2.Bölüm

25 9 11
                                    


 
Her kırılan cam parçasının yarısını kim saracak....

  Her insan bir kitap derdi hocamız açın ve okuyun, okuduğunuz dan ders alın derdi. Öyleydi, her insanin farkli sayfaları, cümlelerin de harfleri vardı bilmediğimiz. Karşımda oturan kıza bakıyordum.Yabanci olduğu çok belliydi, konuşmasından bile bunu anlıyordum. Adımızı söyleyerek tanışmamız hızlı olmuş ve cafeye gelerek sakinleşmiştik.

"Buraya yeni geldin galiba"
"evet Bir gün oldu daha" dediğinde kahvesinden yudum alarak gülümsedi.
"Nereden geldin?"
"Filistin" demesi ile şaşırmıştım. Şaşkınlığımı anlamış olacak ki açıklama yaptı.
"İlaç yardımı için geldik buraya, Allah razı olsun bir vakıf var onlar yardım ediyorlar bize tahminen 1ay kadar burdayız" . Zor olmalıydı onun için savaşın içinde yaşamak. Bir ilaç için ta nereden nereye gelmiş ki ilaç deyip geçmemek lazım ilaç dediğin bazen bir nefes olabiliyor.

"Çoğul kullandın yanında kimler var ki" saatine bakarak cevap verdi.
"Kuzenim babam ve ben, buralarda cami var mı? vakit geçiriyor da " sorduğu soru ile bir an durakladım. Cami mı? vardı aslında sesi bazen okula ulaşirdı.
"İstersen eşlik edeyim yenisin burda"
"olur" deyince hesabı ödeyip kalktık. Camiye doğru giderken bir anım aklıma canlanmıştı. 16 yaşların da iken aşçımız olan kadın beni bir akşam camiye götürmüştü, kimse yoktu o gece evde ve bana ' sen burda otur ben teravih kılınca gideriz' demişti. İşte o an ki duygularım gün yüzüne çıkmıştı yine biraz heyecan çokca merak..

"Camiye gider misin?"
"Hayır"
"Bilmene şaşırdım" dediğin de hafif gülümsedim.
"Gitmiştim bir kere" dediğim de başını usul usul salladı o sırada da gelmiştik camiye.
"Teşekkür ederim herşey için"
"Rica ederim" diyerek uzaklaştım ordan.

  Okula girdiğim de bizimkileri masada oturmuş buldum.
"Ben geldim "
"Nerdesin kızım sen?"
"Burdayım Gazel"
"Çok sağol ya biz bunu anlamadık" dediğin de kıkırdadım.
"Saye geç geldin noldu?" Aişe'ye baktığım da fazla merak ediyordu. Gazel ise daha çok haber vermediğim için kızgındı. Kızlara Hifa ile ilgili olayımı anlattım. Onların tepkisi daha çok neden bir kız olması oldu, onlar için Hifa'nin erkek olması ve benim ona sarılmam gerekiyormuş.
Ah şu pembe diziler...
Eve gittiğimde her zaman ki gibi sessizdi annem birazdan iner sofra kurmak için babam ise yemeğe gelirse bin şükür bi dakika  benim Baran'ım nerede?
"Barann!"
"Süt hırsızı" sesin geldiği yöne baktığım da bir elinde elma diğer elinde havlu saçını kuruluyordu.
"Bugün okul da görmedim seni?" yanağım dan makas alarak koltuğa oturdu.
"Sadece sabah dersim vardı ve sende sabah yoktun". Hifa'yi hatırlayinca iç çektim garipti.
"Sabah mı? biraz garip oldu ya yani olayı özet geçeceğim ".
"Tamam"..

Akşam yemegi için masaya otururken kapı çaldı ki bu normal değildi yani bizim eve misafir pek gelmezdi.
"Baba!" . Kapıyı açtığımda karşımda bulacağım son kişi bile değildi çünkü babam gelmeden önce haber verirdi.
"Kızım çekil de geçeyim içeri"
"Hoşgeldin"
"Hoşbuldum." Babam ile annemin diyaloğunu duyuyordum ancak anlamıyordum çünkü şuan kafamın içinde tek birşey vardı 'kızım' bana babam kızım demişti. Şaşkınlığımı atarak Baran'nın yanına oturdum annem de babam için servis açıyordu.
"Baran oğlum nasıl gidiyor okulun?" Başını kaldırarak babama ki küçük bir selam vererek konuştu Baran
"İyi gidiyor sizin işleriniz ne durumda." Babam keyifle gülümsedi belli ki işleri güzeldi belki de bana kızım demesi bu yüzdendi kim bilir.
"Güzel yeni bir firma ile anlaştık , Saye senin okulun ne durumda." Ağzımda ki lokmayı ağır ağır çiğnedim azıcık beklesin ne olacak ki hem bu sorduğu soru da ritüel haline gelen bir soru cevabı da ritüel mantıkken.
"Olmasi gerektiği gibi" dediğim de başını salladı.
"İş yemeğini evde yiyelim diyorum hem tanışmış oluruz aile yarın akşam gelirler ona göre hazırlarsın yemekleri" babamın dediklerine şaşırmıştım, evde hiç iş yemeği vermezdi ki.
"Olur canım da iş yemeğini evde yapmazdın noldu?" Baran yemeğini yerken dürttüm. Bune umursamazlık ya.
"Öyle önemi yok tanışmak istediler " deyip kalktı masadan ve gitti. Neyse benim için de güzel olurdu Baran ile Aişe'ye giderdik.
"He unutmadan herkes olacak yemek de olmama ihtimali yok" Babamın sesiyle merdivenlere baktım. Bakışları bendeydi. Bilerek mi yapıyor acaba? Ne diyebilirim ki klasik babam.
Gece bozuk moralim ile hemen uyumuştum ve bunun kötü yanı erken kalmaktı. Saatte bakmadım ancak ezan yeni okunmaya başlamıştı. Balkona çıkarak derince nefes aldım. Bi gece sessizliğini bide sabah huzurunu seviyorum. Geceleri yalnızlığımı sorguluyor, sabahın bu saatinde ise yapamadığım şeyleri...
Hava soğumaya başlayınca içeri girerek rutin işlerimi hallederek üstümu değiştirdim. Daha erken olduğu için yarım bıraktığım fantastik kitabımı okumaya başladım.

  Ne kadar oldu bilmiyorum ancak telefonuma gelen bildirim sesi ile başımı kaldırıp baktım.

Gazel: Saye bugün okula erken gel Enes hoca dedi.

  Kısaca tamam diyerek kalktım ve aşağıya indim Baran yemek yerken
"Ooo süt hırsızı günaydın"
"Günaydın" diyerek yemeğe başladım.
Aklıma Gazel'in attığı mesaj gelince, ayağa kalktım.
"Ben çıkıyorum"
"Saye erken değil mi?" Yanağını öperek
"Enes hoca işte" diyerek çıktım.

Okula geldiğim de Aişe ve Gazel'in bana doğru geldiğini fark ettim.
"Bu saatte niye çağırdı hoca" sorduğum soruya Aişe,"ya yardım yapacakmışız" derken Gazel, "Sana da günaydın canım" ona gülerken,"nerede bu hoca"derken hocanın sesiyle irkildim.
"Saye, size sormadım ama bir sorun olmaz diye düşündüm, ilaç yardımı yapacağız ve yardim yapacağımız ülkeden görevliler geldi sizden de benimle birlikte orda bulunup yardım etmenizi istiyorum.Uygun mudur?"
"Sorun olmaz hocam".
"O zaman yola çıkıyoruz" Enes hocanın peşine takıldık. Yaklaşık 1 saat kadar sürmüştü yolculuğumuz. Arabadan inince büyük bir meydan gördük. Belirli mesafeler ile çadırlar ve yardım için gelen bir sürü insan ilaçların çoğunlukla olduğu ama yiyecek ve giyecegin de bulunduğu bir ortamdı. Biz meydanı incelemeye dalmışken Enes hoca konuşmaya başladı.
"Şimdi çocuklar, Baran ve Gürkan siz benle geleceksiniz ama önce kızları yardım edecekleri yere götüreceğim siz burda bekleyin kızlar siz de benimle gelin." diyerek ilerlemeye başlamıştı, biz de takip ettik. Fazla uzaklaşmadan ilaçların bulunduğu bir alana gelmiştik çadırın içinde iki üç kişi daha vardı.
"Ensar kardeşim" Enes hoca çadırın içine seslendiğin de içerden iki üç  kişi çıktı.  Başımı kaldırıp baktığım da onun o olup olmadığını anlamak için iyice baktım bu oydu Hifa...

"Hifa" dediğim de sesim ile başını kaldırarak baktı ve şaşırarak
"Saye.. sen?"
"Evet benim" dediğim de yanıma gelerek sarıldı. Bende ona sarıldığım da ikinci kişiyi yani takkeliyi gördüm cidden oydu havalimanın da bana çarpan o takkeli karşımdaydı.... Bakışları benden çok yada bizden çok Enes hocadaydı.

-Selamün Aleyküm, kardeşim.
-Aleyküm selam, kardeşim.
Enes hoca ve takkeli birbirlerine sarıldıklarında aralarında ki bağı merak ettim. Çünkü Enes hoca'yı ilk defa bu kadar gülümseyen bir çehreyle  görüyordum. Ben gözlerimi Enes hoca ve takkeliden almadan yanıma Hifane zalman gelmişti onu bile anlamamıştım.

- "Saye senin ne işin var burda?"  Acaba aralarındaki bağ ne kadar kuvvetli adı neydi ahh aptal saye ah.

- Saye beni duyuyor musun?
E-e-evet kekeleyerek zar zor konuştuğunda Hifa gülerek omuzuma vurdu. Bu kızda beni kendisine çeken ve bi o kadar korkutan bir enerjisi var, sanki çok tanadaigim ve bi o kadar yabancısı olduğum biri.
Benim yerime Enes hoca cevap vermeye baslamıştı.
 







Evet canlarım ikinci bölümünde sonuna geldik. Belki iki bölüm kısa o da sırf siz sıkılmayın diye ama emin olabilirsiniz ki bundan sonraki bölümler uzun olucaktır.

Sizcede Saye'nin dediği gibi Hifa da onun hem kendisine çeken ve bi o kadar korkutucu, hem tanaydık ve o kadarda yabancı bunun nedeni sizce ne olabilir?

Ensar ve Hifa ne alaka?

Ensar niye Saye ve Gazel'e selam vermedi niye başı yerde dersiniz?

Peki ya Enes hoca ve Saye'nin  deyişiyle Takkeli'nin arasında bağ ne durumda?

Saye karakteri sizce nasıl?

Evet sorular bu kadar hadi yorumlarda görüşmek dileğiyle..

Yorum ve yıldız vermeyi unutmayın bulutun okuyucuları
 

Filistin'in SesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin