A. 11

7 4 0
                                    

Yalnızlık sadece tek başına kaldığında mı olan bir şeydi yoksa birileri varken de mi yalnız olunurdu?

Her şey sarpa sarmış gidiyorken belki bi ihtimal demiştim belki bir çözüm bulabiliriz ve nedenini öğrenebiliriz.

Böyle olacağını bilebilir miydik sanmıyorum çünkü kimse böyle olmasını istemezdi ve istenmeyen şeyler düşünülmezdi.

Eve saatler önce hatta dakikalar önce bile içimde olan umut kırıntıları yok oldu.

Ne mi olmuştu herkes yok olmuş ve sadece biz kalmıştık.

Ne mi yapıyorduk; Hiçbir şey.

Ne kadar süre orda aynı şekilde durduk bilmiyorum. Bilmemin de bi faydası olacağını sanmıyorum.

Gözlerim dolardı belki gerçekten yaşasaydım üzülürdüm emeklerimin boşuna gitmesine ya da bu duruma düştüğüm için ama tek bir damla akmaması içimi daha da kötü yaparken yüreğime bir düğüm atılıyor sanki.

Bunun ne kadar boktan olduğunu anlatabileceğim bir kelime bulamıyorum. Yalnız kalmıştım yine belki de hep öyleydim fakat anlamak için bir şeyler yaşamak gerekiyordu.

Bunu da öğrenmemiş miydim daha önceden. Buraya gelip her şeyi unutmak bir hataydı buraya gelip bir şeyler hayal etmek hataydı benim kararlarımın hata olduğunu anlamıştım.

Yanımdaki insanların ne düşündüklerini inceleyecek halim yok kendimi yere atmak ve o şekilde kalmak istiyorum ne edecek tek bir kelime ne de yapacak tek bir hareket var.

En azından istediğim gibi yaşadıktan sonra bunlar başıma gelseydi diyorum buraya geldiğim her gün zehir edilmiş gibiydi.

Herkes yok olurken biz neden olmamıştık daha ne yaşayabilirdik daha ne duruma düşebilirdik ki. Neden ışıklar kırmızı olmuştu neden kimse tek kelime etmiyordu ve burası neden bu kadar karanlıktı.

Korkuyor muydum fazlasıyla her an bir yerden bir şey çıkıp beni kapacak gibi hissediyorum. Sahi neden hala yok olmuyorum neden öldüğümü kabullenemiyorum.

Yine bir şeyin sonu geldi yine soru işaretleri doluştu kafama yine bir çıkmaz sokak ve yine mutsuzluk.

Hakedecek ne yaptım bilmiyorum keşke diyorum keşke bilsem de hakettiğimi düşünüp beklesem olacakları ama zor oluyor bilmediğin şey için ceza ödemek.

Çalıların arasından bir ses geliyor ürperiyorum uzun süre sonra ilk defa bir ses kulaklarıma nüfus ediyor daha ne kalmış olabilir diyorum bizden başka daha ne burada bulunuyor olabilir.

Saniyeler içerisinde o beliriyor bu sefer kendini saklama gereksinimi duymamış koyu siyah saçları dağılmış gözlerinden bir yorgunluk akıyor ve sıkıntıyla burun kemerini sıkarken bize doğru adımlamayı eksik etmiyor.

Neden hala burada bulunabiliyor bilmiyorum diğerleri gibi neden yok olmadı aynı şekilde biz de neden yok olmadık?

Geliyor sanki her şey ağır çekimde gibi beklemekten başka bir şey yapmıyorum ama her şeyi bildiğini anlıyorum belki bize bir yol gösterir diye bir hata yapıp yine umutlanmaya başlıyorum çünkü akıllanmaz bir insanım.

Usulca yanımıza yaklaştı kafamı Ege ve Ecrin'e doğru çevirdim tepkilerini merak edercesine.

Ege'nin kaşları her zamanki gibi yine çatılmaya başladı ama Ecrin hiç bir tepki vermeden dümdüz bakmaya devam etti. Ege birden karşımızdaki çocuğa laf attı.

" Senin burada ne işin var?" ve usulca o kusursuz sesiyle
"Yardım etmeye geldim."
"Ne yardım edebilirsin olum ölmüş bi insanı tekrar nasıl öldürebilirsin?"
"Kendinizi bu denli kandırmayın." ve dayanamayıp lafa atlama gereksinimi duydum.
"Aynı şeyi tekrar edip duruyorsun ama olanlara bakılırsa pek de doğru konuştuğun yok." fazla da kalın olmayan kaşlarını çatarak bana döndü.

Keskin yüzünde alaycı bi gülümseme oluştu
"Siz bu kadar körken yalan söyleyen ben mi oluyorum yani?" ve cevap beklemeden devam etti

"Uyanmaya hazır mısınız ya da istiyor musunuz burda da kalıp yok olabilirsiniz benim önceliğim Açelya o her türlü benimle geliyor sizde karar verin." bu adam benim adıma hangi hakla karar veriyordu acaba Egeler olmadan hiçbir yere gitmeyeceğime emindim bu zamana kadar yaşadığımız şeyin üstesinden beraber gelmeye çalıştık ve onları bırakıp gitmek bencillikten başka bir şey olmazdı.

Ben ne diyorum ya onaylamış gibi konuşuyorum bide saçmalık bu beni ne sanıyor tamam hadi gidelim dememi falan mı komik cidden.

Ayrıca nereye gidebilirdik ki cehenneme mi burda yaşadıklarımız bize yetti de arttı bile artık daha fazla sorun istemiyordum. Her şeyden o kadar pişmanken artık kararlarımdan pişman olmak istemiyorum.

Ege sanki gideceğimiz yeri biliyor gib düşünmeden cevap vermişti.
"Biz niye burda duralım olum geliyoruz tabii ki ayrıca Açelya'nın kararı sana mı düştü?"
"Burda olmamın sebebi olduğuna göre düşüyor." bende durur muyum iki dakika hayır
"Olmasaydın ben mi çağırdım seni?"
"Gideyim istersen burda durursun artık bir süre daha tek başına Egeler de geldiğine göre"
"Gelmicem demedim zaten sen dediğin için değil Egeler de gittiği için ona göre." gözlerini devirerek bir şey demedi ve önüne dönerek ilerlemeye başladı.

Ege'nin onu nerden tanıyor olabileceğini ve nereye gideceğimizi biliyormuş gibi davranmasına şaşırmıştım artık bir şeylere şaşırmaktan bıkmıştım normal olamaz mıydı yani?

Hala yerde olduğumu farkettim ve tam ayaklanacağım sırada önümde bir el belirdi kafamı kaldırdığımda o çocuğun olduğunu farkettim ve farkettiğim bir şey daha vardı çocuğun vücudunda belli belirsiz çizgiler gidip geliyordu.

Cızırtı sesleri de buna dahildi. En son bu görüntü ve sesi sınırdan duyduğumu hatırlıyordum. Bu kimdi ve neden buradaydı?

Elini tutarak ayağa kalktım. Teşekkür ederek ilerlemeye devam ettik.

Sınıra gitmemizi beklerken sınıra paralel bir şekilde yürümeye başladık. Ne kadar süre geçti bilmiyorum fakat baya bir yürüdüğümüzü anlamıştım Ecrin mırın kırın etmeye başlamıştı Ege ise her seferinde hızlı ol demekten başka bir şey dememişti. Daha ne yapabilirdik acaba onun bir adımı benim 2 adımıma eşitken koşmamı mı bekliyordu allahın ayısı.

Bir sorun yaratmamak adına ses çıkarmasam da gözlerimi devirmekten tamamen kayacağından korkmadım değil yalnız.

En sonda durduklarında bunu beklemediğimden birinin sırtına iyi toslamıştım.  

Daha önce de Ege de olduğu gibi burnum yine gitmişti iyi alışmıştım bende kafayı bi yerlere gömmeye acıyla burnumu tuttum.

"İnsan bi durucaz der burnum gitti sizin yüzünüze be!"
Ege yüzüme ters ters bakarak "Mızmızlanmayı bırak geçer birazdan." diyerek yine sinir etmişti. Kafamı kaldırıp geldiğimiz yere baktığımda ağaçlardan başka bir şey göremiyordum. Her yerde olan ağaçlardan ve meyvelerden farkı yoktu fakat bizim sınır diye adlandırdığımız ormanda meyveye dair bir şey bulunmazken burada fazlasıyla vardı.

"Eee şimdi ne yapıcaz?"
"Sabret" dedi o çocuk yüzüne baktım hiçbir ifade yoktu fakat bir şeylerle uğraşıyor gibiydi fazla geçmedi ki bize dönerek

"Buraya gelin." dedi yaklaşmaya başladık hepimizin aynı yere bakmasıyla bi ışık huzmesi belirdi o kadar kuvvetliydi ki gözlerimizi kısmak zorunda kalmıştık. Karanlık bir yerde kapı aralanmış ve ışık ordan içeri sızıyor gibiydi.

Usulca ilerlemeye başlamıştık çünkü o çocuk öyle yapıyordu tam ışığın yanına gelmiştik ki bileğimde beliren ellere baktım sonra anlam veremeden huzmeye çekildik ve etraf tamamen karardı.

ARAF Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin