five

237 26 45
                                    

Haewon gözlerini açar açmaz hastane yatağının başında dikilen annesiyle karşılaştı. Zar zor açabilmişti gözlerini, vücudunda korkunç bir ağrı vardı. Annesi ona sesleniyordu ama söylediği şeyleri anlamıyordu, sesi boğuktu. Zar zor "Su," diyebildiğinde annesi çabucak bir bardak suyu ona içirmişti.

Gözlerini nihayet açıp etrafa bakınabildiğinde babasıyla kardeşi Jungwon'un odada olmadığını gördü. Belki de eve gitmişlerdi, kaç saat geçtiğini bilmiyordu. Belki gün bile olabilirdi; zor ve riskli bir ameliyata girdiğinin farkındaydı. Annesi merakını fark etmiş gibi "Üç gündür uyuyorsun. Kardeşinle baban sana giysi almak için eve gitti ama haber verdim, hemen gelecekler," dedi elimi okşarken. Üç gün onlar için kabus gibi geçmiş olmalıydı. Haewon da birçok rüya görmüştü. Karman çormanlardı ve uyandığında bile huzursuz hissediyordu.

Annesi "Nasıl hissediyor benim güzel kızım?" diye sorduğunda gülümsedi ve serum bağlı olan eliyle elini sıkabildiği kadar sıktı destek vermek istercesine. Güçlü hissetmiyordu ama yine de kötü hissettiğini söyleyemezdi. Çok karışıktı hisleri ve düşünceleri. Başka birinin kalbiyle uyanmıştı, bunun etkisini göz ardı edemezdi çünkü henüz yabancılardı. Yine de en kısa zamanda her şeyiyle her şeyi olacağına emindi, bedeni ve ruhu kısa sürede benimseyecekti onu.

"Biraz ağrım var ama iyi hissediyorum" dedi kız. Bedeni küçük olmuştu her zaman, ama üç gündür doğru düzgün besin almadığından daha küçük geliyordu annesinin gözüne ve bu sanki iyileşmemiş gibi hissettiriyordu. Elbette anneler için çocukları her zaman küçük kalırdı, ama endişeleniyordu. Yine de minnettardı kızın yeni kalbine kızını nihayet hayatına kavuşturduğu için. Büyük değişimlerin ardından büyük yıkımlar geldiği söylenirdi ama Haewon'un hayatında olmasını dilediği tek şey sonsuz mutluluktu. Küçük kız bunun için savaş vermişti yıllar boyunca. İlk başta bu kadar mücadeleci ve inatçı olmasa şu an böyle olmazdı.

"Çok güzel, şimdi doktorunu çağırmaya gidiyorum," dedi ve kızın alnından öpüp odadan çıktı. Annesinin çıkmasıyla gözlerini sıkı sıkı kapattı ve derin nefesler alıp vermeye başladı kız. Acısını tarif edemezdi. Normal miydi bilmiyordu ama dayanılmaz bir acı çekiyordu. Belki doktoruna söylese ağrı kesici verebilirdi, şu an bunun için yalvarabilirdi.

"Çok acıtıyor mu?" diye bir ses duyduğunda gözlerini yavaşça açtı ve karşısına baktı. Tanıdık gelen bir yüzle karşılaşsa da kim olduğunu anlayamamıştı. Ama karşısında duran genç adam ona hem büyük bir hüzünle hem de şaşkınlıkla bakıyordu. "Sen- çatıdaki kızsın?" dedi teyit etmek ister gibi. Haewon o anda bu genç adamın ona "ölsene" dediği Sunghoon olduğunu anladı. Burada ne işi olabilir diye düşünmeden edememişti. Komşusu olduğu için hayrına gelmiş olamazdı, ufak bir münakaşa dışında konuşmamışlardı. Belki de sitede nakil olduğu haberi yayılmıştı ve nakil olan kişinin ölsene dediği kız olduğunu anlayınca vicdan azabından gelmişti. Mümkün olabilirdi.

"Neden buradasın?" diye sorduğunda Sunghoon yüzünü elleriyle sıvazladı. Üzerinde siyah kolsuz bir tişört ve siyah bol pantolon vardı, düzgün giyimine göre oldukça yerle birdi suratı. Saçları dağınıktı ve sürekli karıştırdığı belli oluyordu. Çökük göz altları ve renksiz suratına bakınca, Haewon "acaba hangimiz ameliyattan çıktık" diye düşünmeden edememişti.

"Sadece-"

Sunghoon'un lafını kesti ve "Haewon, tanıştın mı Sunghoon'la?" diye gergince sorarak odaya girdi annesi. Annesi bile tanıyordu onu. Öyleyse gerçekten komşuları olduğu için gelmiş olmalıydı. Haewon'un artık ona sinirli kalmasına gerek yoktu, ziyaretine bile gelmişti ve Haewon için birçok şey değişmişi. Sunghoon'un kırdığı kalbe bile sahip değildi. Yeni bir başlangıç yapmak için tam sırasıydı.

given taken | park sunghoonWhere stories live. Discover now