"Keşke biraz bana çekseydin. Kaliteni düşürüyorsun ikizim."

"Tanımadan konuşma bence,Yoongi ile Tae hakkında ben de böyle düşünüyordum eskiden. Ama biraz sohbet ettik,gayet iyi insanlar. Hem Jungkook'un babası yaşasa onlar da burslu okuyacaktı? İnsanları yargılamayı bırak Seokjin."

"Of,felsefe yapma. Hadi şunları yerleştirelim de gidelim. Yemek menüsü mükemmel,her gün yiyeceklerimin listesini bile yaptım. Self-service olmasını istedim."

Heyecanla kıyafetlerini yerleştirmeye dönerken ona gülüp ben de kendiminkileri koymaya başladım. Temizlik eşyalarımızı da banyoya götürdüğümde her şey tamamdı. Üzerimi hiç değiştirmeden Seokjin ile kulübeden çıktım. O sadece altına pantolonunu giymişti. Burada bari onunla vakit geçirmek istiyordum.

"Beraber takılalım,bak sakın gitme şu Namjoon'un yanına. Sinir oluyorum ya!"

"Aman da aman kıskanır mıymış benim güzelim?"

Koluna sarıldığımda beraber yürümeye başladık. Okulda bizden haz etmeyen birçok insan vardı. Özellikle Hyunsuk ve arkadaşları Seokjin ile küçüklüğümüzden beri uğraşırdı. Seokjin küçükken şimdi olduğunun tam tersi bir çocuktu. Onu savunan ve onlara haddini bildiren kişi hep ben olmuştum. Hala da öyleydi bu,sadece Seokjin onlara sinsi oyunlarla karşılık veriyordu. Benim ise genelde sevildiğim bir çevrem olmasına rağmen Jeongyeon ve Soyeon başta olmak üzere birkaç kişi tarafından sevilmediğim de bir gerçekti. Jeongyeon Seokjin'i istiyordu fakat onun iyi birisi olmadığını herkes anlayabilirdi. Seokjin'i ondan uzak tutmam ise onun bana kinlenmesine yol açtı ve kuzeni Soyeon ile bana cephe aldılar. Jennie her zaman yanımda olmuştu ikisine karşı.

"Bugün biraz dinlenelim,yarın fotoğraf çekmek için dağa çıkarız. Jungkook ve Chae'yi de alıp piknik yapabiliriz. Herkes serbest takılıyor zaten."

"Ya,sen bir tanesin!"

Jungkook bize doğru yaklaşırken yüzünde şaşkınlık vardı.

"Siz çok iyi anlaşıyorsunuz,dünyanın sonu geliyor sanırım."

"Yarın pikniğe gidiyoruz aşkım."

Seokjin ikimizi de es geçip yeni bir soru yöneltti.

"Biz 11 numaralı kulübedeyiz,siz kaçtasınız?"

"Biz 16'ya gittik. Chae hanım güneş görmeyen yer istedi. Mingyu bize odasını verdi."

"Çok yokmuş aramızda,biz beraber kalırız olmadı."

"Chae ile kalmam ben,tam bir depresif ya! Girl in Red dinleyip bana aşklarını anlatıyor ve onunla beraber ağlıyorum. Göz altı torbalarımın yarısı onun yüzünden oldu."

Sitemli sesime karşılık ikisi de gülerken Jungkook da yürüyüşümüze katılmış ve ileride gördüğümüz banka yönelmiştik. Onların yanımda olması güzeldi. İki tane erkek kardeşim ve bir kız kardeşim var hissi veriyordu bu üç kişi bana. Seokjin'e çok sık onu sevdiğimi söylemesem de bunu hareketlerimle belli etmeye çalışırdım. O ise çok karışık davranırdı fakat sorun değildi. Bana karşı olan sevgisini biliyordum ve hissediyordum.

"Ee,getirdin bizi buraya Seokjin bey,neler yapacağız?"

"Şöyle ki Kook'cuğum,trekking falan ayarladık. İsteyenler paraşütle atlama etkinliklerine de katılacak. Fotoğraf çekimi olacak yıllıklara eklemek için,anlayacağın her şey var."

Kook kafasını sallayarak Seokjin'i dinlerken birden kafamda güçlü bir kuvvet hissettim. İnleyerek kafamı tuttuğumda bunun bir futbol topu olduğunu anlamam birkaç saniyemi almıştı. Seokjin anında ayaklanırken arkamı dönüp bunu yapanı seçmeye çalıştım. Jiwon ve Hyunsuk sırıtarak Seokjin'e bakıyordu.

save your tears|vsooTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang