"Bir an durmayacak sandım."

"Bende öyle." Hava artık kararırken eğilerek sarı kapaklı bidonu alıp Marino'nun kucağına bıraktım. Kucağında turşularla şaşkın şaşkın bana bakarken gülmeden edememiştim.

"Diğer bidonu da alman lazım"

"Bunlar ne?" omuz silkip kucağındakini gösterdim.

"Onda turşu yerdekinde de yumurta var. Köpekle valizimi ben alırım." Onu bir küfür dalgası alırken köpeği gösterdim.

"Ayıp köpek var. Ah bu arada o da hep çatık kaşlı sanki sana benziyor." Bana arkasını dönüp iki bidonla giderken elimi ağzıma kapatıp kahkaha attım. Valizimi ve köpeği alıp peşinden giderken o ön koltuğu indirmiş bidonları arkaya koyuyordu. Valizi de uzatıp köpeği de verdiğimde Marino'nun göz bebeği arabasına annemin turşuları binmişti. Tanrım bu ne kadarda komik bir şeydi! Koltuğu düzelttiğinde kendimi geniş koltuğa attım o da kapıyı kapatırken arkaya dönüp çantamı bıraktım ve köpeğe baktım.

"Nasıl orada rahat mısın?" o bana havlarken Marino homurdandı.

"Kızıl hayvanlarla konuşmada boyut atladın." Bu sefer dudaklarım düşmüştü.

"Hiç birisi koyunlar kadar olamazdı. Sürekli meleyip geviş getiriyorlardı." O bu halime kahkaha atıp elimi tuttu.

"İstersen arka bahçeye bir koyun alayım, ister misin?" omuz silktim.

"Olabilir." Göz kırptı ve mırıldandı.

"Bunu düşüneceğim." Araba hareket ederken arkama yaslandım en az beş saat bir yolculuğumuz vardı ama Marino otobana girmeden Antalyaya geri dönmüştü.

"Nereye gidiyoruz?"

"Gece yolculuk etmek istemezsin diye düşündüm kızıl, yarın sabah yola çıkacağız. Şimdi gitmek istersen de dönebiliriz." Bir an ölçüp tarttım. Marino arabayı çok hızlı kullanıyordu ve gece yollarda ağır vasıta tırlar oluyordu ve bizim arabamızın boyu kamyonun tekerleğini bile geçmiyordu.

"Sabah gitsek iyi olur." Otobanın yanındaki yola sapıp turistlerin uğrak mekânı hobi evlerine doğru yol almıştı. İyiydi en azından Antalya'ya dönerek tanıdık birisi görme ihtimalini düşürmüştü. Orman yoluna girdiğinde kaşlarımı çattım.

"Buraları nereden öğrendin?"

"Gündüzleri ailenle vakit geçirirken bende şehri keşfettim." İçim ısınırken bedenimi çevirerek ona doğru döndüm. Başımı koltuğa yasladığımda elimi yeniden tutmuştu. Parmaklarını parmaklarıma kenetlediğinde araba yukarı doğru çıkıyordu. Ormanlık yol olduğu için hızını yavaşlatmıştı taşlar yüzünden de sürekli sallanırken köpek bundan hoşnut olmamıştı. Birkaç kez havlarken diğer elimi ona uzatarak kafesin kapısını açıp usulca sevdim. Anında susarken Marino veterinere gitmesinden ve aşı olmasından bahsediyordu. Bunu aklımın bir köşesine not alırken kafesinin kapısını kapatıp önüme döndüm.

O kadar yukarı çıkmıştık ki Antalya ayaklarımızın altındaydı. Şehre sis çökmüştü ama ışıkları cıvıl cıvıldı.

"Buraya daha önce hiç gelmemiştim daha ne kadar gideceğiz?"

"Az kaldı."

"Acaba kar yağar mı? Uzun zaman oldu kar görmeyeli." Marino bana yandan bir bakış attığında dudaklarımı büktüm.

"İzmir'e kar yağmaz. Belki buraya yağarsa görebilirim."

"O zaman bu akşam dilek tut kızıl sabaha kar yağarsa gerçekleşecek demek." Kıkırdadım.

Esmer |İtalyan Adamlar Serisi 1|Where stories live. Discover now