A. 2

64 31 6
                                    

Ne kadar süre geçmişti burda ne yapıyordum bilmiyordum. Her şey sanki hızlı çekimde ilerliyor gibiydi insanlar sürekli aynı şeyleri tekrar etmeye devam ediyordu.

Ben ise bir köşeye geçmiş sadece olacakları bekliyordum. Sanki hiç bir şey bitmemiş ve bir o kadar da bitmiş gibiydi. Hiç bir şey hissettiğimi söyleyemezdim sanki buraya geldiğimden beri duygularımdan arınmıştım.

Biraz ileride tahminimce benden bi kaç yaş büyük bir kızla erkek vardı onlar da benim gibi bir köşeye geçmiş olacakları bekliyor gibi sadece gözlerini ileriye dikmişlerdi. Kız kafasına çocuğun omzuna koymuş öylece duruyordu. Korkunç görünüyorlardı çünkü karşılarında bir şey var gibi anlamlı bakıyorlardı ve o an bir şey farketmiştim.

Herkes öldüğü şekilde burdaydı kimisi yanmıştı kimisi vurulmuş kimisine de ne olduğu belli değildi. O an kendi vücuduma bakmak aklıma geldi. Kafamı sağa çevirerek kollarım ve bacaklarıma gözüm deydi kanlar içerisindeydi okul formamın kolları yırtılmış ve etim parçalanmıştı sanki. Ama bir acı hissetmiyordum o son zamandaki gibi keskin bir acı yoktu.

Bu durumu ne kadar çok garipsesem de fazla üstünde durmadım. Çünkü garipseyecek bir çok şey vardı eminim bu gayet basit bir olaydı. Yerimde biraz kıpırdandım az önceki kızla erkek hala aynı yerdeydiler zaten başka nereye gidebilirlerdi ki.

Usulca ayağa kalktım ve yanlarına yaklaşmaya başladım. Yanlarına vardığımda ne diyeceğimi bilmiyordum belki de deli sanıcaklardı karşılarında dikilmiş ve hiç bir şey söylemeden onlara bakan bir insan gördüklerinde.

Aldırış etmedim biraz daha hızlandım ve yanlarına gittim. Kız kafasını bana doğru çevirdi ve bir şey demeden tekrar önüne döndü. Ne bekliyordum ki benimle oturup sohbet edeceğini mi saçma bir fikirdi yaptığım. Ama o sırada çocuk gözlerimin içine bakarak "Neden buraya geldin?" böyle bir soru beklemiyordum şaşırmıştım ve ne cevap vereceğimi bilemedim.

Bir süre yüzüne baktıktan sonra "Yalnız durmak istemediğim için yanınıza gelmiştim gidebilirim." o da hiç beklemeden "Keyfin bilir." dedi ve önüne döndü. Yanlarına oturdum ve sohbet etme çabasına girdim. "Kardeş misiniz?" adını bilmediğim kumral kız "Evet ikiziz. Bu arada ismin neydi" diye sordu.

Burada biriyle tanışmak düşündüğümden daha iyi olabilirdi. En azından bu durumdan bir şey çıkaramıyordum ve bana yardımcı olabilirlerdi. " Adım Açelya, sizin?" diye sordum. Aslında pek de umrumda olduğunu söyleyemezdim. Tek derdim bir şeyler öğrenmekti.

Kız beklemeden bana cevap verdi "Ben Ecrin" yanındaki çocuğu işaret ederek "Ege" dedi. Ege'ye baktım. Kumral saçları gözleri gibi parlıyordu. Sanki tüm renkler canlılığını yitirmiş gibiydi az önce ama şu an yanıldığımı farketmiştim. Saçlarının yumuşacık olduğuna emindim, gözleri elaydı ama yeşil gibiydi de farklıydı. Yakışıklı sayılabilecek biriydi, fazla takılmadım.

Merak ettiğim soruyu soracaktım belki bir şey biliyorlardır diye. Fazla beklemedim ve sordum "Bundan sonra ne olacağı hakkında bir fikriniz var mı ne zamana kadar burda bekleyeceğiz?" Ecrin " Karar verilmesini bekliyoruz herkes kendi kaderini belirlemek için bir seçim yapıcak detayları bilmiyorum maalesef."

Bir insan kendi kaderini nasıl belirlerdi? Ana rahmine ilk düştüğümüzde belirlenmez miydi? Bu zamana kadar hep böyle söylemişlerdi insanlar kaderlerine göre yaşarlardı. Sanki bildiğim her şey sıfırlanmıştı her şeyi yanlış biliyordum ya da herkes mi öyle biliyordu. Demek ki insanlar ölmeden bir şeylerin farkına varamıyordu. Sadece tahmin yürütüyorlardı ama emin olamadığı bir şeye nasıl inanabilirdi ki?

Bir süre bekledik aynı şekilde sıkılmaya başlamıştım çünkü bir şeylerin olmasını bekliyordum boş boş oturmayı değil. Olduğumuz yerin ortasında bi anda bazı şeyler belirdi. Bu zamana kadar duyduklarıma göre melek dedikleri varlıklardı. Ama kanatları yoktu ya da bir yüzleri ne oldukları anlaşılmıyordu. Kız veya erkek değillerdi. Silüet şeklindeydiler bir kelime etmelerini bekliyordum fazla uzun sürmedi.

"Zamanı geldi." dediler. Neyin zamanı gelmişti daha ne olabilirdi? Tanrı dediğimiz taptığımız varlığı daha görememiştik. Merak ediyordum nasıl olduğunu ya da gerçekten olup olmadığını ama burda olduğuma göre vardı. Sesler yükselmeye başladı sanki herkes istem dışı fısıldıyordu "Herkes kaderini kendi belirleyecek yaptıklarının cezasını çekmeyi hakettiklerini anlayacak." korkmuştum.

Tanrı'nın karşısına gelmiştik herkes bekliyordu çok kalabalıktı. "Bir seçim yapın." dedi ardından "Ya geçmişinizi silin sıfırdan başlayın anılarınızı arkadaşlarınızı ailenizi unutun ya da bu zamana kadar yaptıklarınızın cezasını çekin ve cennetinize kavuşun." 

Ailelerimizi unuttuktan sonra ne olacaktı nasıl tekrar bi hayat kurabilecektik nasıl devam edicektik bilmiyordum. Bu zamana kadar yaptığım şeyleri düşündüm ne kadar çok günah işlemiş olabilirdim ki ve neden böyle bir seçim yaptırıyorlardı.

Hayatımda kayda değer bir şey yaşamamıştım belki sıfırdan başlayıp daha iyi bir yere gelebilirdim belki yaşayamadığım şeyleri yaşayabilirdim bu şekilde bitmesini istemiyordum herkes kararını belirtti tek tek sıra bana geldi kararımı açıkladım sıfırdan başlıcaktım her şeyin bu kadar basit olduğunu bu kadar kolay nasıl silebildiğimi düşündüm.

Ama burda tek başımaydım kimsenin faydası yoktu ne annem yanımdaydı ne babam yanımdaydı. Kendimi düşündüm ve bu kararı verdim doğru olan buydu.

Ege ve Ecrin'nin ne karar verdiklerini düşündüm acaba ayrılacaklar mıydı biri sıfırdan başlayıp biri yaşantısını terk edemeyecek miydi bilmiyordum. Umarım onlar da benim gibi sıfırdan başlarlardı tek kalmak istemiyordum en azından konuşmuştuk ve tek tanıdıklarım onlardı.

Seçimler bitti yine bir feryat koptu insanlarda. Bir şey görmüşlerdi gözleri dışına fırlarmışçasına bir tarafa bakıyorlardı korkudan titriyorlardı resmen.

Cehennemin ve Cennetin kapıları açılmıştı. Tam bir felaketti burası insanlar kollarından sürükleniyordu cezalarını çekmeleri için odun niyetine kullanılıyorlardı resmen. İnsanlar atıldıkça alev daha fazla yükseliyordu korkunçtu.

Eminim yaşayanlar bu görüntüyü görseler bir daha günah işlemezlerdi. Bazıları böyle yanarken bazıları yüzünde bir gülümseme usulca Cennete giriyordu. Işıl ışıl bir bahçe vardı ağaçlar doluydu çeşit çeşit meyveler melekler vardı insanlar aileleriyle vakit geçiriyor gibi görünüyordu çok güzeldi.

Ve bizim gideceğimiz yer ; Araf normal bir kapı açılmıştı ne gösterişliydi ne de gösterişsiz normal bir kapıydı o da usulca açılmaya başladı merak ediyordum gideceğim yeri. İçerisi bomboştu hiç bir kimse yoktu hiçbir ses yoktu karanlıktı burada ne yapabilirdik ki ve o an yine bir ses yükseldi "Arafı aydınlatacak olan sizlersiniz ya cennet yaparsınız ya cehennem orayı baştan yaratacaksınız yeni bir dünya kuracaksınız acıkmayacaksınız bu şekilde vaktinizi harcamayacaksınız. Her şekilde özgürsünüz sonuçlarına katlanacağınız şeyler yapın zamanı geldiğinde her şey sonlanacak ve hakettiğiniz şeye emin olacaksınız." konuşma bitti ve derin bir sessizlik.

Herkesin kafasında binbir türlü bir soru yürümeye başladık. Kapıya yaklaştıkça daha fazla bir karanlık artıyordu. Yanıma ikizler geldi onlar da benim gibiydi kafalarının karışık olduğu belliydi.

Bundan sonrası bize kalmıştı kimse karışmayacaktı acaba tekrar ölecek miydik ya da burdan çıkabilecek miydim bilmiyordum. İnsanlar girdikçe içerisi aydınlanmaya başladı kalabalık arttıkça içerisi o kadar aydınlanıyordu.

Anlamıştım ki burayı nasıl biz aydınlatıyorsak yine biz  karartacaktık herkesin bir günahı ışığımızı kesecekti. Her yer tamamen karardığında bu şansımız son bulacaktı. Bunu anlamıştım peki burdan çıkma şansımız var mıydı?

Bunu da burada durdukça öğrenecektim.

ARAF Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin