4.Bölüm: TANIDIK YÜZ

Začít od začátku
                                    

Kaşlarımla kafeyi gösterip komik bir mimikle," Sen bir de karşı tarafı gör." Diyip şakaya vurdum. Ege ofladı. "Şakanın sırası mı cidden?" Dedi gözlerini bayarak.

"Ege! Zaten haksız olmasına rağmen özür diledi adam. Uzatma olayı, bitti." Dediğimde Ege bana dikkatlice baktı. Kafa salladı. Gülümsedim. Kolunu tuttum. "Hadi gidelim." Dedim.

Arkadaş edinirken karşınızdakinin antrenör olmadığına emin olun. Sonra kavga etmemesi için ikna etmesi zor oluyordu. Egeden biliyorum. Normalde asla tutamazdım ve içeri girmeyi planladığı kafeyi Hulk gibi yerle bir ederdi belki bir toz tanesi bile bırakmazdı ama bugün iyi olmadığımı bildiği için susup beni dinledi. Arabama doğru ilerledi, Ege.

Egeyle konuşurken, Kafenin terasından birisini bana bakarken yandan görmüştüm. Kafamı kafenin ikinci katındaki terasa çevirdim. Oradaydı. Ve bana bakıyordu. Biliyordum! Sertçe ona bakıp tekrar saçımı arkaya savurarak önüme döndüm.

Hava fazlasıyla soğuktu ve esiyordu. Kabanımı giymemiştim. Üşümeyi severdim, düşüncelerimden alıp rahatlatırdı beni. Çok düşünen bir yapım vardı. İki yıl önceki anıyı bile çok düşünürdüm. Bir anda aklıma gelir ve ben günlerce aylarca düşünürdüm. Bu özelliğimden nefret etsem de bırakamıyordum. Çok rahat tavırlarım vardır. Kafaya takmaz, gamsız ve umursamaz dururdum. Ama beni tanımayan için böyleydim. Beni tanıyan kişiler bilirdi ki ben çok düşünür çok umursardım. Özellikle sevdiğim kişileri. Kalbimde yer edinmiş, kalbime koyduğum kişilere karşı çok verici olurdum. Onları sarıp sarmalamak ister, kötü olduklarında yanlarında olmayı severdim.

Çok vericiyimdir fakat sinirli yapım bunu dengelerdi. Bana yapılan bir yanlış olduğunda sevgimi kenara bırakır kendi saygımı düşünürdüm. Herkesten çok kendimi severdim, kendime zarar vereceğim durumlara sokmayı sevmez, yapmazdım da. Fakat şimdi öyle bir durumdayım ki ne yapacağımı bilemiyordum. Annem kötü durumdaydı ve ben kendimi onun için feda etmeliydim. Ama yapamazdım. Yapmamalıydım. Kendimi korumam lazımdı. Nasıl yapacağımı bilmiyordum. Ama elbet bunun çözümünü de bulurum.

Ben Virma Öztaştım. Ben çözümü bulamazsam, çözüm bana gelirdi.

Arabamın kilidini açıp sürücü koltuğuna oturduğumda Ege de yolcu koltuğuna oturdu. Arabayı çalıştırıp yola koyuldum. Arabada derin bir sessizlik vardı. Daha iyiydi, Egenin soru yağmurunu çekemezdim şu an. Çıkmaz sokaktaydım ve bana yardım etmek isteyenleri o çıkmaz sokağa sokamazdım. Fakat Ege yine Egelik yapmıştı. Sessizliği bozdu, Ağzını açtı ve konuşmaya başladı.

"İki gün önce her ne bok yaşadıysan bana anlat artık Virma." Dediğinde sessizliğim daha da arttı. Bakışlarını bana çevirdi. Tepki vermediğimi görünce yine konuştu. "Tehdit etmeyecektim ama," bana baktı. "Sen zorladın." Ona bakmadım. Önümdeki beyaz arabayı sollayıp Ege'nin ne diyeceğini merakla bekledim. "Bana anlatmazsan Ali abine bir şeyler döndüğünü söylerim."

Ve sert bir fren..

Ege'yle her ne kadar arkadaşlık kurmuş olsakta bir gerçek vardı; Ege abimin liseden beri dostuydu. Ve hala iletişimleri devam ediyordu. Ona söylediğim an abime söyleyecekti. Abime anlatamazdı. Bunu yaparsa ona yapacaklarımı ben bile hayal etmek istemiyordum.

Sert frenden dolayı öne doğru savrulmuştuk, çok şükür ki ikimizde kemerimizi takmıştık. "Hassiktir lan!" Demişti Ege torpidonun üstüne elini bastırarak. Arkamızdaki arabalarında ani fren yapıp kornaya sertçe bastığını duydum.

"Lan ne yapıyorsun, psikopat?!" Diye bağırdı Ege bana doğru. Ona sertçe döndüm. Elimi kaldırıp, "Sakın!" Diye bağırdım. "Abimle ilgili beni sakın tehdit etme!" Diye tısladım.

ATEŞTEN KÜLLERKde žijí příběhy. Začni objevovat