discover now