🦋2.Bölüm🦋

10 0 0
                                    

  Bileklerimdeki ve ayak bileklerimdeki o katlanılmaz acı ile gözlerimi açtım. Bulanık görüyordum. Etraftaki nesneleri seçemiyordum.  Kafam yerdeydi. Çatlayacak gibi ağrıyordu. Yerde ellerim ayaklarım bağlı yatıyordum. En son ne olmuştu? Buraya nasıl geldim? Hiç bir şey hatırlamıyordum. Ne olduğunu anlamak adına kafamı hafif kaldırıp odayı inceledim. Loş bir ışık vardı. Etraf karanlıktı. Tek bir pencere vardı ama o pencerede de perde vardı. Oda büyüktü. Muhtemelen bir depodaydım. Ama neden depodaydım? Odada bir de demirden bir kapı vardı. Kilitlenmiş miydi yoksa kilitlenmemiş miydi bilmiyordum. Tek bildiğim vardı o da  burdan çıkmam gerektiğiydi.

   Kilitlenip kilitlenmediğini bilemediğim o kapı hafif aralandı ve içeriye bir miktar ışık vurdu. Aradan 5-6 dakika sonra içeriye bir adam girdi. Simsiyah giyinmiş ve mafyalara benziyordu. Uzun bir süre yerdeki bana baktı. Hafif doğrulmaya çalıştım. Artık yerde oturuyordum. Hafifçe gülümsedi ve "İyi misin?" diye sordu. Bende cevap vererek "Sence iyi mi görünüyorum?" Diyerek sorusuna soru ile cevap verdim. Cevap vermedi sadece gülümsedi ve pencereye doğru yürümeye başladı. Perdeyi araladı içeriye giren ışıklar artık daha fazlaydı. Etraf daha net görünüyordu. Karanlıkta göremediğim ama artık görebildiğim bir tane de tekli koltuk vardı. Kahve tonlarındaydı. Adam kıvrak bir haraketle koltuğa doğru döndü ve ağır adımlarla koltuğa yaklaştı. Ardında koltuğa kendini bırakıverdi. "Evet anlat bakalım cinayet hakkında neler biliyorsun" dedi. Cinayet demişti. Tek dikkatimi çeken o kelimeydi. Ne cinayetiydi. Kafamdaki sizi giderek artarken sordum. "Ne saçmalıyorsun? Ne cinayeti?" Gine o hafif gülümsemesini yaptı ve "İlk andan itibaren konuşmanı beklemiyordum zaten" dedi. Çok karmaşık konuşuyordu. Ne demek istediğini anlamıyordum. Bileklerimin ve başımın ağrısı yüzünden çoğu kelime beynimde yankılanıyor gibi hissediyordum zaten. Bir de ne dediğini bir türlü anlayamadığım bu adam yüzünden iyice beynim yerinden çıkacak gibiydi.

   Bileklerimin acısına dayanamayarak "Kollarımı sence de biraz fazla sıkmamış mısınız? Çürüdüler sanırım." Alaylı bir şekilde "Ahh yazık bende tam senin kollarının acısını düşünüyordum." Dedi ve alaylı bir gülüş sergiledi. Beni böyle küçümseyerek konuşması sinirimi bozuyordu ama yapacak bir şeyim yoktu. Artık katlanamıyordum bileklerimin acısına. Derken kapıdan içeriye birisi daha girdi. O odaya girer girmez beni küçümseyen o adam bir anda koltuktan kalkıp yüzünü içeriye giren kişiye döndü. Sanki saygı duruşundaydı. Bu sergilediği hareketle onun da bir emir kulu olduğunu anlamam fazla zaman almadı. İçeriye giren adama şöyle bir göz ucuyla baktım. Mavi gözleri, kıvırcık saçları, siyah takım elbisesi ve baya uzun boyuyla tam bir patron edasındaydı. Beni işaret ederek "Ağzından laf alabildin mi?" Dedi beni küçümseyen fakat patronu gelince süt dökmüş kediye dönen o adama. O ise "Cinayeti sorduğumda ne o demek istediğimi anlamadı efendim. Sanırsam olayı görmemiş." Dedi. Hala daha anlayamıyordum. Ne olayıydı?

   "Ne yani" dedi patron bağırarak. "Her bilmiyorum diyene güvenecek miyiz Akın?" Diyerek ekledi. Böylelikle o adamın ismini de öğrenmiş oldum. Akın yüzünü yere eğerek "Bilemiyorum efendim. İsterseniz bir de siz sorun." Dedi Akın. Patron ise "Bu işi sana verende kabahat zaten. Hangi işi doğru düzgün yaptın ki bunu yapasın?" Dedi patron bağırarak. Bağırışladı odada -ya da depo mu demeliyim- yankılanıyordu. Yankılar yüzünden mi yoksa adamın bağırışından mı bilmiyorum ama ürpermiştim. Patron bana bakıp "Söyle bakalım mezun kızı olayla ilgili ne gördün?" Dedi. Bana gür bir sesle ama bu sefer bağırmıyordu sadece sesi kalındı. "B-ben bir şey görmedim" dedim titrek sesimle. Sanırsam korkudan kekelemiştim. Akın bana bakıp eliyle onaylar bir işaret yaptı. Sanki bir an bana yardım edecekmiş gibi bir his doğdu içime. Patron "Güvenlik kameraları öyle demiyor ama olay anını görmesende o kızı yerde ölü görmüşsün." Ben hiç bir şey görmemiştim. Bu anlattıklarının hiç birini hatırlamıyordum. Az kaldı kafayı yiyecektim. Adamın anlattıkları bana aşırı uzak kavramlar gibi geliyordu. "Ben anlattıklarınızı hatırlayamıyorum" dedim. Adamın yüzünde bir tebessüm belirdi. E harfini uzatarak "Güzeel" dedi ve arkasına bile bakmadan deponun kapısından çıktı gitti. "Gerçekten hatırlamıyor musun?" dedi Akın. "Yalan borcum mu var hatırlamıyorum" dedim. Gerçekten de hiç bir şey hatırlamıyordum. Tek aklıma gelen hissettiklerimdi. Canım acıyordu. El bileklerim, ayak bileklerimin sızısı bir yana başım da çatlıyordu.

   Akın ufak bir kahkaha attı. "Sen yoksa seni yere bırakayım derken düşürdüğüm için mi böylesin?" Dedi. Anlamayarak sordum. "Sen beni yere mi düşürdün?" dedim. Akın'ın cevabı ise çok mantıklıydı. "Buraya uçan halıyla mı geldiğini sanıyorsun?" dedi. Haklıydı. Uçan halıyla gelecek halim yoktu. Patron olduğunu düşündüğüm adamın içeriye hızla girmesiyle Akın ile olan konuşmamız yarım kaldı. Patron koşar adım içeriye girdikten sonra elini belindeki tabancaya attı. Tetiği çekip tam olarak bana çevirdi. Tabanca bana dönünce nefes alış verişim iki katına çıktı. Elim ayağım boşaldı. Boğulur gibi hissediyordum. Gözlerimi kapattım. Sanki bir yerlerden güç almak istiyor gibiydim. Silahı bana doğru tutan adam ufak bir kahkaha attı ve ekledi. "Ölmek istemiyor gibisin" dedi. Dilim tutulmuş gibiydi. Cevap veremedim. Göz ucuyla Akın'a baktım 'sakin ol' der gibi bakıyordu. Ya da ben öyle anlamak istiyordum. Bu durumda nasıl sakin kalabilirdim. "Hadi ama söyle artık ne gördün? Birilerinin seni kurtaracağını falan mı sanıyorsun?" dedi alayla. Hiç bir şey görmemiştim. Hiç bir şey hatırlamıyordum. Ne anlatacaktım? Akın'ın bir şey söylemesini bekledim. Sadece olanları izliyordu hiç bir şey söylemiyordu. Niye onun bir şey söylemesini bekliyordum ki. Sanki beni yıllardır koruyordu. "B-ben hiç bir şey g-görmedim hatırlamıyorum" dedim titrek sesimle. İşte o beklediğim ses geldi Akın konuşmaya başladı. O an içimde bir yıldız oluştu sanki. "Onu buraya getirirken kafasını yere çarpmıştım efendim. Hafızasını kaybetmiş olabilir mi?" dedi. Böyle söylemesi hiç bir şey söylememesinden daha kötüydü benim için. Bu olaydan öncesini hatırlamıyordum. İnanmak istemiyordum ama galiba gerçekten öyle olmuştu. Korkuyordum. Hafıza kaybının uzun süreli olmasından, geçmişimi hatırlayamamaktan korkuyordum. Bir insan geçmişini unutursa geleceğini nasıl şekillendirecek ki? "İşimizi belkilere mi bırakacağız Akın?" dedi patron gür bir sesle. Patronun sesini duymamla silahın patlayış sesini duymam bir oldu....

                                        Devam edecek...

1-) Sizce patron Dilara'yı vurdu mu?

2-) Sizce Akın iyi birisi mi?

3-) Bir sonraki bölümde sizce neler olacak?

İnstagram: https.melekxlyz_

VOTE+YORUM

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 03, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Depo Where stories live. Discover now