18

8.9K 775 546
                                    


"lan amına koyucam şimdi. dur bi' yerinde."

felix okul bahçesinde jisung ve seungmin ile birlikte banklarda oturuyordu. seungmin felix'in sallanan bacağını durdurmak için küfür etmişti artık.

"hayır etrafta hyunjin falan da yok noluyo?"

"jisung. ağzını açma gelir şimdi şuradan bir yerden."

cevap olarak jisung'dan küçük bir göz devirme almıştı.

"ders başlar şimdi kalk. salak salak bacağını sallıyosun"

felix omzunu silkip yerinde durmaya devam ediyordu. hyunjin karşısına çıkarsa muhtemelem öyle kalacaktı ve şu an bulunduğu yerden ayrılmak istemiyordu. sınıfları farklıydı, ortak dersleri de yoktu.

"yah, felix."

jisung'un sesiyle ona döndü bu sefer.
uzamaya yüz tutmuş kahverengi saçlarını dağınık bırakmış, tatlı suratını ortaya çıkarmıştı.

"ezik gibi ondan kaçacak mısın yani? saçma sapan davranma kalk ayağa."

okul saat ilerledikçe dolmaya başlıyordu. muhtemelen birazdan aradığı yüz de burada olacaktı.

aniden ayağa kalkıp önden ilerlemeye başlayınca, arkadaşları da onu takip etmişti.

,,

dersleri edebiyattı. gerçekten bu dersi seven var mı diye düşündü felix, çünkü şu an salyası akmak üzereydi, uyuyordu.

sahte olduğu bariz olan öksürme sesiyle aniden kafasını kaldırıp etrafına bakındı, en sonunda gözlüğünü biraz daha burnuna doğru iterek ona bakın kadına döndüğünde öylece durdu.

"pardon, hocam."

kadın derin bir nefes vererek tahtaya tekrar döndüğünde felix açmakta zorlandığı gözlerini ovuşturdu biraz. edebiyat dersine zaten genelde de katılmazdı, hocanın bunu tuhaf karşılamaması normaldi.

omzunu dürten kişiye döndü.
shuhua yıl başından beri sıra arkadaşıydı. uzun siyah saçları, ince suratı ve kalp şekli dudaklarıyla kore standartlarının gözdesi gibiydi. zaten okuldaki herkes onu çok severdi.

"not istiyor musun, edebiyattan?"

"birini versen başkası eksik zaten, boş ver."

"üst sınıflardan soojin var, bana verdi. dağıtıyorum şimdi, emin misin?"

biraz durduktan sonra pek te kötü bir fikir olmadığını düşünerek kabul ettim.

çalan zil ile yanıma seungmin gelmişti, shuhua'nın kalktığı yere otururken öylece suratıma bakıyordu.

"ne?"

"ne iş?"

kaşlarımı çatarak ona bakarken ne dediğini anlayamamıştım.

"shuhua'yı diyorum ya."

"sana buradan bir uçarım ölmüş dedeni görürsün seungmin."

seungmin gıcık olduğumu bildiği suratı takınırken saçından tutup jisung'a teslim etme isteğimi bastırmaya çalışıyordum.

"ya sanki kötü bir şey dedim, aklını dağıt işte. birini bulursun."

"aynen, hyunjin'i kafamdan çıkarayım diye biriyle öylesine takılayım."

masasındaki defteri çantasına sokuşturup ayağa kalktı.

"hadi kantine gidelim."

seungmin de onu onaylayıp ayağa kalktı. arkadaşını üzgün görmeyi istemiyordu, her ne kadar takılıyormuş gibi görünse de mutlu olması için uğraşıyordu.

flortHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin