3.3

4 1 0
                                    

Okula gelmekten herkes nefret eder değil mi? Hele arkadaşınızın gelmediği gün çok çekilmez bir yer olur okul. Benim için her gün çok çekilmezdi.

Arkadaşım yoktu, konuşmaktan zevk aldığım kimsem yoktu. Bu duygularımı aktarabileceğim bir ailem formülde olsa da, denklemde yoktu.

Bir de şu anonim olayı vardı, aslında pek bir garipti. Hiç yakın hissetmiyordum kendimi. Isınamıyordum bir türlü. Benim sınıfımdandı ama kurcalamaya gücüm yoktu.

Bugün ise okulun futbol takımının turnuva maçları vardı. Birkaç hafta sonra ise basketbol ve voleybol turnuvaları başlıyordu. Bu demekti ki en boş yerler sınıf olucaktı, ki bu benim için cennetin gerçek anlamıydı.

"Maçları izlemeye gelmiyor musun?" Efe'ye döndüm ve omzumu silktim. "Doğru, neden gelesin ki? Çekilecek çile değil." diyerek sırama oturdu, gülümseyerek cevap verdim ve tırnaklarımla oynamaya başladım.

"Bağırışlar, fısıltılar." diyerek kaşlarımı kaldırdım. Efe bu üçlünün arasındaki pasif gibi gözüküyordu. Bu okulda pasif lafını ise popülerlik peşinde olmayanlar kapardı. "Sen neden buradasın?" diye sordum.

"Neden burada olmayayım? Ergenlerden arınmış bir okul. Var mı daha güzeli?" dedi ve kıkırdadı. Kerem ve Selçuğun arasındaki tartışmayı hala merak ediyordum çünkü hala okula yansıyordu.

"Sen ve ekürilerin..." konuyu açmak için hazırlanıyordum. "Bu aralar çok iyi değil sanırım aranız." gözlerini kısarak bana baktı. "Burada olmanın bir sebebi de bu sanırım." derin bir nefes aldı ve önüne döndü. Ellerini masaya koydu. Vücudunu bana döndürdü.

"İyi bir gözlemcisin." tekrardan omzumu silktim, huyumda vardı. Ayrıca birisi bu kadar yalnızken kendine değil etrafına odaklanıp, onların kırıklarını bulmaya çalışıyordu. "Denilebilir. Kavgadan sonra çok takılmıyoruz."

"Kavgayı görmüştüm, evet." dedim, çok bilgi vermek istemese de, daha rahat konuşmak istiyor gibiydi sanki. Kuyruğunda bir acı vardı, kendini tartarak konuşmasından belliydi. "Herkesin dostluğunda böyle ara dönemler vardır. Üzme kendini." yarım ağız gülmeye başlamıştım. "En kötü sonunuz bana benzer." kafasını hızlıca bana döndürdü.

"Neden burada tek başımıza oturuyoruz ki? Gel beraber izleyelim maçı. Sıkılırsan da dönersin buraya." dedi Efe, yani Kerem ile Selçuğa yıkılmadım ayaktayım demek istiyordu. Bana uyardı, kırk yılın başı bir "arkadaş" ile beraber maç izleyecektim sonuçta.

Yer bulabilmiş ve rastgele bir yere oturmuştuk. Yaptığımız cidden gereksiz ve saçmaydı. Benim uykum vardı ve maça odaklanıp odaklanamayacağımdan emin değildim. Bizim sınıfta sadece bir kişi oynuyordu maçta onun dışındakiler alt sınıflardandı veya öbür şubelerdendi.

"Selçuk buraya bakıyor." diye dirseğimle dürttüm Efe'yi. Gözlerim Selçuk'u bulmuştu ama Kerem'i hala bulamamıştı. Evet, ayrı yerlerde farklı insanlarla oturuyorlardı. Demek ki aralarını cidden bozan bir şey vardı. "Sinirli mi bakıyor o?" gözlerimi biraz kıstım ve Selçuk'a odaklandım. "Evet sinirli bakıyor." bir süre sonra Selçuk ve Kerem -ki onu hala bulamamıştım- ile ilgilenmeyi bırakıp maça dönmüştüm.

Bilinmeyen Numara: efe ile oturuyorsun

Bilinmeyen Numara: ne alaka

Hazal: bir alaka olması mı gerekiyor

Hazal: sanane dön önüne

Bilinmeyen Numara: ne alaka dedim

Hazal: sanane dedim

Hazal: sus

Bilinmeyen Numara: susuyorum toplu saçlarının hatrına

Hazal: susmazsan açarım saçımı

"Efe bir şey soracağım." kulağına eğildim, Efe'nin belki bu anonim birinden haberi vardı. Çünkü böyle sessiz tipler etrafı duyardı.

Belki de onlardan biriyle alakalıdır. "Sor da, ne sorabilirsin ki bana?"

"Muhtemelen bir fikrin yok bu konu hakkında ama..."

Sözümü kesti. "Tamam uzatma sor."

"Biri bana yazıyor, bilmediğim bir numaradan. Acaba hiçbir fikrin va..." evet, yine sözümü kesmişti.

"Yok, nereden bileyim kızım ben? Hayır ne alaka, nasıl bileyim güvenlik kamerası mıyım ben?"

"Ya belki biliyorsundur diye sordum, hemen asabiyet yaptın." gözlerini devirerek maçı izlemeye devam etti.

"Sorma bir daha böyle sorular o zaman." ben de Hazal isem, kesinlikle bir şeyler biliyordu.

TokaWhere stories live. Discover now