30. Bölüm

12.9K 1.2K 482
                                    

Sözleştiğimiz gibi sabah okula geldiğimde direkt sınıfına geçmiş, onunla birlikte inmiştim aşağı. Ne zaman sıralama konusu açılsa olduğu gibi yine çok heyecanlıydı. Bir eliyle koluma tutunuyordu ve sürekli sessizce dualar ediyordu. Bu hali gözüme gerçekten tatlı gelmişti. Fakat mimiklerimi sabit tutmakta kararlıydım.

Panonun önüne geldiğimizde, sabah olması sebebiyle panonun önü dolu gözüküyordu. Herkes erkenden gelmiş, doluşmuştu hemen. Fakat bizi görenler hemen kenara çekiliyordu. Bizi sıralamanın ilk ikisinde olduğumuzdan ve eskiden olan kavgalarımızdan tanıyorlardı artık. Bu yüzden kağıda ulaşmakta çok zorlanmamıştık.

Jungkook hemen bakmamıştı kağıda. İlk önce gözlerini yere dikerek derince bir nefes almış, sonra bakmıştı. Ben ise çoktan sonuçları bildiğimden onun tepkilerini izliyordum.

Başta zaten meraktan kocaman olan gözleri şimdi far görmüş tavşanı andıracak şekilde koskocaman olmuş, sonra ise tüm dişleri belli olacak şekilde gülümsemişti.

Anında bakışları beni bulurken, ben ise istemsizce tebessüm etmiştim bu hâline. Ardından bakışmamıza son vererek oradan uzaklaşmış, sınıfa yönelmiştim. Peşimden geldiğini hissediyordum.

Sınıfa girdiğimde, kimse yoktu sınıfta. Sadece ben ve şimdi kapıdan içeri giren Jungkook vardı. O bana doğru gelirken, ben ise masadaki defteri kenara itmiş, masaya oturuyordum.

"Birinciyim! Tanrım, birinci olmuşum!"

Yerinde hafifçe zıplayarak el çırpıyordu bunu söylerken. Ben ise tepkisizce onu izliyordum.

"Başardım sonunda!"

Kafa sallamıştım sadece. Hâlâ ona çok sinirli ve kırgındım. Bu yüzden moralim oldukça bozuktu. O ise bunu fark etmiş, sevinmeyi bir kenara bırakarak suçlulukla başını eymişti.

Bir süre ikimizde sessiz kalmıştık. Fakat onun derince bir iç çekmesiyle bozulmuştu bu sessizlik.

"Özür dilerim."

'Bak sen' dercesine tek kaşımı kaldırmıştım. Bunu üç gün sonra daha yeni söylemesi komikti gerçekten.

Yine bir şey dememiş, bir süre sessiz kalmıştım. Fakat sonra bakışlarım onu bulmuştu.

"Tebrik ederim. Sonunda başardın."

Yerdeki bakışlarını yüzüme çıkarırken, üzgün bakışlar atıyordu. Gerçekten söylediklerinden pişman gibi görünüyordu ama sadece buna pişmandı. Minho ile sevgili olmaya devam edeceğini biliyordum.

Hâlâ bana bakıyorken, yavaşça yaklaşmış, dizlerime değecek kadar dibime girmişti. Ardından hiç beklemediğim bir şey yaparak, kollarımı elleriyle iki yana açmış, bir kedi misali araladığı kollarımın arasına girmişti. Mis kokulu saçları tam burnumun dibindeydi ve ben her soluduğumda başımı döndürüyordu. Bu yüzden gözlerimi kapatmış, sadece kokusuna odaklanmıştım. O ise hâlâ iki yanımda olan kollarımı tutarak beline sarmıştı.

"Özür dilerim... Öyle şeyler söylememeliydim. Kızma bana."

Bunu söylerken bana doğru biraz daha sokulmuştu. Böyle şeyler yaparsa nasıl ona kızgın kalabilirdim? Zaten kokusuyla sakinleşmiştim, şimdi de kısık ses tonuyla benden af dilerken nasıl kızabilirdim ki?

Çoktan pes etmiş, belinde duran kollarımı sıkılaştırarak sarılmasına karşılık vermiştim.

Bir süre öyle kaldıktan sonra ise ondan hafifçe uzaklaşmış, kolları hala belimdeyken yüzümü yüzüne yaklaştırmıştım. Ardından bir süre de yüzünü izlemiştim. Yüzünü en ince ayrıntılarına kadar, kirpik sayısına kadar, hatta yüzündeki yara izinin şekline kadar aklıma kazımıştım. O ise tepkisiz kalarak buna izin vermişti.

İşim bittiğindeyse biraz uzaklaşmıştım yüzünden.

"Jungkook."

Ufak bir "Hı?" nidasının ardından dinlediğini belirtmişti.

"Sana bir şey söylemeliyim."

Hazır hissediyordum ve tam zamanı olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden güç almak adına belindeki kollarımı daha da sıkılaştırmıştım.

"Ben-"

"Jungkook?"

Fakat aniden sınıfa giren Minho kelimelerimi ağzıma tıkmıştı resmen. Jungkook ise hemen kollarım arasından uzaklaşmış, yapmacık bir gülümsemeyle Minho'nun yanına gitmişti. O kadar belliydi ki her şey, daha çok sinirlenmeden edemiyordum.

Minho'nun bakışları beni bulurken, ben ona öyle bir öfkeyle bakıyordum ki, onun bile kaşlarını çatmasına neden olmuştum.

"Taehyung? Hâlâ benden nefret mi ediyorsun?"

Bir şey söylememiştim. Yalnızca kollarımı birbirine dolamış, masadan kalkarak sadece kalçamı oraya yaslamış, aynı şekilde ona bakmaya devam etmiştim. Cevabı zaten biliyordu.

"A-az önce önemli bir şeyi mi böldüm?"

Sesi titriyordu. Bakışlarım etkili oluyordu anlaşılan. Jungkook'un titrek bakışlarından onun da tedirgin olduğunu anlamıştım.

Fakat ben hiçbir şey demeden sınıf kapısına yönelmiş, onları sınıfta yalnız bırakarak ordan ayrılmıştım. Gerçekten sinirlerimi bozuyorlardı. Görmeye bile tahammülüm yoktu.

O aptalın onu sik gibi bırakmasını dört gözle bekliyordum gerçekten. Bu sefer ona ben bile yardım etmeyecektim. Bunu hak ediyordu. Kaç defa uyarmama rağmen hâlâ onunla sevgili oluyorsa, olacaklara da hazır olmalıydı.

***

Kontrol etmedim yanlışlık varsa üzgünüm bebeklerim 💜💜

Blue & Grey | TaeKook ✔Where stories live. Discover now