Son

39 6 2
                                    

Yavaşça doğruldu yattığı yerden. Kambur sırtını düzeltmek için uğraşmadı.

Kader kitabının son sayfasında olduğunu biliyordu.

Ayağa kalktı. Titrek bir adım attı. Sızlayan kemiklerini görmezden geldi. Hırslıydı. Acıdan sertçe çatılmış kaşlarıyla ilk adımının devamını getirdi.

Bir satır daha atlandı o sayfada. Geçen her saniyenin ruhundan bir parça götürdüğünü hissetti.

Titriyordu. Yılmadı. Geniş holdeki boy aynasının önüne kadar gelebildi. Uyuşmuş bacakları onu daha fazla taşıyamayana kadar izledi dağılmış yansımasını.

Kitabı kapanacak, hesap gününe kadar tekrar açılmayacaktı. Sonu gelmişti. Onun için yazılmış kader, son anlarını işliyordu.

Çöktüğü yere bakmadı hiç. Gözleri vücudunda gezindi yavaş yavaş. Eski ve solgun kıyafetlerine, dağılmış saçlarına, bitkin yüzüne baktı.

Kendini hiç böyle görmemişti. Daha önce hiç böyle güçsüz bir anına tanık olmamıştı.

Bugüne kadar gördüğü onca ölümün arasından en çirkininin kendine ait olacağını düşündü. Bu düşünce, onu tüm benliğinden iğrendirdi.

Şiddetli sarsılmayla beraber ciğerlerinden gelen kana tanık olduğunda iri gözleri sonuna kadar açıldı. İkisinin de yaşlarla dolması bir an sürdü.

Hatırladı. Gözlerinin önünde kan kusarak ölen herkes tek tek geçti karşısındaki aynadan. Muhteşem yemekleriyle zehirlediği tüm simalar onunla alay ediyordu şimdi.

Karmaya lanet etti. Beyaz, tertemiz üniformasına kan bulaştırdığı için kendine lanet etti.

Her şey için çok geç olduğu aklına geldiğinde artık son satırlarındaydı.

Ağzının kenarındaki kanı elinin tersiyle sildi. Parçalanırcasına acıyan ciğerleri tekrar sarstı bedenini. Bir ağız dolusu kan kustu dizlerinin üzerine. Dolu gözlerinden birkaç damla yaş düştü o irice pıhtılaşmış kana.

Hiç bu açıdan bakmamıştı ölüme. Kendisinin de yaşayacağı aklına gelmemişti.

Tanrıya isyanını dile getiremeyecek kadar nefessizdi. Öfke dolu kalbinden geçirdi hepsini. O, daha iyi bir ölümü hak ediyordu. Zehirlediği tarla fareleriyle aynı sonu yaşıyor olmak, ıstırapların en büyüğüydü. Dünyaya böyle veda etmek istemedi.

Yavaşça yere uzandı. Baş dönmesinin de katıldığı yeni bir öksürükte çenesini yere doğru eğmek zorunda kaldı. Kafasıyla beraber vücudunu da döndürdü aynaya.

Tüm satırlar bitti, tüm anlar yaşandı ve kitap kapandı.

Do Kyungsoo; yaşadığı ihtişam dolu hayatından, kalbindeki nefret, kibir ve artık toz zerresinden daha büyük olan pişmanlıkla, aynadaki gözlerine bakarak ayrıldı.

Şef | Do KyungsooWhere stories live. Discover now