Bölüm 16: Hayat ve Yaşam

Start from the beginning
                                    

"Mmh! Nasıl özlemişim. Ellerine sağlık Kraliçem!" dedim anneme hayali bir öpücük atarak.

"Afiyet olsun Prensesim!" diyerek gülümsedi annem.

"Bu durumda ben de Kral oluyorum o zaman? Benden habersiz kraliyet ailesi mi kurdunuz!" dedi babam ekmeğini ağzına atıp yapmacık bir sinirle.

"Evet sen bu evin kralısın. Şu asalete, şu boya posa bir bak! Sen kral olmayasın da kim olsun!" dedim babamı tiyatroda oynayan bir ünlüyü izler gibi hayranlıkla izlerken. Benim iltifatlarımla genleşerek güldü. Keyifle gülüşürken kahvaltılarımızı yaptık. Doyduktan sonra masayı toplayıp bulaşıkları makineye düzüp odama geçtim. Benden uzun olan kitaplığımın yanına gelip daha önceden yarım bıraktığım kitabı seçtim. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu.

Ayracın olduğu sayfayı açmamla okuduğum cümlenin karanlığına hapsoldum.

"...çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytulardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz."

Kitaba daldığımı gelen bildirim sesinden anladım. Ayağa kalkıp komodinin üzerine bıraktığım telefonumu alıp mesajlara baktım. Aptal indirim bildirimleri.

Telefonumu yerine bırakacakken aklıma gelenle gülümsedim ve Buğra'ya yazmak için mesajlara girdim. Sude ile buluştuğum gün ona haber vermeden gittiğim için telaşlanmıştı. Biraz haklıydı sanırım...
Biraz mı?
Tamam bayağı haklıydı. O da bana yapsa 2 yıl trip atardım.

"Buralarda bir yakışıklı bana kızgınmış sanırımmm?" Mesajı yazarken sırıtıyordum. Dışarıdan beni biri görse "Bak bak, kime cilve yapıyor acaba?" derdi. Fakat ben kızdığında çocuk gibi olan minik sevgilimin gönlünü almakla meşguldüm.

Minik mi? Çocuk 1.87 Mayıs! Küçülsün de cebine girsin.

İç sesimi susturup Buğra'dan gelen mesajı yine aynı sırıtmayla okudum. "Buralarda hem sana kızgın hem de yakışıklı birisi? Immm, aa benmişim."

"Beni affetmeniz için ne yapmalıyım YAKIŞIKLI VE BANA KIZGIN beyefendi?

"Gözlerin bile seni affetmemi tetikliyor." Gülümsedim. Giyinip yanına gitmek için ayağa kalktığımda unuttuğum şeyle yüzümü buruşturdum. Mezuniyete çok az kalmıştı ve Selin'e alışveriş için söz vermiştim! Nasıl unutabildim diye kendime kızarken kıyafet dolabımın yanına geldim. Göbek üstü koyu yeşil bir tişört ve altına her kombinime uyan dizi yırtık siyah pantolonumu giydim. Uzun, arada kahverengi tonlarının serpiştirildiği sarı saçlarımı açık bıraktım. Çantamı ve telefonumu alıp aşağıya ayakkabımı giymek için indim.

"Ben çıkıyorum!" dedim salona doğru bağırarak. İçeriden onay sesi gelince kapıyı açıp beyaz yüzümün temiz havayla çarpışmasına izin verdim. Bahçeden çıkıp evin önünde durdum. Bugün çok güzel bir gündü. Bir kaç gün sonra açıklanacak olan sınavımın heyecanıyla yatıp kalkıyordum. Puanlarımız açıklanacak ve ona göre gidip tercih yapacaktık. Taksi durağına geldiğimde çok beklemeden bir taksi geldi. Şoföre gideceğim adresi söyleyip camdan dışarıyı izlemeye başladım. Biraz sonra telefonum mesaj sesiyle titredi. Yazan Selin'di.

"Alışverişe gidecektik unutmadın umarım."

Yok canım, az önce hatırladım.

7 MartWhere stories live. Discover now