5. Bölüm - Kargaşa

841 147 149
                                    


Halktan yükselen ses ilk başta sorgulayan bir 'ha?'dan ibaretti. Xiao Zhan'ı görünce ortaya çıkan haykırışları başlatan, "Gelin nerede?" sorusu oldu.

Herkes tek bir ağızdan konuşuyor, kimsenin ne dediği anlaşılmıyor fakat konuşmaların harareti gecenin sesini boğuyordu. "Gelini getirmemişler mi? Bu ne cüret!"

Alanın uç kısımlarında bir yerde kavga çıkmıştı. "Kağanın bir prensle evleneceğini söylemiştim," diyen bir adam dövülüyordu.

Haykırışlar yükselmiş, olaylar büyümüştü. Düğün alayı taş yolun bitiminde ne yapacağını bilemez halde duruyor, görevlilerden birkaçı atları düzgünce bakılması için haraya götürüyordu.

*hara: at çiftliği, atların bakımının yapıldığı yer.

Elçin ağabeyinin koluna dokunduğunda Yibo bir süredir kırmızı cübbesi içindeki adamı izliyordu. Kardeşinin bu temasına kadar kulağına çalınan tüm sorular bir gürültüden ibaretti. Elçin'in ince parmaklarının dürtmesiyle ona döndü. Ortamda alevlenen kaosu da ancak böyle fark edebildi. Önce misafirlerini ağırlayıp şenlik alanına bakacak şekilde ortaya yerleştirilmiş otağına alması gerekiyordu. Sonra ise halkla konuşmanın bir yolunu bulacaktı.

*Otağ: İçinde ateş yakılarak oturulabilen büyük ve geniş çadır.

Normal bir düğünde gelin alayını evlenecek adamın bir büyüğünün ağırlaması gerekirdi. Fakat ne bu normal bir düğündü ne ortada bir gelin vardı, ne de Haikuan, prensi kardeşinin eşi olarak kabul etmişti.

İleri doğru adım attığında iri bir siluetin yanından geçip gittiğini gördü. İmparatorun karşısında dimdik duran Haikuan, kardeşini mahalle çocuklarının yumruklarından kurtaran bir abinin sesindeki korumacılıkla, "Hoş geldiniz," dedi. Hafifçe yan dönüp uzattığı eli, Yibo'nun önünde durduğu otağı işaret ediyordu. "Ben Haikuan. Gerçi siz beni iyi tanıyorsunuz İmparator Xiao." Sesindeki kin, imparatorun kendisine, genlerine, devletine, ona dair her şeye yönelikti. Elini ısrarla kaldırdı. "Buyurun lütfen."

Yibo'nun haftalardır yalnızlıkla çökmüş, abisinin eksikliğiyle sarsılmış omuzları onun bu hareketi üstüne doğruldu. Ellerini gururla arkasında birleştirdiğinde, artık biraz öncesinden daha güçlü hissediyordu. Her şey daha kolay çözülebilirdi. Çözülemese bile, artık yalnız değildi.

Yibo imparatoru ve gelenleri selamlamak için hafifçe eğildi. Karşısında durduğu her sefer eli kılıcının kabzasında olan adamın parmaklarının saygıyla önünde birleştiğini görmek imparatorun tatmin olmuş bir şekilde gülümsemesine, yüz ifadesinde gelecek bir zaferin ince umudunun çizgilerinin görülmesine sebep olmuştu. Yanındaki kadını işaret ederken bakışları Yibo'nun üzerindeydi.

"Bu Zhan'ın annesi, Fen Li. Bu da küçük kızım, Xiao Mei."

Elçin ve Haikuan kardeşlerinin açık bir heyecanla Fen Li'nin önünde eğilmesini, her çocuk gördüğünde yüzünde oluşan sıcak tebessümle Xiao Mei'ye elini uzatmasını izlediler.

Ağırlamakla geçen kısa an, halkın önde gelenlerinden birkaç kişinin otağın önüne gelmesiyle son buldu. Yibo'nun babasının kılıç kullanmayı kendisinden öğrendiği, anlattığı tüm hikayeleri kendisine ezberleten ve akıl hocası olan Köktekin, kağanın önünde diz vurup öne çıktı.

"Kağanım."

"Köktekin eçi." Farkında olmadan bedenini Xiao Zhan'ın önüne set çekti. "Buyur."

"Halk sizden bir açıklama bekliyor. Bu olanlar..."

Yibo yaşlı adama bir adım daha yaklaşıp soğuk bir sesle, "Hangi olanlar Köktekin?" diye sordu.

CasusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin