"Dikkat et!" diyen Musab'ın endişeli sesi için artık çok geçti, dikkat edemeyip ayağımı kırmıştım bile sanırım. Kendimi odaya kapatıp saatlerce tokatlamalıydım!

Onu umursamadan ayağımın acısıyla odaya girdiğimde hepsi şaşkınlıkla bakıyordu bana. Bir günde insan kaç kez rezil olabilirdi?

Bir an önce bugün bitsin istiyordum.

***
"Hilal bıktım senden, yeter ya." diye mızmızlandım kolumdan çekiştiren arkadaşıma.

Kızlar evine gittikten sonra Hilal yanımda kalıp oruçlu halimle beni zorla dışarı çıkarmıştı. Yeni taşınan komşumuzu ziyarete gidiyorduk sözde. Elimiz boş, karnımız aç!

Sonunda Hilallerin sokağına vardığımızda sol tarafımızdaki eve doğru çekiştirdi bu sefer beni. Kapıyı tıklattığında, "Aşırı tatlı bir kız, çok seveceksin." demiştir gülerek. Başında yemeni ile güler yüzüylü bir kız açtı kapıyı.

Bu kız hem evli hem anne miydi? Çok gençti.

"Ay hoşgeldiniz!" diye neşeli bir şekilde bizi kucakladığında içimde oluşan sevgi deposuyla karşılık verdim ona. Kız bayağı sevecendi anlaşılan, bizim gruba katabilirdik anlaşabilirsek.

Bizi salonuna buyur ettiğinde Hilal ile yan yana otururken kız bana elini uzattı ve, "İyem ben, Hilal ve diğerleri ile tanıştık ama seninle bir türlü tanışma fırsatımız olmadı." dediğinde uzattığı eli sıkmıştım.

"Mihra ben de..."

İyem iftar hazırlığı için mutfakta kısa bir işi olduğunu söylediğinde yardım etmek istesek de izin vermemişti. Onlar konuşurken evi incelemeye başladım. Duvarın bir köşesinde Kâbe'nin resmini görünce dudaklarımda minik bir gülümseme oluştu. Evi çok abartılı değildi, ama şıktı. Sanki özellikle gösterişten uzak durmuşlar gibi bir halleri vardı, evin dekorundan bunu anlamıştım.

Hilal, İyem'e yardım edeceğini söyleyip yanımdan kalktığında ben de evi incelemeyi bırakıp yanlarına gideceğim sırada odaya emekleyerek giren minik bir kız çocuğunu görünce şaşkınlıkla baktım ona.

Kızı da mı vardı?

Ülkü'nün hayal meyal bahsettiğini hatırlıyordum ama aklımdan çıkmıştı. Gülümseyerek yanıma emekleyen bebeği incelerken iki yanından bağlanılmış küçük saçlarına baktım hayranlıkla. Nasıl güzel bir bebekti bu böyle?

En sonunda ayak ucumda durduğunda oturur pozisyona geçti ve ellerini çırptı. Kucağıma almamı istiyordu sanırım?

Eğilip onu kucağıma alınca neşeyle gülmesiyle altta çıkan iki tane dişi benim de gülmeme sebep oldu. Bebekle beraber koltuğa oturdum ve tombik olan kollarını tuttum. Yanakları tombul tombuldu, eğer kızla yeni tanışmamış olsaydım muhtemelen samimiyetten yararlanıp bebeğinin yanaklarını ısırırdım.

Elimi yanaklarına koyup hafifçe sıktığımda yeni fark ettiğim çıngırağını salladı.

"Sen ne güzelsin öyle..." diye mırıldandım onu severken. "Rabbim nazarlardan korusun seni."

İyem ve Hilal içeri girince İyem gülümseyerek ikimize baktı ve, "Tanıştınız mı?" diye sordu.

"Henüz değil, adı ne?"

İyem'den önce Hilal, "Yüsra." diye yanıtladı beni. İsmi de kendisi gibi güzeldi anlaşılan. Hilal yanıma oturacağı sırada doğrulacaktım ki, hissettiğim ağırlık ile başımı eğdim.

Bebek kafasını omzuma koymuş uyuyordu.

"Hangi ara uyudun sen ya?" diye mırıldandım şefkatle.

"Aslında kolay kolay gitmez kimseye, seni sevdi demek ki." dedi İyem ikimize bakarak. Sanırım ben de daha yeni tanımama rağmen hem annesini hem de kızını çok sevmiştim.

Saatler geçerken sohbetimiz baya ilerlemişti. Öyle iyi anlaşmıştık ki, hiç çekinmeden istediğimi diyebiliyordum karşımdaki kıza.

"Ee var mı siz de birileri?" diye sordu İyem merakla. Hilal hemen sırıttığında 'sakın' dercesine baktım ona. Ama her zamanki gibi beni dinlemedi.

"Müezzini var onun."

"Hilal!" diye uyardım ve yanımdaki yastığı kafasına attım. O beni umursamadan gülmeye devam ederken İyem kaşlarını kaldırmıştı.

"Bu mahallenin müezzini? Hani şu geçen Yunus Ali'ye yardıma gelen çocuk?"

Hilal hızla kafasını salladığında, "Bunlar bir de çocukluk arkadaşı, hatta Mihra'nın çocukluk aşkı." demişti heyecanla. İçimden onu boğma isteğine karşı gelmeye çalışıyordum şuan.

İyem parlayan bir gözle bana bakınca, "Ne olur sen de baş-" diyecektim ki, o çoktan başlamıştı bile.

"Ship!"

Neden sürekli saçmalıyorlardı?

Telefonuma bildirim sesi geldiğinde onları boşverip ekranımı açtım.

Canavar: Abla, neredesin sen ya?

Mihra: Sanane velet

Canavar: Ya kapıda kaldım delirtme beni neredeysen gel!

Mihra: Emir mi veriyorsun sen bana?

Mihra: Sabahtan beri neredesin sen?

Canavar: Musab abilerle oturuyorduk

Mihra: Ne konuştunuz?

Canavar: Abla sanane? Gel artık

Mihra: Az daha kudur

Canavar: Yeter artık ya(╥﹏╥)

Canavar: Evlen de kurtulayım

Mihra: İnadına evlenmeyeceğim Fatih, başında bekleyeceğim senin

Canavar: Abla bak gel sana hayırlı birini bulalım

Canavar: Zaten seninle evlenmek isteyenler de varmış, fırsat bu fırsat

Mihra: Kimmiş o evlenmek isteyenler?

Canavar: Bekir abi

Canavar: Veysel abi

Canavar: Bir de

Mihra: ?

Canavar: Musab abim

(Görüldü.)

***
"Kuşun kanadını kırdılar, 'Uç' dediler. Kanadım yoktu belki ama kalbimi kırıp 'sev' dediler." ~E.N.K

"Göklerin ve yerin gizlisi (gaybı) yalnız Allah’a aittir. Her iş O’na döndürülür. Öyleyse O’na kulluk et ve O’na güvenip dayan! Rabbin yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir." (Hûd Suresi 123. Ayet)

DUYURU:Okurlar ile grup kurduk Telegramda, ben çok giremiyorum ama yazıyorum yinede gruba. Numaranızı gizleyip girebilirsiniz. (Erkek alımı yok)
Girmek isteyenler umutsuz_papatyam bu hesaba mesaj atsın, link ile kolayca girebileceksiniz ❤️

Ha bu arada Yunus Ali'nin size bir çift sözü varmış...

Yunus Ali: Ne olursa olsun umudunuzu yitirmeyin, gözünüzden düşen her bir damla yaş yüreğime düşer, mutlu olun ❤️

Allah'a emanet olun...

Müezzin | TextingWhere stories live. Discover now