Kaosun Olduğu Yere Işık Tutan El

444 40 31
                                    

Selamlar, merhabalar Lil'Panda ailesi🐼. Nasılız bakalım? Biliyorum, biliyorum😪, bir süredir buraya yeni bölüm yazmamıştım. Kızmakta haklısınız. Açıkçası hani bazen yapmak istediğiniz, yapmak zorunda olduğunuz bir şeyler olduğunda canınız hiç yapmak istemez ve ne zaman o işi elinize aldığınızda tıkanıp kalırsınız ya. Böyle fırlatıp atasınız gelir. Heh! İşte bende de o oldu. Yeni bölüm yazmak için adeta savaş verdim. Hatta başka bir işle meşgul olursam belki canım tekrar yazmak ister diye gittim yeni fic başladım. Ama nafile... Neyse sonunda buradayım.

Daha önce, ilk bu fice başladığımda bir tanışma metni yazmıştım hatırlarsanız. Orada hikayeyi kısa tutmak istediğimi söylemiştim. Tabi ki bu olmadı. 🤣 Ama düşünüyorum da yazacak bir şeyler bulmak bir yana, onları nasıl aktaracağıma bir türlü karar veremiyorum. Açıkçası pek bir şeyde aklıma gelmiyor. Hal böyleyken zorlamak istemiyorum. En kısa sürede siz de bu hikayeden sıkılmadan önce bitirmek istiyorum. Böylece aklıma gelen diğer kurgulara başlayabilirim. Aslında bu hikaye bitmeden önce de başlayabilirdim ama yarım kalmasını istemiyorum. Ve kısa sürede iyi bir okunma elde etti üstelik. Bunu beklemiyordum açıkçası. Bunun için çok teşekkür ederim. Ne kadar mutlu olduğumu bilemezsiniz.

Evet, neyse. Destan gibi bir not yazdıktan sonra bölüme geçelim isterseniz. Dediğim gibi kesinlik belirtmemekle birlikte muhtemelen bir iki bölüm sonra hikayeyi bitirmeyi planlıyorum. Umarım severek takip etmeye devam edersiniz.

İyi okumalar.

..........

Yiling Piri'nin ölümünden 3 yıl sonra.

HanGuang Jun'un cezası bitmişti. Yaklaşık yarım saat kadar önce amcasının kararı üzerine inzivaya çekildiği ve hatalarını düşünüp sekt kurallarını yeniden yazdığı mağaradan çıkmıştı. Yüzünde boş bir ifade asılıydı. Mağaradan çıktıktan sonra ağabeyi ve amcasının önemli bir konu üzerinde tartıştıkları Kış Köşkü, Hanshi'ye doğru adımlamaya başlamıştı. Onu yolda görenler önce şaşırsa da ardından hemen selam veriyordu. Üç yıldır ağabeyi ve amcası dışında kimse ile görüşmemişti. Hatta öyle ki hast bir şekilde yanında getirdiği çocuğun akıbetini bile bilmiyordu. Ağabeyi onun iyi olduğunu söylerdi her gelişinde. İlk geldiğine göre daha iyi göründüğünü, vücudunun topralandığını ve mutlu olduğunu...

Adımları Kış Köşkü'ü yolunu yarılamışken Köşk Kütüphanesi'nin yanından geçmekteydi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Adımları Kış Köşkü'ü yolunu yarılamışken Köşk Kütüphanesi'nin yanından geçmekteydi. Bakışları önüne sabitti ama kütüphane verandasında ki ufak bir hareketlilik ile dikkati oraya kaydı. Küçük bir çocuk manolya ağacından süzülen kar beyazı taç yaprakları izliyordu. Üzerinde beyaz öğrenci cübbelerinden vardı. Koyu renk saçların bir kısmı tepesinde toplanmıştı. Kalanları ensesinden dar omuzlarına doğru dökülüyordu. Çocuksu yüzü ve büyük gözleri süzülen taç yapraklarına ilgiyle odaklanmıştı. Tombul yanaklarının çevrelediği ağzı hafifçe açıktı. Elleri kucağında birleşmişti. Verandadan sarkan ayakları birbiri üzerine çaprazlanmış, bacakları ileri geri sallanıyordu. Çocuktaki aşinalık Lan WangJi'nin kaşlarını kaldırmasına sebep olmuştu. İçinden düşündü, ağabeyi haklıydı. Küçük A-Yuan gerçekten üç yılda güzelce toparlanmıştı.

不忘|Bù Wàng|Won't ForgetWhere stories live. Discover now