Red bir an afalladı. Gözlerini telefonun ekranından kaldırıp, Yabancı'nın yüzüne anlamsızca baktı. 

-Siktir git! Benimle dalga mı geçiyorsun? İnsanlar daha Mars'a gidememişken sen bana cehennemin bir ucunda bulunan bir yere gideceğimi söylüyorsun! Bak, bu iş komik olmaktan çıkalı çok oldu!

Yabancı sağ elini kaldırıp nazikçe Red'i susturdu.

-Öyle değil mi? Hiç komik değil Red. Hatta insanlığın yapacağı en ciddi işlerden biri olacak. Ay'a gitmek, Mars'a gitmek, Plüton'a gitmek sorun değil aslında. Sorun insandı hep Red. Ne derler bilirsin? Bir savaş uçağının en zayıf noktası pilotudur. Uçağın kendisi çok daha keskin manevralar yapabilecekken, içinde bulunan pilotun fizyolojisi yüzünden bunları yapamaz. Uzay seyahatleri için de bu geçerli. Mars'a bir araç gidebilir. Plüton'a da gidebilir. Ama içindeki insanların gereksinimlerini karşılayacak, o uzun yolculuk boyunca hayatta tutacak malzeme sorun olur. Çok fazla ağırlık, çok fazla yer kaplar. Hem lojistik problemler ortadan kalksa bile, insanın aylar ve hatta yıllar boyunca küçücük bir gemide akıl sağlığını koruyarak seyahat etmesi imkansıza yakın bir durum. Senin de anlayacağın üzere, uzayda hareket etmenin en büyük problemi insanın kendisiydi Red ve biz bu problemi çözdük!

Yabancı telefonun ekranına yeni bir resim getirdi. Metal büyük bir tabuta benzeyen bir cisimdi bu.

-Bu gördüğün cihaza insan derin dondurucusu diyorlar Red. Derin dondurucuların mantığıyla çalışıyor. Uzun süre saklamak istediğin bir yiyeceği dondurmak gibi.

Red itiraz etmek istedi.

-Ordan bakınca salatalığa ya da pirzolaya mı benziyorum? Alo! Ben bir insanım sebze değil!

Yabancı'nın yüzündeki o her zamanki hafif gülümseme kaybolmuştu. Ciddi konular konuştuklarını Red buradan anlayabiliyordu.

-Endişelerini inan anlıyorum Red. Merak edeceğin hiçbir sorun yok. Yapılan deneyler sistemin çalıştığını gösterdi. Dondurulan yüzlerce insan bir zaman sonra çözüldü ve hayatlarına hiçbir sorun yaşamadan devam ettiler. Sen ise onlardan biraz daha fazla süreliğine dondurulacaksın, hepsi bu.

Red'in şüpheci bakışları Yabancı'dan, ekrandaki cihaza kaydı.

-Ne kadar süre?

Yabancı telefonun ekranını kapattı.

-Aşağı yukarı 13 bin yıl.

Red, duyduğu şey karşısında yerinden fırladı. 

-Siktir ya! 13 bin yıl ne demek? Böyle bir şeyin mümkün olmadığını herkes bilir! Sanki 13 dakika gibi söylüyorsun! Bu duyduğum en saçma şeylerden biri. Hatta ilk 3'e bile girer. Ben de aptal gibi oturmuş seni dinliyorum!

Yabancı Red'in bağırışmalarının bitmesini bekledi. 

-Kulağa deli saçması gibi geldiğinin farkındayım Red. Sakin ol. Maalesef Terra Teta bizden 5,1 ışık yılı uzaklıkta. Arka bahçemizde duran yedek bir gezegen olacağını düşünmemişsindir herhalde? Tamı tamına  48 trilyon kilometre mesafeden bahsediyoruz. Aslında uzayın büyüklüğü göz önüne alındığında küçük bir mesafe. Hem, geleneksel uzay araçlarına kalsaydı işin, bu süre 200 bin yıl olurdu. Yeni teknikler sayesinde saatte 200,000 kilometre'den daha hızlı bir uzay aracını geliştirmeyi başardık. Tabi 13 bin yıl senin için geçerli olacak zaman. Burada ise işler çok daha hızlı ilerlemiş olacak.

Red Yabancı'nın ağzından çıkan hiçbir şeyi anlamlandıramıyor, söylediği rakamları düşünemiyordu. Sadece anlamsız gözlerle dinlemeye devam ediyordu. 

-İşin kısacası Red, bu senin cezan. Sürgün edildiğini düşünebilirsin. Hiçbir zaman dönmemek üzere bir sürgün. Düşündüğünde bu imkansız olurdu zaten. Seni tatile yollamıyoruz. Özgürlüğünü vermiyoruz. Kurtarmıyoruz da. Ölebilirsin, sonsuza kadar donuk kalabilirsin ya da Terra Teta'da hiç bilmediğimiz bir şekilde ölebilirsin. Sadece ihtimaller üzerine kurulu bir iş bu. Varsayalım ki her şey yolunda gitti. Terra Teta'ya sağ salim ayak bastın. Bizim için önemi yok Red! Biz çoktan yok olmuş olacağız. Bize bir sinyal yollamaya çalışsan ve bunu başarsan bile o sinyali alıp yorumlayacak bir insanlık olmayacak geride. Zaman çoktan ilerlemiş olacak. Hem de çok fazla! Sen insanlığın başka bir yıldıza gönderdiği ilk insan olacaksın. Başka bir yıldızda başka bir gezegene ayak basmış ilk insan! Bunu hiç kimse bilmeyecek. Başarsan da başaramasan da kimsenin haberi olmayacak. Hepsi bu. İnsanlığın başarma ihtimalinin bulunduğu devasa bir meydan okumaya yanıtsın.

Yabancı usulca ayağa kalkıp, odada adeta gizlenmiş gibi duran kapıyı açtı. İçeri giren beyaz kıyafetli, maskeli biliminsanları Red'in kollarına girip onu tekrar oturttular. Red duydukları karşısında sarhoş gibiydi. Neredeyse kendinde değildi. Hazmetmeye çalışıyordu. Onu tutanlardan birinin yüzüne taktığı bir maske ile olan bitenin farkına vardı. Çok uzun bir süre uyumak üzere gözlerini yumdu.

***

Sürgün ve SavaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin