Bakışlarım yoğun et kokusunun sindiği lokantadaki saate kaydı, akşam sekizi beş geçiyordu. Turan Abi'nin dediği ki tam sekizde tugayın içindeki Ocakbaşı'nda bizim için ayrılan masadaydık. Aslında bu akşam burada olmak için yoğun tereddütlerim vardı ama gerek Ahu gerekse Hilal beni, Turan Abi'nin bu akşam orada olmamı istediğine ikna etmişlerdi.

Kızlara göre bu sabah Turan Abi beni de toplantı odasına getirerek artık onlardan biri olduğumu ifade etmişti. Ben öyle düşünmüyordum. Benim gibi düşünen biri daha vardı; Devrim Ali Kozcu. Beni kapının önünde gördüğünde kemikli yüzü son derece ifadesiz olsa da birkaç günde aşinalık kazandığım harelerine sinen ifadeden kesif bir memnuniyetsizlik okunuyordu.

"Saye sen ne alırsın?"

Duyduğum sesle odağım düşüncelerimden dağılıp Turan Abi'ye ve yanında sipariş alan askere kaydı. Dudaklarım aralanırken "Fark etmez. " diyebildim yalnızca.

"Köfteleri güzeldir, öneririm. "

Hiçbir şey söylemeden olur anlamında başımı salladım. Tüm ekibin siparişi benimle birlikte tamamlanırken Turan Abi'nin bakışları bana kaydı. Üzerime kalın bir palto gibi giydiğim utangaçlığı tanıyordu. Gözlerime diktiği  harelerine sinen mesajla, o paltoyu yırtıp atmamı istediğini belirtiyordu. Yapamazdım. Beynimin orta yerinde tek bir ses yankılanıyordu: Sen buraya ait değilsin diyordu o ses.

"Tanışmaya fırsatımız olmadı. Ben Timuçin ama kısaca Tim derler. Eh, yakışıklı olduğumu da söylerler."

Timuçin'in parlak mavi gözlerinin altındaki haylaz parıltılar tamamen şakaya vurduğunu belli ediyordu. Yine de beni gülümsetti. Ağzımı aralayacakken Şahin araya girdi. "Aynı götüm." Bakışları bir an bana kaydı. Pot kırmış gibi afalladı. Bu onun her zamanki üslubuyken ben yabancı olduğum için rahatsızlık duymuştu. Bozuntuya vermedim ve gülmekle yetindim.

"Götünün bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum abisi. Ayrıca kıskanma. "

"Siktir git."

Onların arasındaki garip iletişime bakarken masadakiler ortadaki mezelerden yemeye devam ettiler. Onlar için Şahin ve Tim'in atışması son derece normal bir şeydi belki de.

Son vermek isteyerek sadece "Saye.." dedim. Yüzüme ufak bir gülümseme de eklemiştim. Açıkçası kimse bana soru sorsun istemiyordum, bu akşam görünmez olayım istiyordum.

Turan Abi anlayamadığım muhtemelen işle ilgili bir şeyler sordu ve o andan sonra yemekler gelene kadar sohbete dahil olmadım. Yemeklerin gelmesiyle de sohbet kesilmişti zaten.

Bir askerin masamıza bıraktığı içkilerle kaşlarım çatıldı. Kullanmayı çok sevmezdim. İşin aslı hiç kullanmamıştım da.

"Şahin.." dedi Ahu titrek bir sesle. Şahin' in bakışları ona dönerken sesini düzeltip devam etti. "Senin içmen şu an için doğru değil." Şahin'in içmek için kaldırdığı eli duraksadı. Rakı bardağını masaya geri bıraktı.

"Aslanım ordan bir ayran kap getir." Turan Abi'nin isteğiyle Şahin'in rakı bardağı yerini ayrana bıraktı.

Ahu bakışlarını Şahin'den çekmezken, o hiçbir şey söylemedi. Aralarındaki gerilim elle tutulur cinstendi. Sonunda aralarındaki bakışma bozulurken benim bakışlarım Ahu'nun üzerindeydi. Bu masada ben dışında herkesin bildiği bir geçmişleri vardı.

"Ee, tanıyorsun zaten de resmiyete dökelim. Ben de Kartal. Tanıştığıma memnun oldum. "

Kaşlarım çatıldı. Adının Ataberk olduğunu bildiğim kişi bakışları Ahu ve Şahin arasında gidip gelirken konuştu. Muhtemelen konuyu değiştirmek istiyordu.

ATMACA (ASKER KURGUSU) Where stories live. Discover now