"Mahur... Mahur..." Diyerek koşturdum.

"Bıçaklanan genç kız nereye götürüldü" diye bağırdım. Yanıma gelen adam beni bir yoğun bakıma yönlendirmişti. Kimseye haber vermemiştim. Gözüm sadece yoğun bakımdan çıkacak olan doktoru bekliyordu.

Ona birşey olmazdı.

O beni kolay kolay bırakmaz ki.

Ama olmamıştı işte bırakmıştı beni... Gitmişti. Kaybettim ben.

Yıkıldım.

"Hayır o ölmüş olamaz!" Bağırışlarım tüm koridoru almıştı. Koşarak yoğun bakıma girdim. Sedyenin üzerinde cansız yatan bedene doğru koştum.

Üzerine örtmüşlerdi, yüzüne usulca açtığımda karşıma çıkan yüz ile dumura uğradım. "B-bu Mahur değil ki." Mahur o neredeydi?

Koşarak giriş kısmında ki bayana Mahur'u götürdükleri yeri sordum. Olmadı tarif ettim sonunda bana onun olduğu yeri gösterdiklerinde yalpalaya yalpalaya ona geldim.

Çalan telefonuma ne kadar bakmak istemesem de açtım. "Alo abi neredesin sen?" Diyen Muaz'a "hastane" diyebildim sadece.

"Ne hastanesi ne oldu iyi misin? Hangi hastane?"

"Muaz onu yoğun bakıma aldılar."

"Kimi kardeşim?"

"Mahur'u"

"Hangi hastane?"

"******* Hastanesindeyim." Telefonumu kapatıp duvarın köşesine çöktüm. Gözlerimin önüne gelen siması ile gözlerimden bir damla yaş düştü.

Nasılda utanıp kaçmıştı. bana olan hayran bakışları aklıma geldikçe deli oluyordum. O istedi diye bekliyordum. Yoksa şu dakikada da olsa onu isterdim babasından.

Yalvarırım ona birşey olmasın.

Yanlış kişi de olsa onun ölme olasılığı beni mahvediyordu. Ben onsuz yapamazdım ki...

Koşarak bu tarafa doğru gelen bizimkilerin ardından, kızlar da gözleri kızarık bir şekilde alana girmişlerdi. Karşıma geçen Merve teyze ile başım eğildi. Ona nasıl derdim kurtaramadım yeğenini.
Kolumdan sarstı beni, "Miraç Mahur'a ne oldu konuşsana!" Başımı kaldırıp onun yüzüne bakacak cesareti bulamıyordum kendimde.

"Bıçaklandı" diyebildim, sadece. Merve teyzenin sarsıla sarsıla ağlaması Yudum'un onu bir sandalyeye oturtması bunları hepsini ruhsuz bir şekilde izliyordum. Ben herşeyim'e yetişememiştim.

Omuzumda hissettiğim baskı ile başımı kaldırdım. "O iyileşecek abi." Muaz bana umut dolu bakıyordu. Ama hiçbiri az önce yaşadıklarımı bilmiyordu. O öldü dediler lan! Ben nasıl sakin kalabilirim. Yine aynı haberi almaktan ölesiye korkuyordum.

Onun bu hastaneden sağ salim çıktığını gördüğüm an soluğu babasının yanında alacaktım. Bu kez kimse engel olamaz bana, gerekirse onu kendime bağlarım.

Saatler geçmiş ama ne yoğun bakımdan çıkan olmuştu nede bir haber veren. Sadece kapı, girip çıkan hemşireler için açılıyordu. Onlarda hiçbir şey söylemiyordu bize. Burada kafayı yemek üzereydim. Merve teyze Mahur'un ailesi ile konuşmuştu. Daha da fazla ağlaması ile onların yüzüne bakamıyordum.

Kızların hepsi yıkılmış bir halde sandalyelerde oturuyorlardı. Yudum arada yanıma gelip çay getirsede, Mahur o halde orada savaş verirken ben burada rahat bir şekilde çay içemezdim. Mahur'un bu kapıdan çıktığını görmeden ben hiçbir şey yapamazdım.

Gökhan abi bu kez gelmişti. Karısına koşup sarıldı onun da hali çok kötüydü. Merve teyzeyi bu halde görmek onu daha da üzüyordu. Peki ya ailesi?

Onları düşünemiyordum bile harap olmuşlardır şimdi.

Nihayet bu kez açılan kapıdan dışarı bize bir haber verecek doktor çıkmıştı.

Gökhan abi doktora sorular sorunca ben de pür dikkat vereceği cevabı bekliyordum.

"Hastamız çok kan kaybetmiş acil
kana ihtiyacımız var önce ailesinden olmak üzere kan verecekler hemşire hanımı takip etsin lütfen." Dediğinde herkesten önce, "ben veririm" dedim.

Kimse birşey demeden de hemşirenin peşinden bir odaya girdim. Sömürse kanımı yinede gıkkım çıkmazdı. Hemşire kanı aldıktan sonra uzandığım yerden kalkıp tekrar Mahur'un bulunduğu yere gittim. Yudum yanıma gelince ilk kızarık gözleri dikkatimi çekti, hepimiz de harab olmuştuk. Kollarını açınca onu kucağıma çektim. "Abi o iyileşecek değil mi?" Deyip kabaca burnunu çekince başından öptüm. "İnşallah güzelim inşallah." Güzelim kelimesi bile bana onu hatırlatıyordu. Güzelim dediğim an bana hayran hayran bakıyordu. Tabii kızaran yanaklarından bahsetmiyorum bile.

Onu özledim hemde çok.

Hava artık kararmaya yüz tutmuştu. Merve teyze Gökhan abinin omuzunda uyuya kalmıştı. Melis ve Mısra da baş başa dayamış öylece yoğun bakıma bakıyorlardı. Muaz Mısra'nın yanına gitmek istiyordu. Timur da Melis'in ama onlar buna müsaade etmiyordu. Kimse yaklaşsın istemiyorlardı onlara.

Koştura koştura ortama dalan Uygar ile ardından Nisan ve Mahur'un anne ve babası gelmişti. Annesinin gözleri şiş babası yıkılmış bir haldeydi. Uygar direk Gökhan abinin yanına gidince Merve teyze de oturduğu yerden kalkıp ablasının kucağına hapsoldu. İkiside içli içli ağlayınca ben daha fazla dayanamadım ve dışarı çıktım.

Hastanenin dışında bulunan oturağa oturunca gözlerim ilk defa o kız için yaş dökmüştü.

Evleneceğiz daha biz güzel gülüşlüm. Bırakma beni n'olur...

_________________ Bölüm sonu ♥

Bölümü anlatacak emoji:😥

Bu bölüm yorumları yıkar mı dersiniz?

Buldum seni! | Textingحيث تعيش القصص. اكتشف الآن