İST. B/27

2.8K 167 1
                                    

Kutsal Cumartesi.

Ve uykumu mahveden sevgili arkadaşlarım.

Saat 9a anca geliyordu fakat benim ruhum hala yataktaydı. Çağrı Karahan'ın seminerine gidecektik. Daha doğrusu semineri mahvedecektik.

Burçin her yerde rahat duramayan, eğlence arayan birisi olsa da hiçbir zaman bu kadar da büyük şeylere kalkışmazdı fakat konu ablası olunca Burçin'in gözünün hiçbir şeyi görmeyeceğini birkez daha görmüş olmuştum.

Karşımda takım elbiseleriyle göz alıcı duran Yiğit'e birkez daha baktım.

Keşke o gelmeseydi.

Kurda kuşa yem olacaktı oralarda mazallah.

Plan çok basit dursada elim ayağım titriyordu ve biraz da korkuyordum.

Sonuçta orası büyük bir yerdi ve bir sürü ünlü iş adamının olduğu semineri sabote edecektik.

Kim korkmaz?

Tek takım elbiseli Yiğit ve Anıldı. Ben de siyah düz bir elbise giymiştim fakat elbiseyi diken kişi kumaştan çalmış olmalıydı.

Burçin ablasının dolabından bulabildiği en düzgün elbiseyi ödünç çalmıştı benim için.

Oraya nasıl gidilir ne giyilir bilmiyordum ve iyiki de çalmıştı çünkü bakkala gider gibi çıkıp gelme olasılığım yüksekti.

Vişne suyumu içerken Anıl Derya'ya uyarılar yapıp duruyordu. Anladığım kadarıyla Derya garson olacaktı çünkü bizim gibi giyinmemişti.
Yiğit beyciğim ise tam bir beyefendi olmuştu bu hali ile.

Mübarek al tablo diye koy evine sabah akşam izle.

Yeni uzamaya başlayan kirli sakkalarıyla da al beni diye bağırıyordu kalbime kalbime.

Burçin elindeki bilgisayarda bir şeyler yaptıktan sonra "oh be" dedi ve arkasına yaslandı.

Kimseden ses çıkmayınca direk söze girdi.

"Gençler plan çok basit. Derya sen garsonsun önüne gelenin üzerine bir şeyler dök, söv, sona doğru kavga da çıkartabilirsin."

Derya "o iş bende" diyerek güldü.

"Anıl sen bu piyasadan biraz daha anlarsın ben akşam ablamın odasını kurcaladım ama hiç bir şey anlamıyorum bu şirket dillerinden. İş adamlarının yanında kötüle adamı yediği bokları falan anlat orası da sana kalmış hayal gücüne güveniyorum."

Anıl sinsice güldüğünde aklından geçenlerden ben bile korktum.

"Yiğit kanka senin öncelikli görevin şu yanındaki sarıya sahip çıkmak" dediğinde kaşlarımı çattım. "Nedenmiş o?"

"Kusura bakma sarışın seni başıboş bırakıp planı mahvettiremem. Ötmek için bir kez saçmalaman yetiyor."

Gözlerimi devirdim. "Çok biliyorsun sen."

"Neyse Yiğit, İlke senin asistanın böylelikle hem gözünün önünde olur hem diğer iş adamlarına yakın olursunuz. En ön ve büyük iş adamlarının olduğu masa sizin. Adam konuşmaya başladığında saçma salak sorular sor yeter. Gerisi bende zaten"

"Sen ne yapacaksın?" Diye sordu Anıl.

"Onuda yapınca görürsünüz." Dedi ve göz kırparak yerinden kalktı.

Masadan kalktığımızda elime verdiği bir tablet ve not defterini sıkı sıkı tuttum. Tableti açmaya çalışmıştım fakat açılmıyordu. Evdeki bozuk tableti vermiş gerizekalı. Meslek aşkı beni mahvediyor.

Seminerin yapılacağı yere yaklaştığımızda Burçin bize davetiyeleri vermişti. Biz Yiğitle girecektik ve daha sonra Anıl girecekti. Derya ve Burçin bizden ayrılmıştı. Derya garson olacaktı okey ama Burçin'in ne yapacağını sabırsızlıkla bekliyordum.

Anıldan da ayrıldığımızda Yiğit davetiyeyi elime verdi. Üzerine baktım.

Semih Aygün.

"Heyecanlanma ve korma işimizi halledip çıkacağız. Eğlenceli olacak " dedi.

Sorma sorma..

Büyük bir otelin önüne geldiğimizde başımı kaldırıp kaç katlı diye saymaya başladım.

Yiğit elini belime koyup ilerlettiğinde başımı zorlukla indirdim.

Lanet alışkanlık!

İçeriye girmeden kapıdaki görevliye davetiyeyi göstermiştim ve güler yüzle girmemizi söylemişti.

İçeride büyük kokteyl masalarının yanında dikilen birkaç insan sohbet ediyordu ve salon git gide kalabalıklaşmaya başlıyordu.

Aklımda olan tek bir soru ise bu otelin kaç katlı olduğuydu. Sayamamıştım bir türlü.

Kendi masamıza geldiğimizde ilk iş telefonumu çıkardım ve otelin kaç katlı olduğuna baktım.

21

Dudaklarımı büzerek kapattım telefonu. İnsan bi 20 yapar da tam sayı olur.

Yiğit gülerek daha fazla yaklaştı ve başını eğip "rahatladın mı?" Diye sordu.

"Hı?" Diye sorduğumda aklım boynuma değen nefesindeydi.

Bu adam bana hiç yaramıyordu.

Sorusuna cevap vermeden önüme döndüm. Onunla ne kadar az temasa girersem o kadar iyiydi.

Salonu incelediğimde Anılda gelmişti ve birkaç iş adamıyla sohbet ediyordu.

Derya ise ağzında bir sakız, elindeki içecekleri dağıtıyordu ve her önüne gelene bir şeyler söylüyordu.

En çok eğlenenin Derya olduğunu düşünecektim ki alkışlarla konuşma yapmaya çıkan bir adamdan sonra salonda yankılanan sesle fikrim değişti.

"Parti başlasın."

İstanbul Beyefendisi /Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin