"Ayağınızın ayarı yok sanırım."

Seokjin buz gibi bir sesle konuştuğunda herkes bize odaklanmıştı.

"Ben sana atacaktım Seokjin ya,güzeller güzeli Jisoo'ya gelince ben de üzülmedim değil."

Top o kadar sert gelmişti ki şu an konuşulanları ve gördüklerimi algılamakta güçlük çekiyordum. Jungkook omuzlarımdan tutarak beni kendine çevirdi.

"Orospu çocukluğu yapma Jiwon!"

Seokjin elini yumruk yapmış ve ikisine doğru ilerliyordu. Cılız sesimle konuşmaya çalıştım.

"Ben iyiyim,bir şey yok."

Seokjin beni duymazken Jennie koşarak elindeki buzla geliyordu. Jungkook'a başıyla selam verip buzu kafamın arkasına koydu. Jungkook da ayaklanınca işlerin çirkinleşmesi an meselesiydi.

"Bir daha Jisoo'yla muhatap olursanız,adını dahi ağzınıza alırsanız sizi gebertirim."

Jungkook da konuştuğunda gözlerim Namjoon'u aradı. Seokjin şu an kesinlikle sadece onu dinlerdi. Umduğum gibi Namjoon gelip ikisini de bu tarafa getirirken Jiwon ile göz göze geldik. Göz kırpıp topu atmamı işaret edince her şey orada koptu fakat onlara saldıran ne Seokjin ne de Jungkook idi. Nereden çıktığını bile bilmediğim Taehyung yumruğunu Jiwon'un yüzüne geçirince etraftakiler bağırdı. Bu tarafa gelen üçlü ise arkasını döner dönmez koşarak Taehyung'u tutmaya çalıştılar. Jiwon ağzındaki kanı silerek güldü. "Prensesin kaç tane prensi var sayamadım,kıskandım doğrusu."

"Siktir git."

Taehyung'u tutan Seokjin bağırdığında Hyunsuk ile Jiwon kendi kaldıkları yere doğru ilerlerken Jennie bağırdı. "Film mi çekiyoruz be,gidin siz de işinize!"

Kişi sayımız üçten altıya çıkmıştı.

"Sağol Tae,içimde kalmıştı o şerefsize vuramamak."

Jungkook konuştuğunda Jennie hala kafama buz tutuyordu.

"Sen iyi misin ikiz?"

Seokjin'e kafamı salladığımda sinirle konuştu.

"Namjoon da tam zamanında geldi. Hayır yani bırakacaktın anasını satayım!"

Kafamdaki buzu çektikten sonra konuşmaya başladım.

"Saçmalama,sen düzenledin bu kampı. Adına şiddet uygulaman demek okulun güvenini kaybetmek demek."

"Jisoo haklı Jin. Keşke ben vursaydım ama Joon tuttu çekti bizi. Nasıl kaslı bir adammış yahu!"

Jungkook ortamı yumuşattığında utançtan Taehyung'un yüzüne bile bakamıyordum. Jennie durumu farketmiş olacak ki ayağa kalktı. "Biz gidelim Tae."

Taehyung da kafasını salladığında Seokjin ikisini de durdurdu. Elini uzattığında gülümsüyordu. "Teşekkür ederim,başını derde soktun boş yere."

Taehyung elini sıkarken kafasını iki yana salladı. "Sorun değil,görüşürüz."

Gitmeden önce gözlerimin içine bakmıştı,tebessüm etmekle yetindim. Umarım bunu bir teşekkür olarak kabul ederdi.

Namjoon yanımızdan ayrıldığında çoktan yemek vakti gelmişti. Chaeyoung ile banklardan birinde otururken ne yiyeceğimizi düşünüyorduk. "Unnie,Jennie diye bir arkadaşın vardı. Onları da çağıralım kalabalık olsun." dediğinde kafamı onaylar anlamda salladım. "Sen burada bekle,hepsini çağırıp geliyorum. Seokjin en son odun toplayacaktı. Jungkook da gelir."

Yerimden kalkıp dördünün kaldığı kulübeye doğru yürümeye başladım. Jennie ile kalmak güzel olabilirdi fakat Seokjin'i de salmaya niyetim yoktu. Merdivenleri çıktıktan sonra kapıya vurdum. Kapı birkaç saniye sonra açıldı. Jennie pijamalarının içinde gülümseyerek bakıyordu. "Hoşgeldin,ben de Jimin ve Yoongi'nin uykusuna eşlik edecektim. Bunca saattir uyuyorlar."

save your tears|vsooWhere stories live. Discover now