2. BÖLÜM: YOLCULUK

646 325 186
                                    

BÖLÜM 2: Yolculuk

Aybüke’den                                                      11.08.2019–09.20

“Ece, Görkem’i bir daha ara!”

“Aradım kuşum da açmadı ki!”

“Dur ben de bir Doruk’u arayayım. Hayır, ben anlamadım, bizi bu saatte uyandırıyorlar ama kendileri ortalarda yok! Kim demiş erkekler hep kadınlar tarafından bekletilir, diye?”

Sinirle rehberimde Doruk’un adını ararken, Doruk’un açması da açmaması da onun zararına olacaktı. Açarsa azar işitecek, açmazsa yine azar işitecekti. Günler sonra rahat bir uyku çekmeme rağmen sabahın sekizinde sırf yola gidebilmek için alarmım tarafından uyandırılmıştım. Ece benim böyle bir durumda nasıl sinirlendiğimi biliyordu ve sabahtan beri kendi de sinirli olmasına rağmen beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

Yataktan nasıl fırladığımı hatırlamıyorum. Alarmı duymamışım, telefon da erteleyince… Durum bu. Saat dokuzu yirmi geçiyor ve Görkem’le Doruk ortalarda yok! Sabahın köründe, on beş dakikadır binanın önünde dikiliyoruz.

“Hıh, sonunda! Doruk neredesiniz Allah aşkına ya!”

“Geliyoruz kızım, çatlamayın.”

“Ya sabır, Allah’ım sen yardım et! Hayır, o zaman niye telefonlarımızı açmıyorsunuz! Görkem yanında mı?”

“Evet evet aldım onu, hatta sizin sokağı da döndüm.  Geldim!”

Doruk’un babasının arabasını, ama daha çok Doruk’un kullandığı arabayı, gördüğümde en azından biraz sakinleşmeye çalıştım. Yoksa gruba bir gitarist ile bir solist daha almak zorunda kalırdık. Doruk, her zamanki gibi, arabadan sorumsuzca inmezken Görkem incelik edip elimizdeki çantaları aldı ve oturmamız için arka koltukları işaret etti. O valizlerimizi koyarken ben de Ece’nin peşinden kapıyı açıp arka koltuğa geçtim. Geçer geçmez Doruk’un omzuna bir tane indirmem bir oldu. Ece yanımda kahkahalarla gülerken, Doruk da ona eşlik etmeye başladı. Ya, anlamıyorum o kadar tüm gücümle vurdum, canı da mı acımıyordu? Hissiz çocuk! Gıcık pislik! Ece’ye gülmemesini söyleyen bakışlarımı yollarken Görkem arabaya bindi ve hayretler içerisinde aramızdaki en mantıklı kişiye sorma kararı aldım aklımdakileri. Malum, Doruk’la muhabbetimize doyum olmuyordu.

“Görkem niye geciktiniz bu bir, telefonlarımızı niye açmadınız bu iki, beni sinirlendirmek hoşunuza mı gidiyor da şu gereksiz gitarist önümde gülüyor, bu da üç?”

Görkem de kendi kendini gülmemek için zorlarken hepsi bana bakıp bakıp gülmekle meşguldü. Görkem’e gülmemesi için ve sorularımı cevaplaması için bakışlar atarken çıldırmamak ve uykumun dağılmaması için dualar etmeye başladım.

“Birincisi güzelim, geciktik çünkü uyuyakaldık ancak çıkabildik evden. İkincisi benim telefonum kapanmış, Doruk da araba kullanırken telefonunu cebine koyduğundan ancak sana cevap verebildi. Tabi bir de çemkirme diye açmadı.”

Görkem artık gülüşlerini saklayamazken Doruk da ona eşlik etmeye devam etti. Ece desen kendini susturamıyordu ki!

“Ve üçüncüsü Aybüş, evet seni sinirlendirmek, çileden çıkarmak çok ama çok hoşumuza gidiyor. Sinirlenince daha bir tatlı oluyorsun.”

“Öyle mi Görkem? Ece bari sen yapma be sarışın! Bak hâlâ gülüyorlar. Gülün gülün siz ama son gülen iyi gülermiş.”

O “Çok” kelimesini uzatarak söylemesi beni daha da delirtmişti. Üçüne de öldürücü bakışlarımı yollarken eşofmanımın cebindeki telefonumu ve kulaklığımı çıkardım. Beni rahatlatıp uykumu getiren tek şeyi yapmaya karar verdim, müzik dinlemeyi tabii ki.
Ben kulaklığımı takana kadar hepsi beni daha fazla sinirlendirmemek için sustu. Ben de onlara dönüp,

DOMİNO Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin