7| Nasıl da acımasız.

En başından başla
                                    

Lord Xiao Zhan.

________

"Baba, bunu yapmamalısın."

Lord Darren, eşine hazırlıklarını bitirip bitirmediğini sorduktan sonra peşinde gezinen oğluna döndü aniden.

"Yibo, rica ediyorum oğlum. Kendine gel."

Yibo'nun omuzları düştü. Babası gelen mektuptan sonra eşini de alarak, yazlık evlerine gitmeye karar vermişti. Bir başka ifade ile tüm işleri Yibo'nun kendi başına halletmesi için gidiyordu. Çocuğunu toprak yönetimi ve idari işleri tam anlamıyla öğrenmesi için güzel bir fırsatla başbaşa bırakmak konusunda kararlıydı. Hem böylelikle Yibo'nun kendisine olan güvenini tam anlamıyla kazanmasını umut ediyordu.

Fakat Yibo hep olduğu gibi bu tarz işlerle alakadar olmaktan hoşlanmadığını dile getirmekten çekinmemişti.

"Baba, Marki bile burada olacak, nasıl ona selam vermeden apar topar gidebilirsin?"

Lord Darren durdu ve oğluna yaklaştı.

"Oğlum, sen halledebilirsin. Hem Marki'ye hem de diğer soylulara benim kendilerine selamımı ilettiginde bir sorun kalmayacaktır."

Uzun boylu, ciddi adam karşısındaki oğlu sessiz kalmaya devam ettiğinde otoriter sesiyle devam etti. " Şimdi git arabayı ayarla, sonra da şehir merkezinde görüşmelerin yapılacağı yerdeki hazırlıklarını tamamla."

Bu sözlerden sonra Yibo'nun söyleyecek bir sözü yoktu. Bazı zamanlar babasının otoritesi ve katı tavrı altında ezilip kalıyordu. Üstelik şimdi kendisini sıkıntıya boğan tek şey bu zorlu görev de değildi.

Kont gelecekti. Kont buraya, onun yanına gelecekti.

Bu gerçeklik, aylardır onu düşünen Baron için sonu her yere gidebilecek bir yolda yürümek gibiydi. Geçen aylarda o yolda durmuş ve çok azını yürüme cesareti gösterebilirmişti. Şimdi onu görünce ne yapacağını bilemiyordu. O yolda Kont ile birlikte ilerlemek de, durup onun gidişine bakmak da ellerindeydi.

Karar vermek de o karara sadık kalabilmek de zordu. Bu zorluk, sonuçlarını kestirememekten kaynaklanıyordu. Zarar görmek ve birine zarara uğratmak neden bu kadar korkuluydu?

"Yibo? "

Babasının seslenmesiyle irkilerek düşünce denizinin yüzeyine ulaştı ve mümkünmüş gibi, sahiden de başarabilirmiş gibi düşünmeyi bırakmaya çalıştı.

"Efendim baba?"

Lord Darren elindeki küçük çantayı arabaya götürmeleri için hizmetlilerinden birine verdiğinde yeniden, bir kez daha oğluna yaklaştı. Otoriter sesi çatlamış ve bu sefer, sadece bir babanın sahip olabileceği bir yumuşaklıkta konuşmuştu.

"Dinle oğlum.Tüm bunları sana kötülük olsun diye yapmıyorum."

Sonra kısaca sarıldı oğlunun ince bedenine. "Saygı duyulan, başarılı bir soylu olman için uğraşıyorum."

Bu sözlerin ardından karısıyla birlikte evden ayrılan adamın peşinden gitti Yibo. Kendini bildi bileli yakın bir ilişkisi olmayan annesiyle kısaca vedalaştıktan sonra babasının fikir ve önerilerine kulak vermeye çalıştı.

O an, dağılıp kalıyor ve kendisini toplamak için var olan isteği ve çabası yetersiz kalıyordu. İçinden yükselen tiksinme değiştirmekten aciz olduğu hayatına, bıkkınlık ise isim veremedigi, değiştiremediği ve kabul edemediği duygularınaydı.

Atlı araba evinin önünden uzaklaşırken yanında kalan Fanxing'e diğer arabayı getirmesini emretti. Şehir merkezine gidip hem Fransız misafirler için otel hem de görüşmelerin yapılacağı binayı ayarlaması gerekiyordu.

Lord, don't move that, [Yizhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin