29 - Parmaklarına Tek Tek, Saçlarına Tel Tel

Start from the beginning
                                    

"Ah maç, maç ne oldu?" diye sordu Baekhyun aklından tamamen çıkmıştı.

"Kazandık." diye mırıldandı Jongin yüzü kapıya dönük bir şekilde dururken. Bakışları, hala elinde tuttuğu altın topa indi. Küçük topu parmakları arasında döndürürken parıltısını izledi.

"Harika.." dedi Baekhyun dalgınca, "Harika, Sehun çok sevinecek."

Sessizlik içinde hepsi bunu onaylarken Jongin odanın içindeki koşturma seslerini az da olsa duyabiliyordu. Sehun henüz kendine gelememiş miydi yoksa getirmek istemeyecekleri kadar kötü müydü durumu? Tuttuğu bir dilekmiş gibi gökyüzünden kayıp gidişi gözlerinin önünden gitmiyordu. Yere çakıldığı anı yeniden hatırlamak kalbinde bir parçayı daha kırarken bu anı unutabilmek için ancak birinden ona Obliviate yapmasını istemesi gerekiyordu.

Koridorun başında yeniden adım sesleri duyulduğunda Jongin ve herkes o tarafa döndü. Profesör Dumbledore, hemen yanında Sihirli Oyunlar ve Sporlar Dairesi Başkanı Ludo Bagman ve arkalarında Profesör McGonagall ile beraber ilerleyen birkaç kişi daha vardı. Chanyeol, başkanın hemen arkasından ilerleyen annesini görmüştü.

Profesör Dumbledore'un uzun pelerini koridorun yerlerini süpürürken aynı zamanda yanındaki mahcup yüzlü adama ciddiyetle bir şey anlatıyordu. Koridorun sonuna, Sehun'un odasına yaklaştıkça sesini azalttı ve konuşmasını bitirdi. Karşısındaki öğrencilerine dönerken gözlerindeki tüm hislerin arkasındaki gurur görülebiliyordu.

"Arkadaşınız için endişelendiğinizi biliyorum, eminim ki Madam Pomfrey ve diğer sağlık ekibi ellerinden geleni yapıyorlardır."

"Kimse bir şey söylemedi.." dedi Baekhyun çaresizlik ve endişe içinde.

Profesör McGonagall uzanıp çok sevdiği öğrencisini yatıştırmak için sarılırken Chanyeol annesine dönmüştü. Bayan Park oğluna hızlıca sarılıp tebrik etti. Yanındaki Jongin de uzanıp annesinin yanağına kibar bir öpücük bırakırken tebriklerini kabul etmişti. Bayan Park her şeyin iyi olacağını ve arkadaşları için endişelenmemeleri gerektiğini söyleyip onları az da olsa rahatlatmaya çalışarak Profesör Dumbledore'un açtığı kapıdan peşlerinden içeri girdi.

Baekhyun ve Jongin aynı anda başlarını içeriye doğru uzatıp bir şeyler görmeye çalışsalar da oradan oraya koşan iki görevliden, örtüyle çevrelenmiş bir yataktan ve içeri girenlere doğru koşturan Madam Pomfrey'nin beyazlamış yüzünden başka bir şey görememişlerdi. Umutsuzca geri çekilirlerken Jongin gözlerini üzerine diken Baekhyun'dan kaçırıp Chanyeol'e döndü.

"Sence burada yeterince iyi tedavi edilebilir mi? Belki de St. Mungo'ya falan götürülmesi gerekiyordur?"

"O kadar ağır mı durumu?!" dedi Baekhyun panikle.

"Gerekli görülse elbette onu da yaparlar, akıllarına gelmiştir." dedi Chanyeol ikisini de sakinleştirmek için.

"O kadar yüksekten düştü ki herkesin yüreği ağzına geldi!" dedi Yixing sanki herkes ne kadar yüksekten düştüğünü hatırlamıyormuş gibi. Sonra Chanyeol'un ona dönen bakışlarını gördüğünde devam etti. "Kötü bir şey olsa mutlaka götürürlerdi. Demek ki sandığımız kadar kötü değil." diyerek cümlesini toparladı.

"Aynen öyle, daha fazla endişelenmeden profesörlerin çıkmasını bekleyelim." diyerek Yixing'in sözlerini destekledi Junmyeon.

Koridor yeniden sessizliğe bürünürken Jongin pencerenin önüne ilerleyip kararan havanın altındaki uçsuz araziye baktı. O, daha fazla beklemek istemiyordu. Sehun'u görmek istiyordu, onu görmeye ihtiyacı vardı. Elindeki Snitch'i ona vermek istiyordu. Kazandıklarını dudaklarına mırıldanmak ve onu öpmek istiyordu. Tüm oyununu gördüğünü ve ilk defa onunla dalga geçmeden aksine onu şok içine sokacak bir şekilde harika oynadığını söylemek istiyordu. Gururlu bakışlarıyla ona bakmasını ama aynı zamanda mahcup olmasını, sarılırken, boynuna doğru sokulurken süpürgenin ucundaki baş harflerini görmeden parmak uçlarında hissettiğini boynuna fısıldamak istiyordu. Bencilce olsa da üzerindeki formasını görüp aklının gittiğini gözlerinde görmek istiyordu.

Véspero || Chanbaek/SekaiWhere stories live. Discover now