10. Bölüm -Masal-

179 42 35
                                    



31 Ocak 1374
Lemniscate

Nicholas sırtlandığı geyiği kan ter içinde taşımaya çalışırken Lily önden salına salına yürüyor, ormanın derinliklerinden topladığı mantarların olduğu sepetin içindeki kaseye böğürtlen dolduruyordu. Çalılıklardaki olgun böğürtlenler, su yeşili elbisesini mahvetmiş, mor renge boyamıştı ama Lily bu durumdan hiç de şikayetçi  değildi. Koparttığı böğürtlenlerin iki tanesini ağzına, bir tanesini sepete atarken gayet mutlu görünüyordu.

Nicholas öfkeyle sırtındaki avını yere bıraktı.

''Keşke biraz olsun mideni düşünmektense benim belimi düşünseydin çok sevgili kız kardeşim.'' diye isyanda bulundu genç delikanlı. Kızarmış suratındaki ter damlalarını gömleğinin tersine silip, ellerini beline koymuş soluklanmaya çalışıyordu.

''Ahh Nick, senin gibi güçlü bir beyefendi yanımdayken endişelenmeme gerek yok. Eminim onu taşımak için zayıf bir kızdan yardım kabul etmeyecek kadar güçlüsündür.''

Nicholas kaşlarını çattı. Sonunda kararını verip ''Ufak bir yardım fena olmazdı.'' dediğinde genç kız gülümsedi ve bir tane böğürtleni yakışıklı gencin dudakları arasına uzattı.

''Bu sana enerji verecektir.''

Lily Nicholas'ın tüm söylenmelerine rağmen genç adama yardım etmemiş, önden keyifle yoluna devam etmişti. Nihayet ormanın karanlık köşelerine giden patika sonlanmış, küçük bakımsız kulübeleri görünmeye başlamıştı.

Birbirleriyle atışarak patikanın sonuna geldiklerinde Marrien'i elleri belinde, öfkeden pancara dönmüş bir suratla buldular.

''Kaç saat oldu, neredesiniz siz?!"

''Ava çıkmak gerekiyordu. Biliyorsun et tükenmek üzere.''

Öfkeli ak cadı gözlerini oğlunun ardında, yerde yatan hayvana indirdi. Sonunda söylenmekten vazgeçip hemen kirli kıyafetlerinden kurtulmalarını ve sofraya oturmalarını emredip içeri girdi. Lily söylendiği gibi üzerindeki kirli elbisesini ocaktaki suyu kullanarak ıslattı ve lekelerin yumuşaması için suya basıp bıraktı. Nicholas ise çoktan başını bahçedeki çeşmenin altına sokmuş, kuyudan buz gibi içme suyunu çekmiş sofraya oturmuştu.

Bu erkekler nasıl bu kadar çabuk hazırlanabiliyor, diye geçirdi içinden genç kız örgülü kızıl saçına kurdelesini iliştirirken. Marrien yemeğin soğuduğundan şikayet etmeye başladığında nihayet Lily de yanlarına gelmiş, geçen haftadan kalan keklik etiyle hazırlanan çorbasını yudumlamaya başlamıştı.

Yemekler bittiğinde Marrien gençlerin odalarına çekilmesini engelledi. "Sizinle önemli bir şey konuşmalıyım." dediğinde ikisi de az sonra yiyecekleri azar için kendilerini hazırlamaya başlamışlardı. Oysa Marrien çoktan izinsiz tehlikeli ava gitmelerini unutmuş, gece olmadan prensese lanetinden nasıl bahsedeceğini tasarlamaya başlamıştı.

Hızlıca sofrayı toplayan kadınlar Nicholas'ın yaktığı sobanın etrafına kuruldu. Hava gündüzleri ne kadar sıcaksa, geceleri de bir o kadar soğuk oluyordu.

Marrien boğazını temizleyerek Lemniscate diyarından bahsetmeye başladı. Lily'e anlatılanlar masal gibi geliyordu. Tüm bu cadılar diyarı, kraliyet, lanetler...

Marrien sonunda masalsı anlatımı bırakıp bakışlarını Lily'e çevirdi.
"Tam 18 sene önce bugün Kral ve Kraliçe'nin bir kız bebeği dünyaya geldi. Kral kızını kucağına aldığı gibi kızına aşık oldu. Kızın zümrüt gibi gözleri, alev gibi saçları ve bir zamvak beyazlığında narin beyaz bir teni vardı. Prensese Lily ismini verdi."

Lanet NakliWhere stories live. Discover now