13.Bölüm: ''Aptal Puma''

11.4K 397 102
                                    

Herkese merhabalar. Tekrar buluştuğumuz için çok mutluyum çünkü yeni bölüm bekleyenleri gördükçe, yazma isteğim kamçılanıyor. Sanırım bugün ilk defa biraz konuşmayı uzun tutacağım. Bu hikayeyi yazmaya başlamadan önce uzun uzun düşünerek kurguladım. Neden diye sorduğunuz her sorunun cevabı aslında ilerleyen bölümlerde ortaya çıkacak. Hikayenin sonu bile belli. Bu hikayenin sadece bir aşk hikayesinden ibaret olmadığını belirtmek isterim. İçinde her şeyi bulacaksınız hatta ilerleyen bölümlerde olacaklar, nutkunuzun tutulmasına sebep olabilir. Karakterlerin gelişimini az çok görüyorsunuz aslında. Mesela Sevilay'ın bugünkü halini biliyorsunuz ama nasıl bu hale geldi onu da yavaş yavaş öğreneceksiniz. Bir başka konuya geçiyorum şimdi. Birçok kişi bana sosyal medya hesabımdan, birkaçınız da yorumlardan yazıyor. Gerçekten çok harika insanlarla bu yolu yürüdüğümü hissediyorum. Sizi çok seviyorum! Ve bu bölümü, adıma fidan bağışı yapıp günlerce sırıtarak gezmemi sağlayan Sude'ye armağan ediyorum. Umarım yolu hep aydınlık olur ve hayallerine kavuşabilir. 

Sevgiyle... 

Keyifli okumalar.

Bölüm  Şarkısı: Fractured light music- immortal





Karasar- 1996 

Bir yalan sadece sahibinin mi hayatını etkilerdi? Hayır. Eğer çevresinden birinin içini boş bir umutla dolduruyorsa, en büyük zararı o görürdü. Sevilay, Ömer'in artık onu bırakıp gittiğini düşünmeye başlamıştı. Yalnız başına oturduğu odasında, parmağına geçirilen prangayı çıkarıp; yastığının altına koydu. Baktıkça midesi bulanıyor, yaşama istediği içinden sökülüp alınıyordu. 

Mahkum edilmek üzere olduğu hayatta giden yolda, son çıkışı kaçırırım diye çok korkuyordu. Kimsenin elini uzatmadığı, merhamet etmediği bir hayata düşmüştü. Ona tek elini uzatan, seven hatta merhamete boğan kişi Ömer'di ama artık o da yoktu. Gittiği günden beri ne bir mektup yazmıştı ne de aramıştı. Düşünceli gözlerle, camdan baktığında; babasının bahçeye girdiğini gördü. 

Yine kim bilir nelerle gelmişti. Cebine doldurduğu zehirleri, Sevilay'ın suratına sepeliyor ve birkaç saniyede dünyayı başına yıkıyordu. Gözlerinde akıtacağı yaş kalmamıştı. Belki de artık umudunu kestiği için isyan edemiyordu. 

Kapı çaldığında, istifini hiç bozmadı. Ne olacaktı? Yine dayak mı yerdi? Derin bir iç çekip, elini yanağına yasladı. Hiç doğmamış olmayı diledi. Bunca acı, bunca eziyetten sonra adı yaşamak mıydı? Nefes alıyordu belki ama uzaktan bakanın ölü sanacağı kadar boş bakıyordu gözleri artık. 

Kapısı gıcırdayarak açıldığında, yorgun gözleri Necmiye'yi buldu. 

''Baban geldi Sevilay, seni soruyor,'' deyip hüzünlü gözlerle genç kıza baktı. 

Yerinden hiç kalkacak hali yoktu. Bedenine ruhu ağır geliyordu. Ayakları onu bir adım ileri atamayacak kadar yorgundu sanki. 

Hiçbir şey söylemeden yerinden kalktı. Dağılmış saçları  ve moraran göz altlarıyla hayalet gibiydi. Necmiye genç kızın haline acıdı. Yapacağı bir şey yoktu. Onun da elinden bir şey gelmiyordu ki! 

Sevilay, Kızıl Cevdet'in karşısına geçtiğinde; ona bakmamaya özen gösterdi. Karşısındaki adam onun katiliydi. 

''Sevilay, ben bugün yola çıkıyorum,'' dediğinde, Sevilay'ın kaşları çatıldı. 

''Ne demeye bana laf anlatıyor ki?'' diye içinden geçirdiği sırada, Kızıl Cevdet tekrar lafa girdi.

''Düğünü bir iki hafta içinde yapalım diyorduk biliyorsun ama ben hemen dönemem,'' dediğinde, Sevilay canlandı. 

HİLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin