-51- Geçti

3.3K 273 59
                                    

🍁

Yağız'ın herkese dersini vermesinin üzerinden saatler geçmişti. Büyük salonda oturan aile üyeleri çıt çıkarmadan birbirini incelemekteydi ve tabii karşılarında oturan çekirdek aileyi; Gökhan, Yasemin ve küçük Seyit'i. Dilruba'nın siniri tepesindeydi ama Yağız'ın ölmüş eksik kıza duyduğu acıma duygusu depreşmesin diye Sinan'a da onun hala kızı olan Yasemin'e de ve bu olayları başına açan Gökhan'a da çıkışamıyordu. Bütün bu olanlara öfkeliydi zaten. Plan bitmiş, her şey geçip gitmişken bu iki kaçak kimin umurundaydı ki? Sadece eskiyi hatırlatmaya yarıyorlardı işte. Sıkıntıyla koridorda adımlayan oğluna kaldırdı bakışlarını; Yağız'ın Fulya için verdiği evlilik kararından vazgeçmesinden korkuyordu içten içe. Eksik kız takıntısının geriye gelmesinden korktuğu gibi korkuyordu.

"Bu kim dayı?" diye sordu Seyit; içeriye girdiğinden beri sessizlik bürüyen ortamda yankılanmıştı kısık sesi. İşaret parmağının ucunda Ece vardı. Küçük çocuk ile sürekli göz göze geliyor ama hemen gözlerini kaçırıyordu genç kız. Ağabeyine kızgındı, Seyit için ise ne hissedeceğini bilmiyordu. Tam bu anda ise Sinan ile bakışları birbirini buldu, genç adam onun konuşmasını istiyordu.

"Ece benim adım." dedi genç kız kısa bir sürenin ardından. Sinan ona minnetle gülümserken Ece başını hafif öne eğdi, Seyit bu kez de genç kızın yanında oturan kızıl saçlı kuzenini işaret edip sordu:

"Peki ya o?"

"Seyit, sus oğlum!" dedi Gökhan uyarıcı bir tonla, Sinan'ın kucağından kendine çekti küçük çocuğu. Dilruba'nın huysuz bakışları üzerine dönmüştü yine, ürkmüştü.

Ece'nin yanından kalkan Şirin ise küçük adımlarını Seyit'in karşısına attı, bakışları ilk Gökhan'ı buldu ama. Gökhan gittiğinde henüz 7 yaşındaydı Şirin, şimdi ise 10 yaşına basmıştı. Çok sevdiği amcasının birdenbire gidişine çok üzülmüştü çocuk kalbi, sonra öldüğü söylenince de uzun uzun ağlamıştı. Bu ağlayışlarından birine bir gece denk gelen Kenan kızını kollarına alıp "Niçin ağlıyorsun güzel meleğim?" diye sormuş, aldığı cevabın ardından ise kızına gerçeği söylemişti. "Ölmedi amcan sadece bizi terk etti."

"Terk etmek ölmek ile aynı mı baba?"

"Bazen aynı olur kızım. Bazen ikisinin de acısı aynı olabiliyor." Babasının hüznünün yanında amcası Yağız'ın da hüznüne şahit olan Şirin o günden sonra Gökhan amcası için ağlamayı da onu sormayı da bırakmıştı.

Gökhan şimdi karşısındaki kıza özlemle bakarken onun ne kadar büyüdüğünü görüyordu. "Şirin'im ben." dedi küçük kız, elini Seyit'e uzattı. "Tanıştığıma memnun oldum."

"Cesur çizgi filmindeki kıza benziyor değil mi baba? Saçları kıvırcık hem kırmızı da!" dedi heyecanla Seyit ona uzanan küçük eli minik eliyle tutup, Şirin neşeyle kıkırdadı bu sözlere. Küçük çocukların olduğu yerde mutluluk daha kolay ortaya çıkardı. Çünkü çocuklar hangi durumda olurlarsa olsunlar orada mutluluk yaratmayı başarırlardı.

"Ben benziyor muyum prensese küçük bey?" diyen Clara ile ortamda tek gergin kalan Dilruba'ydı. Furkan aşkla baktı yanındaki kıza, ilk geldiği anda telaşla çarpıyordu kalbi. Annesini görmüş ve hemen ardından Clara'nın iyi olduğundan emin olmak için çocukların odasına atmıştı kendini. Genç kızı gördüğündeyse kollarının arasına almış, sinesine saklamak ister gibi sıkıca sarılmıştı. Buraların karmaşık zihniyetine alışkın olmadığından fazlasıyla korkmuş olabileceğini düşünmüştü. "Sadece birazcık korktum." demişti Clara. "Ama sen geldin ya şimdi, geçti korkum."

"Bilmiyorum..." dedi Seyit tatlı bir çekingenlikle. O sırada odaya Yağız girdi, Seyit'in çekingen bakışları ona değdi bu kez. Burada olan kişiler arasında hem hafif korktuğu hem de çokça merak ettiği kişiydi o. Yağız ilerleyip çekirdek ailenin tam karşısına gelecek konuma bir sandalye çekti, sonra da oturup yüzündeki babacan ifadesiyle küçük çocuğa baktı. Kimseden çıt çıkmıyordu ve herkes merakla bu anı izliyordu.

GÜZ ÇİÇEĞİ (TAMAMLANDI)Kde žijí příběhy. Začni objevovat