GİRİŞ | KİTAP VERSİYONU

Start from the beginning
                                    

İç çekip, sinyal vererek sola döndüm. Yağmur hızlanınca, camı kapatıp zar zor görmeye çalıştığım evlerin üzerinde 13 numarayı aramaya başladım. Evet, hatırımda kalan sadece 13 numaraydı. Doğru olmasını ummaktan başka şansım yok gibi görünüyordu.

11 numarayı gördüğümde hedefe yaklaştığımı hissederek gaza hafifçe asıldım. Ve bingo! 13 numaralı ev, tam karşımda duruyordu. "Oh be!" diyerek koltuğa yaslandım. "Biraz daha bulmasam bayılacaktım!" dedim sevinçle karışık bir yorgunlukla.

Lâl, neden içimden bir his bu ev doğru değil diyor? Yasin'i aramak için... Anahtarla evin kapısını zorlayarak girmeyi denesem başıma en fazla ne gelebilirdi ki? Denemekten zarar gelmezdi. İç sesin de lafını kesmezsin!

Evin garajı kapalıydı ve bende sadece evin anahtarı vardı. Mecburen arabayı evin önüne park edecektim. Sinyal verip hızlıca park ettikten sonra yan koltuktaki çantama uzandım. Çantanın içine telefonumu atıp kapüşonumu kafama geçirdikten sonra arabadan indim. Çantamı kafama siper edip ıslanmamaya çalıştım. Bavulları sonra taşırdım, şimdi biraz uzanıp kendime gelmem gerekiyordu. Dışarı çıktığımda daha yakından gelmeye başlayan toprak kokusu, içimin huzurla dolmasını sağladı. Şiddetlenen yağmurun altında kalmak istemeyerek adımlarımı hızlandırdım.

Hastalık hastası olan bir yavru kuş olduğum için üstüme değen her yağmur damlası, zatürre olmaya bir adım daha yaklaşmama neden oluyordu. 173 cm yavru kuş mu olur? Evet.

Kapıya vardığımda çantamı yere bırakıp buz tutmuş parmaklarımın arasındaki anahtarı deliğe yerleştirmeyi denedim. Denedim diyordum çünkü anahtar deliğe girmiyordu. Parmak ucumla sıkıca kavradığım anahtar, yabancı birinin varlığını hissettiğimde elimde kaldı. Derin bir nefes aldığımda göğsümde peyda olan korku, ellerimin titremesinin nedeniydi. İçimi kaplayan korkuya aldırış etmemeye çalışarak, arkamı dönmek için hareket ettiğimde bana doğru uzanan el, son görüntü gibi zihnimde çakılı kalmıştı. Beni kapüşonumdan yakalayan el, kafamı tutup sert bir şekilde kapıya vurduğunda dünyam durdu.

Yediğim darbenin etkisiyle zihnimdeki düşünceler birbirine girmişti. Zihnimin içini istila eden çınlama sesleri, kendime sormak istediğim soruların önündeki en büyük engeldi. Bu sefer bulmuş muydu beni? Hayatımın kötü günlerini geride bıraktığımı zannederken her şey başa dönemezdi. Abim bitti dememiş miydi? Demişti! Allah kahretsin ki demişti! O zaman arkamdaki kimdi?

Olaya odaklanmaya çalışan beynim çalkalanırken sakin kalamıyordum. Her şey birkaç saniye içinde olmuştu ve şu an yapmam gereken tek şey, bağırmaktı. Aralanan dudaklarımdan ses çıkmıyordu. Ya kafama aldığım darbeden ya da kanıma bir zehir gibi karışmış olan korkudan olsa gerek dudaklarımdan dökülen tek şey, acı dolu bir inlemeden başka bir şey değildi.

Kapüşonumu bırakmadan, ''Kendin mi geldin ayağıma, lan? Azrail'ine mi geldin ha?'' diye bağırdı kafama vuran adam. Öfkeli olduğu sesinden bile belliydi. Onu sesinden tanımaya çalışsam da bu ses daha önce hiç karşılaşmadığım bir insana aitti.

Azrail'im, bana yabancıydı.

Kafamı geriye doğru çekip beni sağa doğru itti. Öyle sert bir şekilde itmişti ki ayaklarım toprağa değmeden kendimi bir anda yere düşerken bulmuştum. Kulaklarımdaki uğuldama beynimin en ücra köşelerinde bile yankılanmaya başlamıştı. Sırtım yerle buluştuğunda, kafam mermer zemine çarptı. Gözlerim, tüm bedenime yayılan acıyla karardığında boğazımdan güçlü, acı dolu bir inleme kaçtı. Bu sefer bitiyor mu? Şimdi değil. Daha anneme verdiğim sözü tutamadım, henüz değil.

Dün yirmi beş olmuştum, bugün ölüyordum. Yeni yaşımın ilk günlerini, belki de evim olacak toprağın üzerinde karşılıyordum.

Bedenimde acının emareleri yankılanırken, gözümü son kez açıp celladımı görmeyi bekledim. Hiçbir suçum günahım olmamasına rağmen bana kin besleyen bu adamı görmek istedim. Gözlerimi yavaşça açtığımda gördüğüm tek şey, bulanık bir silüetti. Adamın kim olduğunu idrak edemeden, göz kapaklarım bana ihanet ederek yeniden kapandı.

Üzerime yağan yağmurla beraber kimsesizliğim yüzüme bir tokat gibi vurdu. Yanağıma doğru süzülen sıcak kan, tenimin üzerinde varlığını emanet eden son histi. Böyle bir son değildi beklediğim. Ölüm, şu an beklediğim bir misafir değildi fakat kapımı çalmak için hazır gibi görünüyordu.

Karanlığa düşmeden önce duyduğum son ses, pişmanlık dolu olduğunu iliklerime kadar hissettiğim bir haykırıştı.

😶

Instagram: idelirukiye
Kitap: eflalofficialpage
Twitter: idelirukiye
TikTok: idelirukiye

EFLÂL | RAFLARDAWhere stories live. Discover now