25. Bölüm

13.6K 1.3K 621
                                    

Oyları unutmayın bebeklerim :3

***

"İyi ki sözlerin çoğunu hatırlıyorum Taehyung. Yoksa bitmiştin sen."

Jungkook ile onun evinde oturmuş, benim üstüne kahve döktüğüm şarkı sözlerinin yazımına baştan başlıyorduk. Tabi aynı zamanda haklı olarak bana söylenmeyi de ihmal etmiyordu. Ben de mahçup bir şekilde özürlerimi iletiyordum.

Sözler bitmek üzereydi ve gerçekten güzel görünüyordu. Jungkook ve benim iş birliğim sonucu çıkması da ayrı sevindiriyordu beni.

Jungkook hâlâ bir şeyler eklemeye devam ediyordu ve gerçekten konsantre olmuş gibiydi. Kaşlarını çatmış, üst dudağını dişleyip duruyordu. Kağıdı eline almış, iyice inceliyordu.

Ve ben bunca zamandır ilk defa bu kadar farkına varıyordum ne kadar güzel olduğunun.

Dalıp gitmiştim. O işini bitirene kadar güzelliğine ve doğallığına dalıp gitmiş, odaklanırken büründüğü yüz ifadesini gözümü kırpmadan izlemiştim. Buna son veren ise Jungkook'un bakışlarımı fark ederek yüzünü bana çevirmesi ve bakışlarıma karşılık vermesi olmuştu.

Şimdi birbirimizin gözlerinin içe bakıyor, sessizce duruyorduk. Sanki bakışlarımızla konuşuyor gibiydik. Ben ona kelimelere dökemediğim güzelliğini bakışlarımla anlatırken, o ise bu bakışların nedenini soruyordu bana.

Şuanlık cevap veremezdim. Hazır hissetmiyordum. Söylemeye utandığımdan ya da söylemek istemediğimden değildi. Korkuyordum. Benden uzaklaşsın istemediğimden söyleyemiyordum.

Bu yüzden sert bir yutkunuşun ardından, zar zor kesmiştim göz temasını. Fakat o hâlâ yüzüme sorgularcasına bakıyordu. Ona her zamanki gibi bakmıyordum çünkü. Fark etmişti. Her zaman yoğun baksam da, bu sefer bir şeylerin farkındalığıyla bakışlarım daha da yoğundu. Onun da dikkatini çekmişti.

Bir süre daha yüzüme aynı şekilde baktıktan sonra, sonunda bakışlarını üstümden çekerek ayaklanmış, aynı zamanda da konuşmaya başlamıştı.

"Kahve yapacağım, içer misin?"

Başımla onaylarken, mutfağa doğru ilerlemişti. Fakat son anda geri dönerek alayla gülümsemiş, masadaki kağıtları alıp çekmeceye koyarak bana dönmüştü.

"Önlemimizi alalım da, sonra birileri üstüne kahve döker falan."

Kıkırdayarak söylediği şeylere göz devirmiş, "Geç dalganı." demiştim.

O ise buna karşılık kahkaha atmış, tekrar mutfağa adımlamıştı. Hemen ardından ben de onu takip etmiştim.

Ben kollarımı birbirine bağlayıp kalçamı tezgaha yaslarken, o ise bardakları tezgaha koyuyordu. Fakat birden sonradan aklına bir şey gelmiş gibi duraksamış, bakışlarını üstteki raflara dikmişti. Ardından arkasındaki sandalyelerden birini alarak tezgahın önüne koymuş, üstüne çıkmıştı.

Anında içimi bir endişe kaplarken, kalçamı tezgahtan ayırarak ona daha çok yaklaşmıştım. Şaşırıyordum kendime. Bu kadar küçük bir şeyde bile ona zarar geleceğinden endişelenecek hâle ne zaman gelmiştim?

O raflardan birine uzanmış bir şeyler ararken, ben ise kaşlarımı çatmıştım sinirle.

"Tanrım, Jungkook ne yapıyorsun? Düşeceksin aptal."

"Kahveyi yukarı koymuştum, onu alıyorum."

Bir şey demeden onu izlemeye devam ederken, o ise bulduğu kahveyle birlikte gülümseyerek sandalyede bana doğru dönmüştü. Gıcırdayan sandalye endişemi daha da arttırırken, gözümü iyice ona dikmiştim. Fakat onun suratında çarpık bir gülüş vardı. Merakla tek kaşımı kaldırırken, o ise "Yakala beni!" diyerek aniden kucağıma atlamıştı.

Düşmemesi için bir elimi beline, diğer elimi de bir bacağının baldır kısmına atmıştım. O da kollarını boynuma sarmıştı.

Anın şokuyla gözlerim kocaman olurken, o ise küçük kahkahalar atıyordu.

"Bir an tutamayacaksın sandım."

Hâlâ inmiyordu kucağımdan. Aksine kocaman gülümseyerek yukarıdan bana bakıyor, beni delirtiyordu. Yüzüme çok fazla yakındı ve ben nefesimi tutuyordum istemsizce. Bu hiç iyi değildi.

Yavaş yavaş anın şokundan çıkarken, ona küçük bir tebessüm vererek kaymaması adına kıcağımda bir kere zıplatmış, ardından tezgaha yaklaşarak onu tezgaha oturtmuştum. Ben bacaklarının arasında ona bakarken, o da tezgahta oturarak işine devam etmişti.

"Ödümü kopardın."

Kıkırdarken, omuz silkerek cevaplamıştı beni.

Birkaç dakika sonra ise kahveler hazır olmuştu. Kahvelerimizle içeri geçerken, tekrar şarkı sözleri ve grup hakkında konuşmaya başlamıştık.

Onunlayken gerçekten huzurlu hissediyordum. Eğer aşk buysa gerçekten güzel hissettiriyordu. Ondan asla bıkmıyor, ne yapsa güzel buluyordum. Bu duyguyu ilk defa tatsam da, sevmiştim.

***

Bu kadar oldu :(

Blue & Grey | TaeKook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin