2. "Ceza"

12 3 0
                                    


"İşte böyle. Sonunda halüsinasyonlar da başladı. Delirerek ölmek bir bakıma herkesin isteyeceği bir şeydir. Ama sen öldürülmek için bir deliğe tıkılıyorsun. Ölümünün sebebi delirmek değil, delirmenin sebebi ölüm oluyor. İlginç."

Red, karşısında oturan yabancının gözlerine bir müddet baktıktan sonra, ileri doğru ani bir hamle yaptı. Ranzasının döşek demirine zincirlenmiş kelepçeleri, ellerini yabancının boğazına dolamasına engel oldu. Karşısında oturup kendisiyle dalga geçen adamın gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu anlayamıyordu. Huzursuzluğunu fark eden yabancı, oturduğu iskemlede doğrulup, geriye doğru yaslandı. Yüzüne ciddi bir ifade takındı.

"Buradan ceset torbasının içinde çıkmaktan başka bir yolun daha var. Hoş olmayan bir yol. Yine de bir yol."

Red'in başka seçeneği yoktu. İçinde bulunduğu karanlık ve leş gibi kokan zindandan ölüm haricinde kendisini çıkarak bir yol düşünmemişti. Red için bu yol her zaman tatsız, dikenlerle dolu, hiçbir yere varmayan bir yol olmuştu. Şimdi bir yabancı gelip kendisine daha farklı bir yolda yürüyebileceğini söylüyordu. Hiç kimseye güvenmemişti. Bu yabancıya da güvenmiyordu. Ama söylediklerini dinlemekten başka bir seçeneği yoktu. Kelepçelerin birbirine tokuşturduğu yumruklarını yavaşça açarak zincirin el verdiği kadar geriye yaslandı. 

"Kimsin?"

Yabancı bir saniye bile duraksamadan dudaklarını araladı.

"Ben olmayan biriyim Red. Senin yaptıklarından çok daha kötülerini ve iyilerini yapmış biriyim. İdeolojiler üstüyüm. Bir nevi dünya vatandaşı diyebilirsin bana. Çoğunluğun iyiliği için çalışan biriyim. Eğer yüzbinlerce insanı öldürecek bir atom bombasını atmak, milyonlarcasını yaşatacaksa, bunu düşünmeden yapan biriyim. Ben savaşı bitirenlerdenim. İşi derinlemesine düşünürsen, çocuk katili de diyebilirsin bana. Kurtarıcısı da. Bu hangi perspektiften baktığına bağlı olarak değişir. Bir ismim yok. Ailem yok. Evim yok. Merak etmek isteyeceğin insani hiçbir tarafım yok. Sadece bir takım sorunlara bir takım çözümleri olan biriyim."

Red gerçekten korkusuz bir insandı. Eğer sokakta bir kavga varsa içine girerdi. Eğer bir köpek üzerine doğru havlayarak koşuyorsa, köpeğin suratına hayatının en sağlam tekmesini atardı. Kendisine doğrultulmuş bir silah gördüğü zaman içinden kaçmak değil, o silahı alıp şarjörü puştun götüne boşaltmak isterdi. Ama bu yabancı farklıydı. Tüylerini ürperten bir sakinliği, iliklerine kadar hissettiği tecrübeleri vardı. Red'i gerçekten bir nebze de olsa korkutmaya yetiyordu. Yabancının kendisini etkilediğini belli etmemek istedi. Her zamanki alaycı tavrını takındı.

"Ben tanrılara inanmam. Sende biraz tanrı kompleksi var sanki?"

Yabancı gülümsemeye başladı. Red'i gerçekten etkilediğini gayet iyi biliyordu. 

"Ben de tanrılara inanmam. Tanrılar kafamızın içindeki güçlü şeylerdir. Benim kafamın içinde hep güçsüzlük var Red. Her şeye gücü yeten birileri yok malesef. Çok kötüye gitmiş işler ve onları aşabilmek için karşıma çıkan güçlükler var. Benim kafam bu durumların karşısında görebileceğin en güçsüz, en çaresiz seçeneklerle dolu. Hayır Red. Ben emrinde milyonlarca askeri olup küçük kasabaları yakarak ilerleyen güçlü bir komutan değilim. Ben o güçlü ordulara karşı elinde kalan bir avuç askerle direnen kişiyim. Savaşı hiçbir zaman kazanamam ama bir fark yaratabilirim. Tarih kitaplarında adım hiç geçmez. Ben gerçekten güçsüzlüğün, azlığın ve çaresizliğin durumu kurtarabileceği bir senaryonun yazarıyım. Bu seferki senaryo ise çok büyük. Çok bilinmeyenli. Geri dönüşü yok ve tek başrolü sensin."

Red'in içindeki korku ve heyecan karışımı duygu gözlerinden okunmaya çoktan başlamıştı. Sadece yabancının dudaklarından dökülenleri dinliyor, hiçbir şey düşünemiyordu. Bu teslimiyetin yabancı da farkındaydı.

Sürgün ve SavaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin