3.Bölüm

17 7 7
                                    

"Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır."

"İnsan neydi sahiden?" İnsan dediğin nefes almakla olunmuyor. " İnsan karşısındakini neden anlamadan dinlemeden yargısız infaz ediyor ki?"
"Ben ne yapıyorum, neden burdayım, ve şuan da aklımı neden konuştuklarına veremiyorum?"

Hifa'nın kolumu dürtmesiyle ilkildim. Sahi ne demişti bana sen burda ne yapıyorsun? diye.
Tam konuşacakken Enes hoca konuştu benim yerime.
- Ensar kardeşim seni burda görmekte varmış, nasılsın?
Demek ki adı Ensar'dı.
- Hamdolsun abim iyi diyelim iyi olalım Allah'ın izniyle, iyi olmamız lazım. Biliyorsun işte ilaç yardımı için geldim abim yoksa biliyorsun durumları.
- Biliyorum kardeşim ama burda konuşmayalım, gel bir kafeye gidelim daha rahat konuşuruz tabi bayan için bir sıkıntı olmazsa?
Takkeli Hifa'ya bakıp abla senin için bir sıkıntısı olmazsa gidelim mi, ama  sen istemezsen gitmeyebiliriz dedi.
Hifa mahçup olmuş bir şekilde Takkeli'nin koluna girerek,yok kardeşim sıkıntı yok hem iyi olur böyle ayak üstünü konuşulacak şeyler değil, gidelim demişti.
Enes hoca, o halde hadi gidelim demişti.  Ben ve Gazel onların arkasından yürürken, Gazel yanıma gelip koluma girip kulağıma fısıldayarak,  pardonda acaba biz görünmüyor muyuz demişti.  Hak vermedim değil yani, insan bir sorar. "Saye, Gazel gidelim mi ne diyorsunuz?" Ah onlar çoktan kararlarını vermişlerdi değil mi?
Yarım saat sonra gelmiştik kafeye, vakıfla kafe arasında yarım saat yol vardı. İstanbulun en sevdiğim ve bir o kadar sesiz sakin, insanların genelde nadiren geldikleri bir mekandı. Altı kişilik bir masaya gelip oturduk ve gerçekten manzarası çok güzeldi. Ben, Hifa ve Gazel yan yana oturdugumuzda erkeklerde karşımızdaki yerlerini almışlardı.
Enes hoca oturduğunda hepimize sordu, "Bayanlar ne içersiniz?"
Gazel; "Ben bir limonata alabilirim." dedikten sonra Hifa'ya baktığımda o da bana bakıp güldü.
Bu kızda samimi bulduğum birşey var ama neydi?
"Hifa sen ne içersin?" deyip sorduğumda sesini zar zor duymuştum.
"Ben birşey içmek istemiyorum" demişti. Ben niye diye sorduğumda, yok Saye teşekkür ederim ama yabancı bir erkek var yanımda ben içemem yani rahatsız oluyorum demişti.
Ne alaka şimdi Enes hoca evet ona göre yabancı ama bak benim için o yani Takkeli ve yanındaki arkadaşı  yabancıydı ben sorun yapıyor muyum?
Enes hoca sanki Hifa'yı duymuş gibi, Ensar kardeşim istersen biz başka bir masaya gidelim oturalım bayanlar daha rahat olur demişti.
Ensar sadece Hifa'ya bakıp abla bir sıkıntımı var demişti,  Hifa utanaraktan hayır Ensar hiç bir sıkıntı yok elhamdülillah demişti, ve Ensar mırıldanarak elhamdülillah demişti.
Enes Hifa'ya bakıp "O zaman hocam üç limonata alalım zahmet olmazsa" deyip önüme döndüğümde, 
-Enes hoca Ensar kardeşim sen ne içmek istersin, demişti ve Ensar bende aynısından demişti.  Enes Hoca garsona siparişleri verdiğinde garson yanımızda ayrıldıktan sonra hem konuşmaya başladı.
-Eee kardeşim Filstin'de durumlar nasıl en son haber aldığımda ilaç bitmiş ve yine yaralı sayımız çok fazla.
-Abi ben ne diyebilirm ki  benim ülkemin insanları  gün gittikçe daha çok yara alıyorlar ve ben bu duruma anca seyirci kalıyorum.
-Niye öyle diyorsun Ensar sen zaten üstüne düşen sorumluluğunu yerine getiriyorsun yeterince, deyince Ensar;
- Abi tabiki de sorumluluğumu yerine getireceğim hatta az bile yapıyorum. Düşünsene günde yüz elli hasta geliyor hastaneye ve hastahanelerimiz eskisi gibi değil en basitinden bir ilacımız bile yok ve bu durum gerçekten canımı çok yakıyor.
-Senin kadar güçlü bir insan görmedim ben Ensar gerçekten senin gibi gençlerimiz olduğu sürece evelallah herşeyin üstesinden geliriz."
Ben onları sadece dinliyordum ama ne dediklerinden hiçbirşey anlamıyordum
Garson siparişlerimizi getirip önümüze koyunca Ensar uzanıp garsonun elinden aldı ve Allah razı olsun demişti, garson afiyet olsun efendim dedikten sonra yanımızdan ayırıldı.
İlk beş dakika kimseden ses seda çıkmadı ve daha sonda Gazel'in  telefonu çaldı, Gazel müsaade isteyip yanımızdan ayıldığında ben Hifa ve erkekler kalmıştık. Hifa'ya baktığımda başını yerden kaldırmıyordu bile ona yaklaşıp hadi iç limonatanı bak havalarda çok sıcak zaten  dediğimde hafifçe kıkırdayıp limonatasından içmeye başladı.
Gazel yanıma gelip Enes hoca'ya bakıp, "Hocam kusura bakmayın çok acil bir işim çıktı."
Enes hoca, sorun yok Gazel gidebilirsin dediğinde Gazel çantasını alıp yanıma gelip kısık bir sesle konuşup, kusura bakma kuzum seni burda bunlarla yanlız bırakmak istemezdim ama acil işim çıktı gitmem gerek dediğinde,  sırf Hifa duymasın diye yanlış anlamasın diye yerimden kalkıp Gazel'e sarılıp kulağına fısıldayıp "Çok ayıp Gazel hiç yakışıyor mu sana?" deyip ondan ayrıldığımda ona göz kırpıp çıkış kapısına kadar gidip geldiğimde Enes hoca ve Ensar konuşuyorlardı. Ben gelip oturduğumda Hifa' ya bakıp, Ee hadi kendinden bahset bana
Hifa tebessüm edip bana biraz daha yaklaşarak
aslında demişti ki  aklına birşey gelmiş gibi Ensar'a bakıp neyse dedi ve anlatmaya başladı.
"Ben Filistinliyim. Adım Hifa, Hifa Caferoğlu  Filistinde ki bize yardım eli uzatan vakıflarda görev alıyorum yani alıyordum çünkü artık kimse bize yardım etmiyor" deyip sustu.
-Neden yani neden yardım etmiyorlar ki?
- Çünkü sınırlar kapalı yasak var ülkeye girip çıkmak yasak.
-Siz nasıl gelebildiniz peki buraya yani Türkiye'ye ?
-Biz mi senin hocan yani Enes hocanız sayesinde o gereken yerlerle konuşup izin aldı normalde bundan iki ay önce gelmemiz gerekiyordu ama işte izin izni biraz geç çıktı için anca.
- Girişler ve çıkışlar yasak diyorsun şimdi nasıl gidiceksiniz?" dediğimde Ensar sanki biran bana bakmış gibi oldu ama bakmamıştı.
Acaba gözleri ne renkti. Ah başlıyoruz yine benim şu göz merakım ortaya çıkmaya başladı, bence dur durduğun yerde hiç sırası değil.
-Bir aya kadar burdayiz ve inşallah açılır o zaman.
- Burda kiminle kalıyorsunuz?
-Halamlarda, dediğinde afallamıştım ne yani halası da var burda. Şaşkınlığımı sanırım anlamış gibi elimi tutarak güldü ve bende karşılık vermekle yetindim.
Enes hoca Ensar'a hiç mi kimse sesinizi duymuyor deyince Ensar alaylı bir tavırla güldü.
-Yok abi adamlar turizim peşinde niye yardım edicekler ki? Edenlerde bir şekilde İsrail'in eline geçiyor,
deyip susmuştu. Bu nasıl oluyor ya nasıl bir saçmalık aklım almıyor kim izinsiz birşeyinizi elinizden alabilir ki? Sesli söylediğim için beni duymuşlardı, ve Ensar alayla güldü.
"İzin mi sizce elimizden alırken bizden izin mi istiyorlar?" dediğinde afallamıştım, ne söyleyeceğimi ne diyeceğimi şaşırmıştım. Enes Hoca'ya baktığımda o da Ensar'a bakıp bu nasıl bir iş ya diye çıkışmıştı. Enes Hoca'ya bakıp; Hocam bunlar kim  neden hiç tanımadığı insanlara karışıyorlar ki dediğimde tüm gözlerin hedefi olmuştum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 16, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Filistin'in SesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin