•Bölüm 4•

206 16 5
                                    

Yıpranmış, uzun ve karanlık depo koridorunda sakince ilerliyor, attığı her adımda peşinden gelen korumalarının açtığı ışıklar yolunu aydınlatırken; söyleyeceklerini aklının bir köşesine not ediyordu. Varacakları alana az kaldığını anlayınca omuz askısını çevik bir hareketle çıkarıp Fikret'e uzattı. Yüzüne yerleşen sert mimikle birlikte adımını ulaştığı alana attı. Işık arkasından vurduğu için yüzünün yarısı karanlık yarısı aydınlıktı. Ortada duran sandalyeye oturtulmuş kişiye baktı. Adım adım yaklaştı. Sol eliyle gömleğinin yakasını düzeltti ve oturan kişiye doğru eğildi.

"Benim kim olduğumu biliyor musun?"

Adam korkuyla başını salladı. O sırada Fikret bir sandalye bıraktı Burak'ın oturması için.

"Kaç para aldınız konsorsiyumun kellesi için?"

Adam sessizliğini korudu.

"Konuşman senin menfaatine olur çünkü diğerlerinin zaten ipi çekildi. Ama sen, eğer konuşursan onlardan biraz daha uzun yaşayacaksın.Yani en azından sevdiklerine veda etme fırsatın olacak."

"Bize sadece emir verildi... Kimden geldi bilmiyorum..."

"Bilmiyorsun... Bir it nasıl olur da sahibinin adını ezber etmez..."

"Yemin ederim bilmiyorum!"

Burak'ın tek hareketiyle adamı sandalyeden kaldırıp, alanın köşesinde bulunan kereste kesicinin üzerine sabitlediler. Makineyi çalıştırdıklarında yavaş yavaş bıçağa doğru ilerliyordu. Burak tekrar sordu makinenin sesine istinaden bağırarak.

"Konuşsan iyi edersin!"

"Burak bey yemin ederim bilmiyorum! Yemin ederim!"

Adamın can havliyle attığı çığlıklar depoyu inletiyordu. İsmi öğrenene kadar durmayacaktı Burak.

"Size bu emri veren kimdi! Anlat!"

Bıçağın kafatasına değmesine ramak kala konuştu adam.

"Talat Fikri Öktem! Talat Fikri Öktem'di!"

Makineyi durdurdu ve adama yaklaştı.

"Talat Fikri Öktem kim?"

"Türkiye ve İsrail arasındaki silah kaçakçılığında zirve isimlerden. Arkası sağlam biri ama kimlerle iş yapıyor bilmiyorum."

"Bizimle ne derdi var?"

"Konsorsiyumu dağıtmak ve ortaklıklarını kendi lehine çevirmek için böyle bir plan yaptığını söyledi."

Doğruldu. Düşünceliydi. Bakışları etrafta geziniyordu.

"Çözün... Bir telefon verin sevdiklerine ulaşsın..." dedi ve çıkışa doğru yürüdü Burak.

***

Haşmet, geçen gece yaşanan olay hakkında konuşmak için konsorsiyum üyelerini çağırmıştı. Bahçedeki çardakta oturuyorlardı. Şehmuz konuşmaya başladı.

"Resmen hepimize suikast düzenlediler Ağa!"

"Buna kim cürret edebilir? Karşımızda durabilecek birini tanımıyorum." dedi Galip elindeki zarları sinirle çevirirken. Uzunca bir sessizlik oldu. Düşünüyorlardı.

"Biri var..." dedi Fuat.

"Kim?"

Haşmet'in kaşları çatıldı.

"Talat Fikri Öktem. O yapmış olabilir... Bizi devlet kullanıyor. Kirli işleri için iltimas gösterdiği piyonlarıyız sadece. Bu yüzden bizden haberdar. Ama o gizli. Ne devlete ne de başkalarına hizmet etmiyor. Kendinin patronu. Rakip istemiyor. Yani devlete, dolaylı yoldan da bize düşman. En son Türkiye-İsrail arasında silah getir götürü yaptığını duymuştum. Eğer Burak o geceki tetikçileri konuşturabilirse o mu değil mi öğreneceğiz..."

KırağıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora