Chanyeol'ün evindeydik. Lay gitarıyla uğraşırken bende aklıma gelen birkaç satırı dökmüştüm kağıda. Chen nerelerde bilmiyorum ama yaklaşık üç ay sonraki geri dönüşümüz için bir şeyler ayarladığını tahmin ediyordum. Chanyeol'se kendi gitarıyla Lay'i anlayıp ona eşlik etmeye çalışıyordu. Neye karar verdiysem tam bu sırada karar verdim.

Sabahtan beri bana ne olduğunu sorup durmalarına karşılık cevap vermemiştim, en olmadı onları "yok bir şey" diyerek geçiştirmiştim. Ancak bir şey vardı ve ben daha fazla yerimde duramıyordum. İğrenç hissediyordum ama ona gitmeliydim. İki haftadır ne yapıp ne düşündüğünü sormalıydım, bu sefer baskın ve direten taraf ben olmalıydım.

Zorla beni istemesini mi sağlayacaktım? Ne kadar onur kırıcı.

Gerçekten akıllı bir adam değilim ben.

"Ben gidiyorum, sonra katılırım size tamam mı?" Deyip aldım ceketimi. Çok kullanmadığım ve daha yeni, eskisiyle değiştirdiğim arabamla evimin yolunu tuttum. Aslında bugünden beri saatin beş olmasını bekliyordum. Gelecekti ve ona gidecektim. Gerçi o günden sonra hâlâ orada çalışıyor mu bilmiyorum ya...

Aptalın tekiyim!

Çok sürmedi, zaten bu heves ve istekle hızlı sürmüştüm ki evime/evine ulaştım. Arabamı bahçemdeki garaja sokmadım, kaldırımın yanına bırakıp indim aşağı. Gerçekten çok üzgündüm ve ne yapmaya çalışıyordum? Hırs mı çıkaracaktım? Bu yürüyüşüm, ayaklarımı hızlı hızlı atmamın; ellerimi sıkmamın sebebi bu olabilirdi. Bir yandan da endişeliydim. Ya bir daha kendimi rezil edersem?

Takıntılı biri gibi davranıyorum.

Kaldırıma çıktığımda durdum. Bahçesine mi girmeliydim yoksa aramızdaki çitlerden mi geçmeliydim?

Öndeki çelik kapısına dayansam açmayabilirdi ama yandaki bahçe kapısı açık olabilirdi, girebilirdim.

Sapık mıyım?

Hayır, sadece kırılırsam ve istersem yapacaklarımı bende tahmin edemiyorum. Ama bu yaptığımı utanç verici kategorisinde değerlendirebiliriz. Yine de aptallığım sağ olsun önce bahçeme girdim, sonra da çitlerden geçip yan kapısını açtım.

Kapıyı hırsız gibi yavaşça açıp girdikten sonra kapatmak değildi amacım ama sessizce kapıyı kapattıktan sonra koridorda durmuş bana bakan Rox ile karşılaştım. Bir süre bakıştık, aslında ben gözlerimi sağa sola çevirdim. Çünkü evine izinsiz girmiştim ama işaret parmağımı dudağıma götürerek sessiz olmasını söylediğimde sanki dördüne girecek, üç yaşında bir çocuk değilmiş gibi başını sallayıp baş parmağını göstererek onayladı beni. Sonra nefesini bile tutarak, yavaş adımlarla, elindeki ayıcıkla birlikte odasına girdiğinde dişlerimi göstererek gülümsedim.

Keşke babasının evde olup olmadığını sorsaydım. Neyseki bunu düşünürken mutfaktan gelen seslerle yönümü belirledim. Birkaç adım sonra mutfağın kapısında durup ne diyeceğimi düşündüm bir süre. Geldiğimi hissetmiş olacak ki, mutfak önlüğüyle birlikte tezgâha dönük bedenin başı, tereddüt edercesine döndü bana.

"Merhaba..." Dedim, anında gelen pişmanlıkla...

"Merhaba..." Dedi, benim gibi bir sessizlik ve sakinlikle. Biraz olsun şaşırmışa benziyordu.

Islak ellerini önlüğüne silerken bana tamamiyle döndüğünde anlamaya çalışan gözlerle bakıyordu bana. Biraz çekingen duruyor sanki.

"Bir sorun mu var?" Sorusuna karşılık başımı hafifçe sağa sola salladım. Sonra içeri girip nazikçe kapıyı kapattım.

"Seni görmek istedim."
Bunu nasıl söylerdim?...

Yüzümde olan gözlerini yere çevirirken ellerini arkasındaki tezgâha dayayıp sırtını da ellerine dayadı. O şekilde bekledi, bende kendi yerimde bekledim. Sakin duruyordu ama ben çok gergindim.

I Love Rock 'N Roll || SekaiWhere stories live. Discover now